ne güzel bir giriş oldu
kelime sayısı: 464"Ay hoşt ulan amınakodumunun."
"Gökçe kiminle konuşuyorsun?"
"İnstagramda biri yazmışda ona sövüyordum."Tabii çekilişe katılınca hesaplarımız renklenmişti.
"Bazen diyorum ki; iyi bu mallar bizi anlayamıyor Hazal."
"Gaten'a mı atar yaptın?.."
"Ne Hazal'ı atar hanım?"
"Tamam Gökçe. Zaten en mantıklısı kendi haline bırakmak seni."
Oflayarak önüne döndüm ve kıyafet bakmaya devam ettim.Yemek yedikten sonra odalara dağılmıştık. Anlarsınız ya sabah erkenden kalkıp gitmemiz gereken bir set vardı.
Giyecek bir çok şeyim vardı ama ben yine 'giyecek hiçbir şey yok' modumdaydım.
Gökçe giyeceği şeyleri seçip yatağa girmişti bile.
Bende rastgele bir şort ve bir tişört seçip yatağıma girdim ve telefonumu açıp İnstagram'a girdim.
DM kutum gerçekten çok kalabalıktı. Özellikle istekler kısmı.
113 istekten sadece 16'sını cevaplayabilmiştim.
Sonra da normal gelen kutuma girdim. Finn'den bir DM vardı¿Sohbete tıkladım.
@finnwolfhardofficial: *kırmızı bir elbisenin fotoğrafı*
modeli ne kadar da güzel değil mi?@hazalwantspotato: evet, evet güzel ama seni neden bu kadar çok ilgilendiriyor benim giyeceğim elbise?
@finnwolfhardofficial: çok meraklısın. Ayrıca saat kaç olmuş hala ayaktasın. Gidip yatsana erken kalkacağız.
@hazalwantspotato: diyene bak...sanki kendisi kalkmayacak o saatte.
İnstagram'dan çıkıp alarmımı kurdum. Sinirle telefonumu kapatıp başucuma koydum.
Sağ sola dönüp dururken bir anda uyuyakaldım.
"SUSTUR ŞU LANET ŞEYİ!"
Elim otomatik olarak baş ucuma gidip telefonumun ekranına dokundu.Birkaç kez ıskalasam da sonunda tutturdum.
Ayağa kalktım ve direk banyoya gittim.
Elimi yüzümü yıkadım.
Saçımı tarayıp rimelimi sürdüm.Hemen üstümü giyinip ayakkabılarımı da giydim.
Gökçe de benim kadar hızlıydı.
Kapımız çalınca ikimizde birbirimize baktık.
"Gel!" İçeriye gelen Noah hepimizi şoka soksa da biz yine yaptığımız şeyi yaptık. -havalı olmaya çalıştık-
"Naber?" Gökçe havalı bir şekilde burnunu çekti. Noah önce gülümsedi ve sonra:
"İyidir sizden?"
"İyi bizde. Elindekiler ne?" Noah'nın elinde iki tane boyuna asmak için olan kartlardan vardı.Birisini bana diğerini de Gökçe'ye uzattı.
İkimizde kartları boynumuzdan geçirdik ve aşağı indik.
Herkes kahvaltı yapıyordu ama ben kahvaltı yapmayı sevmezdim.
Peynir, zeytin, reçel...bana göre değil bunlar yahu!Herkes kahvaltısını bitirince arabaya doluştuk ve sete doğru yola koyulduk.
Sete geldiğimizde birçok kişiyle tanışmıştık.
Gerçekten çok kibarlardı.Ben her yere hayranlık içinde bakarken arada da fotoğraf çekiyordum.
Böyle etrafa hayranlık içinde bakarken bir anda havalandığımı anladım.
Gerçek anlamda.Birisi beni sırtına çuval gibi almıştı!
"Finn napıyosun?"
"Seni yemek yemeye götürüyorum."
"Yürüyebilirdim ama. Kendimi patates çuvalı gibi hissediyorum."
"Patatesleri sevdiğini sanıyordum."
"Evet seviyorum."
"Ne güzel o zaman patatesli yumurta yersin."
"Yemek istemiyorum."
"Neden yemeyesin?"
"Neden yiyeyim?"
"Ya aç kalıp bayılırsan?"
"Tamam mantıklı bir soruydu. Telefon joker hakkımı kullanmak istiyorum."
"3 kişiye sorabilirsin. Millie, Jack ve Caleb. Kimi arayayım? 60 saniyen var."
"Bir dakika ciddisin sen?!" kafasını salladı. "Ha şey o zaman Jack olsun."Jack'i arayıp telefonu bana verdi.
Jack'e diyaloğumuzu kısaca anlattım.
"Şimdi sence neden yemek yemeliyim?"
"Finn ye diyorsa ye. İnan bana herkesi bu kadar önemsemez."Beni önemsiyor muydu¿
bölüm sonu.
—————————
selam şekerlerm naber
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ROSES~ Finn Wolfhard Fan-Fiction 🌹🥀
Fanfic"Sana karşı dürüst olmak zorundayım Yanılıyorsam söyle, ve bu delilik Ama sana bu gülü aldım Ve bilmeye ihtiyacım var Ölmesine mi izin vereceksin yoksa büyümesine mi?"