Burada olması hataydı. Jungkook bunu o bardan çıktığından beri tekrarlıyordu. Buraya gelmemeliydi. Sonuçlarının ne olacağını biliyordu. Kendini tutmaya gücü olmadığından olsa gerek ne kadar istemese de zihni, bedeni onu buraya sürüklemişti işte. Zihni bunu yapmamasını haykırırken o zili çalmakla yetindi. Her şey ters gidecekti. Kapı açıldığında hala bu kelimeler zihninde süzülüyordu.
Kapıyı açan görevliyi iterek içeri girdiğinde durması gerektiğini biliyordu ama bunu yapamıyordu. Bir anlık verdiği karar ile buraya gelmişti ve bunun pişmanlığını yaşayacağına şüphesi yoktu. Fakat içinden bir ses sürekli kaybedecek neyin kaldı diyordu. Şirketi zaten yönetemeyecekti. O güç ve bilgi yoktu onda. Eh halasından başka bir akrabası da yoktu. Şirket halasının ailesine kalırsa belki her şey daha iyi olurdu. Hoseok cidden iyi bir patron olurdu. Jungkook'un aksine.
Hayatta kaybedeceği tek bir şey kalmıştı. O da hayatıydı zaten. Hiç olmazsa o artık böyle düşünüyordu, bu düşünceyi engelleyecek bir şey yoktu.Babası da gitmişti artık. Hayata bağlı kalmanın bir önemi yoktu. Bir nevi intihar edecekti, sadece ölümü halasının elinden olacaktı o kadar.
"Ne işin var burada Jungkook?" Halasının sesi kulaklarına ulaştığında yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Başlıyorlardı işte. Her şey az sonra son bulacak ve Jungkook kurtulacaktı. Yani öyle umut ediyordu.
"Seninle konuşmaya geldim." Halası yine o buz gibi bakışlarını Jungkook'un bitik suratında dolaştırdıktan sonra kafasıyla gelmesini işaret etti. Jungkook nereye gittiklerini tahmin edebiliyordu. Genelde Hoseok'un anlattıkları sayesinde zihninde canlanan odaya gideceklerdi. O odaya bir kere girince zarar almadan çıkamıyordunuz ve Jungkook bunun sonuna kadar bilincindeydi.
"Ne söyleyeceksin dökül bakalım." Halası karanlık odayı aydınlatmak için bir düğmeye dokunduktan sonra loş oda Jungkook'un gözlerinin önüne serildi. Daha kötü bir yer bekliyordu. Geldikleri yer daha çok bir çalışma odasına benziyordu, işkence odasına değil. Fakat o bu eve gelene kadar düşündüğü tek şey bıçakların etrafta uçuştuğu bir odaydı. Jungkook içkinin verdiği sarhoşluk ile kendi kendine güldü. Bu durumun birkaç saniye içinde değişeceğine emindi.
"Ne diyeceğimi tahmin edersin. Yeeun ile evlenmeyeceğim." Halası tüm ciddiyeti ile ona bakmaya devam ederken Jungkook gözlerinden geçen duyguları görmeye çalıştı. Gözlerinde görünen tek şey amansız boşluktu ve Jungkook o boşluğa baktıkça üşüdüğünü hissediyordu.
"Bu konuda anlaştığımızı sanıyordum?"
"Buraya geldiysem anlaşmamışız demek ki." Bu cesareti halasına karşı göstermesi Jungkook'un kendini önemli biri gibi hissetmesine neden oluyordu. Bu baş kaldırış geçen yaptığına nazaran daha kuvvetliydi.
"Jungkook sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Halası kollarını önünde kavuştururken Jungkook nefes aldı. Tek yapabildiği şey buydu zaten. Titreyen ellerini bile daha durduramazken derin nefesler almak yapabileceği tek şeydi.
"Ne dediğimi duydun. Senden korkmuyorum."
"Muhtemelen Jimin korkacaktır ama." Halasının küçümseyen gözleri Jungkook ile buluştuğunda Jungkook yutkunmakla yetindi. Jimin'e bir şey olsun istemiyordu. Ona zarar gelmesini istemiyordu. Burada zarar gelmesi gereken tek kişi Jungkook'du ve şu an Jimin'e zarar gelecek olma ihtimali zihnini bulandırıyordu.
"Onu bu işe karıştırma."
"Neden?" Halası tek kaşını kaldırarak izlediği suratı küçümseyen gözlerle incelemeye devam etti. Jungkook bu durumdan hiç hoşnut değildi. Biri tarafından ezilircesine izlenmek ou her zaman korkutur, kendine olan güvenini paramparça ederdi. "Ah tabi nasıl unuttum! Ona aşıksın, tabiki de ona zarar gelsin istemeyeceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓ Fated | kookmin
Fanfiction「Bazen sarhoş olmak kötü şeyler yapmanıza neden olabilir fakat aklı başında kimse sarhoşken tanımadığı biriyle evlenmez.」 • @nephophilia • 'ya ithaf edilmiştir. |Bilgilendirme; One more happy ending ve Fated to love you dizilerinden esinlenilmiştir.|