♛ Platonik Sindirella | Prolog

4.5K 234 66
                                    


PROLOG

Adım Yıldız Baysal. Mizah konulu dizilerde, filmlerde ve kitaplarda bu tarz başlangıçlar yapıldığını sık sık gördüğüm için bu tarz bir giriş yapmak istedim ama fark ettim ki, gerçekten hiç de havalı değilmiş. Ne saçmalıksa artık. Bir de muhteşem fiziksel özelliklerini sıralayıp "Ay çok çirkiniiiim!" tribine giren Kezbanlar var bu kategoride. Adı Kezban olan tüm kızlardan sonsuz kere özür diliyorum. Bu başlangıç beni hiç de havalı göstermediği için baştan alıyorum.

Ben Yıldız. Tipik bir Türk kızı olduğum için kendimi tanıtma faslını televizyon kumandasındaki hızlandırma tuşuna basarak el çabukluğuyla geçiyorum.

Asıl probleme gelelim mi artık? Hani şu hayatımı kısa süreli kaydıran probleme.

Daha 21 yaşındayım ama neredeyse 35'ine gelmiş gibi hayattan bezmiş bir tipim. Sebebi mi? Elbette etrafımda erken yaşta evlenip nikâh cüzdanlarının fotoğrafını paylaşan gerzek arkadaşlarımın beni "Evde Kalmış Kız Sendromu" bunalımına sokması bu durumda en büyük etkenlerden biri oluyor. Gerçi, en yakın arkadaşım Tuğba da hayatının aşkını bulmuş, bu yaz evlenecek. Onu tenzih ediyorum. Ama sizce de Instagram profilinde tanıştığı, bakıştığı, nişanlandığı, evlendiği, ilk çocuğunu doğurduğu tarihleri saçma sapan emojilerle yazan ve sürekli profilinde mükemmel aile fotoğraflarını paylaşmak biraz samimiyetsiz değil mi? Tamam, biraz kıskanmış olabilirim. Bu yüzden bu tür insanları fazla gömdüm. Ama her saniye mutlu, mükemmel, âşık ve örnek bir çift olduğunuzu gözümüze sokmanıza gerek yok!

Aramızda kalsın bir kuzenim var, kendisi adeta bir "Gelinlerin Tatlı Telaşı" havasında. Her yaptığı yemeği paylaşır. Zira geçen gün paylaştığı hazır pudingi hatırladıkça gözlerim kanıyor. Eşiyle poz verir paylaşır, çocuğunu paylaşır. Arada bir kendisini kıskanan hayalet düşmanlarına da laf giydirmekten, caka satmaktan çekinmez. Tamam, bu mutlu aile fotoğraflarını paylaşmakta bir kötülük yok, sonuçta herkesin hayatında unutulmaz anlar vardır ve bunları ölümsüzleştirmek isteyebilir. Bu konuda hem fikiriz. Ama her şeyin de bir ölçüsü var be kardeşim! Hayır, ben olsam nazar değer diye korkar, paylaşmam. Sanırım bu yüzden şu yaşıma kadar tek bir skorum yok. Canım, anlayın işte tek bir sevgilim bile yok diyorum daha nasıl açık olayım?

Annem bile artık "Bari bir sevgilin olsun." diye gözümün içine bakıyor. Geçenlerde "Bu konular için henüz çok erken. Daha çok gencim, küçüğüm ben." dedim. Annemin verdiği cevap ise "O kadar da küçük değilsin." oldu. Düşünün hâlimi.

Şimdi "Daha 21 yaşındasın, bu ne umutsuzluk? Niçin abartıyorsun?" dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Zaten ben de sizden farklı düşünmüyorum. Ama bunu etrafıma anlatmak bir miktar zor. Komşularımız bile bana birini bulmak için seferber olmuş durumda. Mahallemizin Esra Erol'u Bakiye Teyze ve annemin ahiretliği Leyloş. Muhteşem ikili iş başında. Hadi bakalım, hayırlısı. Başıma yeni bir çorap örmezler inşallah. En yakın arkadaşlarımdan Elif bile benden ümidi kesmiş olacak ki, sevgilisinin arkadaşıyla beni tanıştırma peşinde.

Bir de hayalimdeki prensi bulurmuşum. Bakmayın Danla Bilic gibi etrafımdaki insanları eleştirdiğime. Hayatımın aşkını bir bulayım, valla az önce eleştirdiğim herkes gibi olurum bende. Sonuçta ben evrimini henüz tamamlamamış bir Türk kızıyım.

Evet, ne diyorduk... Hah, asıl meseleye gelelim. Benim durumum tam anlamıyla İsmail YK'nın da dediği gibi "Beni beğeneni ben, ben beğenmem. Benim beğendiğim ise beni beğenmez." Cidden başıma gelenlerden sonra "Yoksa ben tipsiz miyim, ha?" diye sorasım gelmiyor da değil hani.

Tabi bu zamana kadar benim de etkilendiğim birileri oldu kenarda köşede. Ufacık da olsa etkilendiğim birkaç kişi. Bir elin parmaklarını geçeceğini sanmıyorum. İlk flörtüm üniversitede olmuştu, o da ortaokuldaki gibi el ele tutuşmadan bahçede bir tur dönmek suretiyle konuştuğum bir tipti. Zaten sonrasında kendisinin diplomalı bir çapkın olduğunu fark ettim ve bir ilişki daha başlamadan bitti.

Her neyse. Günümüze dönecek olursak, yaklaşık 3 ay önce falan Sister'ım Tuğba'nın WhatsApp'tan attığı bir fotoğrafa âşık olduğum doğrudur. Keşke herkesin düşündüğü gibi ismini bulamadığım, anonim bir kişinin peşinden koşma hikâyem olsaydı bu. Aksine, fotoğrafını attığı kişi Türkiye'de Sağır Sultan'ın bile duyup tanımış olduğu, ülkenin ileri gelen zenginlerinden birinin oğluydu. Lanet hayat, dedikleri bu olsa gerek. Ben daha normal erkeklerle bile doğru düzgün ilişki kuramazken... Üstelik Tuğba fotoğrafını atana kadar onu hiçbir şekilde tanımamış olmam da cabası. Farklı bir gezegende yaşıyorsam demek. Herkes tanırken benim tanımamam nasıl bir vizyonsuzluk, bunu bir sonraki oturumda tartışırız. Şu anki gündemimiz benim yalnızlığım ve imkânsız platonik aşkım.

İşte benim hikâyem tam da burada başlıyordu. Dananın kuyruğu, sosyetik playboy Akın Koçoğlu'na olan imkânsız aşkımın başlangıcıyla kopmuştu. Nasıl böyle bir gaflete düştüm, dört odacıklı minnoş kalbimi böyle bir intihara nasıl sürükledim bilinmez. Hâlbuki ben "İnşallah iflas ederler de Akın fakir biri olur, normal yollarla tanışır birbirimize âşık oluruz." diyebilecek kadar saf ve temiz bir aşkla sevmiştim onu. Tamam, saflıktan uzak bencil bir düşünce ama olsundu. Sonuçta aşkta ve savaşta her şey mubahtır, değil mi?

Ha, unutmadan buraya dillere destan uğursuzluğumu da not düşmeyi bir borç bilirim. Artık bu kadar bahtsızlıkla değil Türkiye Kralı'nı, Kapıcılar Kralı'nı bile kendime âşık edemem.

Bu konuda hemfikir miyiz?

...

Platonik Sindirella ღDEVAM EDECEKღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin