-5 / 1-
Ne?
Günler önce kapıma bırakılan notla birdenbire hayatımın falan mı değiştiğini sandınız? Külkedisi gibi mesela... Kız balodan kaçarken ayakkabısının tekini düşürür ve prens de o ayakkabıyı bulur, kızı tüm memlekette arar. Çünkü prens ayak fetişistidir, kızın yüzüne bakmak aklına bile gelmemiştir. Ya da kız şu insanı değiştiren türden bir makyaj yapmıştır, sosyal medyada da make up programı kullanıyordur, o yüzden prens onu tanıyamaz. Ne masal ama. Bu dönemde tekrar yaşansaydı kesinlikle böyle yaşanırdı.
Gelelim mektuba... Bir mektupla hayatım değişebilir mi ha, ne dersiniz? Hatta o mektubu Akın göndermiştir ve Türkiye'nin yarı nüfusu arasından beni hayatının aşkı seçmiştir.
Hadi canım, siz de...
Arkadaşlar inanmayın böyle şeylere. Sonra hayal kırıklığın uğrarsınız falan maazallah çok kötü. Ya tamam, ben bu not gelince çok şaşırdım doğrudur. Hatta kendi çapımda kısa bir araştırma yapmaya çalıştım acaba kim bırakmış olabilir bu notu diye ama hem mahallemiz böyle sıradan mahalle dizilerindeki gibi sıcak bir atmosfere sahip olmadığı hem de mahallede pek fazla kişi tanımadığım için araştırmam aşırı kısa sürdü. Beş dakika kadar falan. Karşı komşumuza sordum birini gördü mü diye, görmemiş. Araştırmam bundan ibaret. Yoksa siz Sherlock Holmes gibi bakkalından manavına uzun uzadıya iz falan mı sürdüm sanmıştınız? Yok öyle bir şey. Açıkçası ilk anda şaşırsam da sonra durumu pek de ciddiye alıp umursamadım. Peşini bıraktım. Muhtemelen birileri benimle kafa buluyordu.
Ne kadar melankolik olduğumu düşünüyorsunuz değil mi? Yok canım, abartmayın. Sadece geçmişte çok ağzıma sıçıldığı için daha temkinli ve gerçekçi yaklaşıyorum bazı olaylara, hepsi bu. Zamanında çok hayal kurdum, yüzde doksan dokuz nokta dokuzu falan gerçekleşmedi. Siz de inanmayın böyle fotoroman tadında hikâyelere. Bakın benim başıma çok geldi böyle şeyler, hiç hoş değil. Şey mesela üniversitede bir çocuktan çok hoşlanmıştım bahsettim mi hatırlamıyorum, önceleri ben onun farkında bile değildim sonra bu beni tavladı. Ben de o öyle yapınca evleniriz çocuklarımız falan olur sandım ne bileyim... Sonra tabi kendisi tescilli piç çıktı, olaylar olaylar... Onun sayesinde evliliğe bakış açım değişti, şimdi nefret ediyorum. Neyse onu daha sonra detaylı anlatırım da buradaki asıl konuyu anladınız değil mi? Böyle hayaller, hayal olduğunu bilerek kurduğunuzda güzel. Gerçek olacağına inandığınız an kamyon altında kalan patates çuvalı gibi oluyorsunuz.
Tamam, hayalperestim de yani kapıma mektup bırakanın koskoca Akın Koçoğlu olabileceğini düşünecek kadar değil müsterih olun. O kadar delirmedim daha. Ama Akın'a platonik âşık yaşamaya devam.
Bu arada şu koskoca terimini de asla anlayamayacağım sanırım. Tıpkı kendimi de anlayamadığım gibi. Kaç bilinmeyenli denklemim belli değil. Her neyse.
Siz şimdi böyle hikâye ilerledikçe Akın'la karşılaşmamızı, büyük bir aşk yaşamamızı falan bekliyorsunuz ya. Hah! İşte ben de onu bekliyorum aslında. Filmin o kısmına gelince beni uyandırır mısınız? Sonunda avcumu yalayacak olabilirim ama ben de sizin gibi bu mükemmel hikâyenin büyük bir aşkla taçlanmasını bekliyorum. Bekliyoruz. Sister'ım Tuğba da en az benim kadar heyecanla bekliyor. Milyonlarca yürek, tek bir soru; Yıldız Akın'ına kavuşabilecek mi?
Hayatım bir film olsa muhtemelen türü korku, gerilim, dram falan olurdu herhalde. Neden mi? Hayatım işsizlik, şanssızlık, kötü kâbuslar, dost kazığı ve akraba akrepliğiyle dolu da ondan. Açık konuşmak gerekirse yaşamımı bir aşk filmi olarak hayal edemiyorum, eğer olursa muhtemelen imdb 2.7 olur, o derece heyecansız ve ikinci sınıf bir iş çıkar ortaya. Filmin yarısına gelmeden çıkardım herhâlde. Düşünün, kendi filmim için söylüyorum bunu. Akın gelirse değişir tabi, değişmez olur mu hiç?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik Sindirella ღDEVAM EDECEKღ
Humorİşte benim hikâyem tam da burada başlıyordu. Dananın kuyruğu, sosyetik playboy Akın Koçoğlu'na olan imkânsız aşkımın başlangıcıyla kopmuştu. Nasıl böyle bir gaflete düştüm, dört odacıklı minnoş kalbimi böyle bir intihara nasıl sürükledim bilinmez. H...