Sanırım asıl canımı sıkan şey bütün gün evde olmam. Mezun olduğumdan beri Çocuklar Duymasın'daki emekli müsteşar Kemal Bey gibiyim, vakit öldürmek için her şeyi deniyorum. Yemek yapıyorum, boncuk diziyorum hatta annemle o iğrenç evlilik programlarını bile izliyorum. Salih Beyin Sevil Hanımı 256. kez çaya davet etmesi, sirk maymunu misali apaçi dansı gibi bilumum sahne performansları sergileyen enteresan insanlar ve bunun gibi daha bir sürü saçmalığa seyirci kalmak zorundayım. Hayatım "Korkunç Bir Film" serisi gibi. Hem korkunç hem de komik.
Kafamı bozan bir diğer konuyu da sizinle paylaşmakta epey geciktim sanırım. Ah, bunu nasıl unuttum bilmiyorum! Benim gibi üniversiteyi bitirip evde boş oturan abimden bahsetmezsem bu hikâyenin vahametini asla ciddi manada anlayamayacaksınız. Biz iki deli boş kaldıkça evde birbirimize sataşıyoruz. Yani biriken enerjimizi bu şekilde atıyoruz da denebilir. Sanırım. Bilemiyorum. Peki evin içinde seçim arabası gibi gezen abimin "Nar tanesi tanesi de, seviyom nar danesi. Camışların içinde de, bizimki bir tanesi." şeklinde değiştirdiği türküyü bana ithaf etmesi... Söyleyeceklerim bu kadar hâkim bey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik Sindirella ღDEVAM EDECEKღ
Humorİşte benim hikâyem tam da burada başlıyordu. Dananın kuyruğu, sosyetik playboy Akın Koçoğlu'na olan imkânsız aşkımın başlangıcıyla kopmuştu. Nasıl böyle bir gaflete düştüm, dört odacıklı minnoş kalbimi böyle bir intihara nasıl sürükledim bilinmez. H...