6. BÖLÜM

16 8 0
                                    

bir kaç dakika sonra berkan arabasını sahil kenarındaki küçük bir mekana çekti. kamp arabasının yanında küçük mavi  masalar ve onların etrafına yerleştirilmiş beyaz küçük tabureler vardı. berkan bağırarak "hasan abi!" diye bağırınca küçük kamp arabasının içinden mutfak önlüğü takmış, bıyıklı yaşlı ve tombul bir amca çıktı. adını yeni öğrendiğim hasan amca berkanı görünce o tontul yanaklarında büyük bir tebessüm belirdi.

"oooooo berkan evladım hoş geldin. buyur, buyur geç otur istediğin yere." dedikten sonra, berkan kocaman kollarını hasan amcanın sırtına sardı. hasan amca ile sarılmaları bittikten sonra berkan deniz kenarına en yakın masaya oturdu.

"hasan amca sen bize şöyle marifetli ellerinden güzel bir köy kahvaltısı hazırla da, kumsal görsün nasıl kahvaltı hazırlandığını." dedikten sonra hasan amca gülerek başıyla onayladı. hasan amcanın gittiğine emin olduktan sonra berkanın kafasına bir tane şaplak geçirdim. acı ile inlediğinde "ne yapıyorsun kızım sen ah! elinde sertmiş ha!" diyerek bir yandan sırıtırken bir yandan da kafasında vurduğum yeri ovuşturuyordu. "ya asıl sen ne yapıyorsun berkan! hem sen benim kahvaltı hazırlayamadığımı nereden biliyorsun. belki ağızlara layık bir kahvaltı hazırlıyorum."
"eğer ağızlara layık bir kahvaltı hazırlasaydın şu anda burada değil evde senin o bilmediğim MÜKEMMEL kahvaltını ediyor olurduk" dediğinde oflayıp puflayıf somurttum.

berkan oturduğu tabureyi yanıma çekerek bana büyük gelen elleriyle yüzümü avuçlayarak doldurduğunda. "aman da hemen bozulurmuş. böyle somurtup durma, sana en çok gülümsemek yakışıyor. ve o dudaklarına da benim dudaklarım yakışıyor biz bize yakışıyoruz be kumsal. ama işte dedim ya benim kirli ve kötü bir geçmişim var. daha doğrusu hala geçmiş sayılmaz, yaralar var hayatımda, hemde derin yaralar... saramaz hiç kimse, kapatamaz yaralarımı masum bir göz yaşı... beklersin beni belki... çünkü bu geçmişi temizleyene kadar alamam senin o masum kalbini hayatıma, üzerim seni hemde çok..."

dediğinde sol gözümden küçük bir gözyaşı aktı. sağ eliyle sol yanağımdaki ıslaklığı baş parmağıyla, okşayarak sildi. seviyordu belki beni, ama hayatına alıp değer vermekten korkuyordu... bana zarar vermekten korkuyordu... korkuyordu... beni sevmekten korkuyordu o... daha fazla zaman geçmeden uzun bir süre süren buse kondurdu dudaklarıma. öpmemişti hareketsiz kalmıştı sadece. korkuyordu... beni severek öpmekten korkuyordu... "neyse şimdi hasan amca bizi böyle görürse iki dakikada nikahı kıyar yemin ediyorum." dediği şeye hafifçe gülümsediğimde "ha böyle işte ya! güleceksin ömrün neye yetiyorsa o kadar güleceksin. sana gülmek yakışıyor kumsal. bu kadar basit gerekirse ne zaman gülmeye ihtiyacın varsa..." dedikten sonra cebindeki telefonunu çıkardı. "...bu telefon numaramdan beni ara. her nerede olursam olayım senin yanına gelir ve seni o masum gülüşünle izlemeye başlarım."

dedikten sonra sözü ben devir aldım. "sözmü?" "söz." berkan eski yerine geri oturduktan sonra arkasından hasan amca elindeki tepsiyle masamıza geldi. tepsinin içinde sahanda sucuklu yumurta, onun yanında ise domates, peynir, zeytin, çay, portakal suyu, tereyağı, reçel, bal, patates kızartması, biber, maydonoz, roka, vardı. hasan amca baya baya hiç üşenmemiş ve bu kadar güzel kahvaltıyı hazırlamıştı. E bizde bir zahmet yerdik bunları değilmi. berkanı bilmem ama benim bu tepsiye gömüleceğim kesindi. hasan amca tepsideki tabakları ve bardakları bıraktıktan sonra en sonda çay demliğini bıraktı. 5-10 dakika sonra kahvaltımız ettik ve berkanın içmediği ama benim hepsini içtiğim portakal suyu da bitmişti.

berkan "çabuk benim bardağıma çay doldur kadın." dediğinde yaptığı şakayı devam ettirmek için "tamam beyim. hemen doldururumm nasıl olsa sizin gibi bir HÖDÜK beyefendiyi hiç kırarmıyım?" dediğinde gülmeye başladı. çayımızı doldurduktan sonra berkana döndüm. "çok mu sık gelirsin buraya?" "evet sık sık uğrarım hasan amca beni çocukluğumdan beri evladı gibi sever bir oğlu var 28 yaşında askerde şu anda. ne zaman oğlunu özlese beni çağırır yanına sarılır öper. bende ne zaman babamı özlesem hasan amcanın yanına giderim." anladığıma göre berkanın babasıyla alakalı problemleri vardı. bu problemleri ona sorupta huzursuzluk çıkaramayacaktık.

SADECE SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin