euzibillahimine şeytanı-ı racim bismillahirrahmenirrahim allahım bu ne biçim film ya yemin ediyorum çarpılmış gibi tipim oluyor, amk. allahım berkan olsaydı kötü mü olurdu acaba. ne güzel korktuğumda ona sarılırdım. o bana karşılık verirdi. ya oooofff! keşke her şey filmlerdeki gibi olsa. ama neredeee! neyse! siccindeki kadın ağızından bir şey çıkartıyordu kılmıydı neydi o. sanki çıkaracak başka bir şey bulamadı amk salağı. artık bu korkuya daha fazla tahammül edemeyerek berkanı aradım.
birinci arayışımda açmadı ama, ikinci arayışımda açtı. herhalde başıma bir şey geldi sandı. neyse. "alo berkan" diyerek söze ilk ben girmiş oldum. "kumsal şu anda meşgulüm yanına gelmemi isteyeceksen kusura bakma ama gelemem." dedi. uyuz. "ama sana ihtiyacım var berkan lütfen yanıma gel!"
"kumsal 'gelemem' dedim ya anlasana!" diye aniden bağırdı.yerimden irkilince yumuşak ve bebeksi bir ses tonuyla "ama berkan hani 'ne zaman mutlu olmak istersen beni ara ben hemen yanına gelirim' dememişmiydin. şu anda da sana gerçekten çok ihtiyacım var berkan. korku filmi izliyorum ki bu siccin 2 çok korkuyorum ve yanımda olup bana sarılmanı ve beni güvende hissettirmeni istiyorum, kokunu içine çekmeyi, kokumu içine çekmeni istiyorum.
sana sarılmayı, beni öpmeni ve seni öpmeyi istiyorum! neden bir anda benden böyle kaçıp gidiyorsun! bir kere olsun beni aklına getir!"
"aklımdasın zaten! neden anlamıyorsun ha! seni kendi karanlığımın içine çekmekten, seni öpmekten,sana sarılmaktan, senin kokunu içine çekmekten, sana dokunmaktan, senin o masum sonsuz mavi gözlerine bakmaktan çok korkuyorum kumsal! neden anlamıyorsun!" derin bir nefes aldıktan sonra sözlerine devam etti.
boğuk bir ses tonuyla "sana zarar vermekten çok korkuyorum kumsal!" dedi. son söylediği cümleyle benim o zar zor tuttuğum ve gerek kalmadıkça kullanmadığım göz yaşlarım aniden onun o ince ve uzun parmaklarıyla okşadığı pürüzsüz yanaklarımdan süzülüverdi.
"berkan"
"efendim..."
"lütfen yanıma gel." ve telefonu kapattım. umarım ki benim bu çatallaşmış ve titreyen sesimden ağladığımı anlayarak yanıma gelirdi. çünkü şu anda ona gerçekten çok ihtiyacım vardı. ah! lütfen allahım bir mucize olsun ve berkan buraya, benim yanıma gelsin korku filmi izledikçe daha da korktuğum için dısney chanell'ı açtım.oooooffff! esrarengiz kasaba yoktu. ama olsun mucize: uğur böceği ve kara kedi vardı. bununla idare edecektik. ne yapalım. ne var da bir uğur böceği ve kara kedi olamadık. neyimiz eksikti berkanda. onunda güçleri vardı sonuçta. beni kendine çeken sihirli güçleri...
------
sabah olduğunda kendimi kanepede uzanmış ve üstüme bir yorgan örtülmüş şekilde buldum. iyi de ben yorgan örtmemiştimki. allahım yoksa berkanmı geldi! yaşasın kesin odur. mutfaktan sesler geldiğinde ilk önce biraz şüphelendim.
ama sonra eve berkan, okyanus, ve batuhandan başka birisi gelemeyeceği için mutfağa yöneldim. ama malesef ki ne berkan, ne okyanus,
nede batuhandı. çünkü o... benim cehennemimdi... caner...
"günaydın sevgilim" sinirle inledim ve "bir ben senin sevgilin değilim, iki burada ne işin var, ve son olarakta üç burada okyanus batuhan ve berkan olabilirdi seni öldürebilirlerdi. bu lanet olası gerçeği biliyorsun değilmi?" dedim."neden oturup sana eskisi gibi kendi ellerimle hazırladığım kahvaltıyı etmiyorsun?"
"allahım ya rahatlığa bak! ben burada götümde kurt varmışçasına etrafta dört dönüyorum sen burada bana 'kahvaltı et.' diyorsun. oldu olacak çay demlede, berkan, okyanus, batuhan, sen ve ben içeriz!" dediğim şeyle üstüme doğru yürümeye başladı. bende otomotikman geriledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SEN
ChickLitbulutlara bir baksana galiba seni izliyorlar "Anlasana kumsal ben sana dokunmaktan, seni sevmekten, gözlerinin içine bakmaktan, elini tutmaktan, sana sarılıp kokunu içime çekmekten, sana doyasıya bakmaktan çok korkuyorum. Anla artık anla! senin canı...