hastaneden çıktığımızda berkanın arabasına doğru yürümeye başladık. sağ elini belime, benim sol kolum ise onun omzuna dolanmıştı. arabaya vardığımızda kapımı açarak beni koltuğa oturttu ve emniyet kemerimi bağladı. üstümden çekilmeden önce saçlarımı koklayarak öptü, ve sonra kendi yerine yani sürücü koltuğuna geçti. motoru çalıştırdı ve sürmeye başladı. bir kaç dakika boyunca konuşmadık. nasıl ona söylememe rağmen, beni o evde yalnız bırakması... ah.. Affedilecek bir şey değil. caner bana orada, o odada, o evde, daha kötü şeyler yapabilirdi. düşüncelerimi bir kenara atıp konuşmaya başladım. "neden gelmedin?" bana soraracasına dönerek "nasıl?" dedi. "neden ben seni çağırdığımda bana inanamadın ve gelmedin?" arabayı tenha bir sokağın köşesine çekerek durdurdu. sonra üzgün bir ifade ile benim suratıma baktı ve o sevdiğim dudaklardan kelimeler boğuk bir ses ile yayılmaya başladı. "kumsal..." hiçbirşey söylememesi sinirimi bozarken artık daha fazla dayanamayıp bağırmaya başladım. "ne! kumsal'ı ne! ne! yine mi yalan söylediğimi sandığın için mi gelmediğini söyleyeceksin gerizekalı! orada caner bana daha kötü şeyler yapabilirdi. ama sen, sanki sana her allahın günü yalan söylemişim gibi bana inanmayıp gelmedin!" berkan bana döndü ve bağırarak hüngür hüngür ağlamaya başladı. onun ağlayışlarına içim sızlıyordu. o yüzden ona sımsıkı sarılıp kafasını göğsüme yaslamasına sebeb oldum. bana sarılı bir şekilde ağlarken onu susturmak için konuşmaya başladım. "şşş! tamam, berkan, lütfen ağlama. tamam geçti! bak ben buradayım, yanındayım, sana sarılıyorum. sende bana sarılıyorsun. lütfen ağlama artık... lütfen..." tüm denemelerime ve konuşmalarıma rağmen hala daha susmayıp ağlamaya devam ediyordu. galiba çok ağır konuşmuştum. çünkü bu onu suçluluk duygusana itiyordu. sanırım buda berkanın psikolojisini bozuyordu. vücudunun ağırlığı iyice üstüme yayıldığında saçlarını öpüp okşamaya başladım. hala daha bağırarak hüngür hüngür ağlıyordu. sanki mümkünmüş gibi dahada sıkı sarıldı belime. ağlarken bir yandan da kokumu içine çekiyordu.
----
eve vardığımızda berkan hala daha ağlıyordu. ama bu sefer sessiz bir şekilde ağlıyordu. en azından onu biraz olsun sakinleştirebilmiştim. suçluluk duygusu onu boğuyordu. hemde, yavaş, ve sesiz bir şekilde... kapıyı kapattıktan sonra arkama döndüm ve eş zamanlı olarak berkanın tekrardan belime beni boğacak şekilde, sımsıkı sarılması bir oldu. onun için gerçekten bu kadarmı değerliydim, yoksa dediğim kelimeler ondaki suçluluk duygusunu ortaya çıkardığı için mi bu kadar ağlıyordu. beni önemsiyormuydu acaba? çünkü bana hep kendisi yüzünden zarar gelebileceğini söylediği için uzak durmamı istiyordu. bana birçok defa beni sevdiğini söylemişti. belkide doğru söylüyordu.belkide gerçekten beni seviyordu. bende ona eşlik edip kollarımı boynuna sardım. oda buna daha fazla karşılık vererek beni, daha fazla sıktı. yüzüme baktıktan sonra "seni seviyorum" diyerek, dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. ona eşlik ederek beni öpmesine izin verdim. sanki beni asla bırakmayacakmış gibi, sanki bundan asla bıkmayacakmış gibi öpüyordu. pişman bir şekilde... omuzlarından iterek "berkan dur!" dedim. ama beni dinlemeyerek tekrar öpmeye başladı. omuzlarından iktirmek istediğimde bu sefer izin vermedi. kollarıyla belime baskı uygaldığında sırtımda bir acı hissettim. hissettiğim acıyla inlerken bir yandan da dizlerimin üstüne çöktüm. berkan telaşla beni soru yağmuruna tutuşturdu. "kumsal! kumsal! ne oldu? iyimisin? kumsal cevap versene!" "tamam. tamam, iyiyim. yok birşeyim. sadece..."
"sadece... sadece ne?... kumsal cevap versene!" "sadece canımı acıttın." üzgün gözlerle bana bakarak "özür dilerim kumsal. ben sadece seni öpmek istemiştim." yüzünü avuçlarımın arasına alarak bende seni öpmek istiyorum berkan ama vücudum çok yorgun ve dinlenmeye ihtiyacım var.... hem... bak ne diyeceğim gel benim odama çıkalım birlikte yatıp uyuyalım. hem ikimizde dinlenmiş oluruz. tamam mı?" yüzündeki sırıtmayı bir kenara bırakıp gülümseyerek "tamam." dedi. ellerimizi kenetleyerek odama çıktık. kapımı açtığımda her yerin dağılmış olduğunu gördük. tabi ya canerin beni darp ettiğini unutmuştuk değil mi? Kıyafetlerim darmadağın. Masam devrilmiş bir şekilde yerde yatıyor. Lambam patlamış. Caner beni korkutmak için silahını çıkarıp, tavana ateş etmişti. Tabi o kurşun lambaya isabet etmişti. Bütün bunları düşünüp hatırlamaya çalışırken kafamın içindeki beynimde büyük bir zonklama hissettim. Belkide bugünlük bu kadar caner tarafından darp edildiğim anları düşünmem yeterdi ha! Çünkü artık ne ben bu olaylara dayanabiliyordum. Nede berkan bu suçluluk hissine dayanabiliyordu. Berkana döndüğümde yine yüzünü öne eğmiş gözleri ağlamaktan şişmiş bir şekilde üzülüyordu. Bu kesinlikle ama kesinlikle berkanın suçu değildi. Bu kesinlikle benim suçumdu. Belkide benim suçumdu. Berkanı bu kadar zorlamasaydım, veya onu ikna etmeye çalışsaydım, bunlar olmayacaktı. Zaten bunları yaptığım. Müddetçe berkan istemsiz bile olsa yanıma gelebilirdi. Sımsıkıca sarıldım ona. Bana dokunmaktan, beni sevmekten, benim gözlerimin içine bakmaktan, bana zarar vermekten, ve yine en sonunda nolursa olsun bana sımsıkı bağlanan adama aynı şekilde sımsıkıca sarıldım. Berkana...Çok kısa oldu biliyorum ama bugün hiç keyfim yok... size söz bir dahaki bölüme bol bol yazıcam. Ha birde hatırlatayım 46 kişi okumuş ama neredeyse hiç biri oy vermemiş. Lütfen oy verin yorum da yapabilirsiniz. Veya yapmayabilirsiniz. O sizin kararınız. Ama lütfen oy verin multiye loren grayi koydum ha birde bir ricam olacak. Allasen o hani varya oyuncuları görüntüle diye basıyosun oyuncular görüntüleniyor. Onun nasıl yapıldığını biliyorsanız lütfen ama lütfen ya yorumlara yazın yada bana mesaj atın lütfen daha önceki bölümleri güncelleyeceğim orayada berkanın fotoğrafını batuhanın fotoğrafını işte okyanus fotoğrafını falan filan ekleyeceğim merak edenler multimedyadan bakabilirler. Neyse artık fazla uzatmayayım. Hadi baayyşsss. ;-) söylemeyi unuttum multideki kumsal
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SEN
ChickLitbulutlara bir baksana galiba seni izliyorlar "Anlasana kumsal ben sana dokunmaktan, seni sevmekten, gözlerinin içine bakmaktan, elini tutmaktan, sana sarılıp kokunu içime çekmekten, sana doyasıya bakmaktan çok korkuyorum. Anla artık anla! senin canı...