Olmak ya da olmamak

779 83 4
                                    

"Size ulaşmak oldukça zor ama isminiz insanı baya bir hırslandırıyor Ulaş Bey."

Kıvırcık saçları alnından yuvarlak çerçeveli gözlüklerine ulaşan adam hafif tebessüm etti. "Soyadınızın açamayacağı kapı var mı ?"

Sanrı alaycı bir tavırla gülümsedi. "Siz söyleyin var mı ?"

Adam sırtını koltuğa yaslayıp kollarını masaya uzattı. "Her yüksek mevkide akrabası olan gelip benim şovuma birini sokmak istese oranın çocuk korosundan ne farkı kalır ?"

"Ulaş Bey sizden ricam onu gösteriye almanız değil, yetenek testine çağırmanız."

Adam gözlüklerini çıkarıp masasına bıraktı. Ellerini saçlarında gezdirdi. "Sizin burada bir çıkarınız var belli ki." dedi. "Peki bize düşen pay ne ?"

"Etik anlayışınız hiç takdir edilesi değil." dedi Sanrı, cebinden dörde katlanmış A4 kağıdı çıkardı. "Selenay Güngörmüşü tanırsınız." Kafasını kağıttan kaldırıp adama baktı, gülümsüyordu. "Babasının AVM zincirinin olması, gösteriye katıldıktan bir hafta sonra bir anda tüm müzik aletlerinin yenilenmesi ne kadar güzel bir tesadüf." Adam gözlerini ondan ayırmıyordu. "Ama yanlış anlamayın beni asla yargılamıyorum sizi."

Ciddiyetle burnunu kaşıdı adam. "Çeşitli destekçilerimiz var evet, ne var bunda ?"

"Kesinlikle." dedi Sanrı. "Bunu bulduğum zaman ben de böyle dedim ama biraz daha kazınca çok ilginç detaylara ulaştım Ulaş Bey." Cebinden ufak bir kağıt çıkardı. "Mesela sizin bir anda arabanızı yenilemeniz..." Adamın yüzündeki ıslanmayı fark eden Sanrı makbuza baktı. "Eskisinden iki yüz bin lira kadar daha pahalısı ile..." Gülümsedi. "Bu arabanın Güngörmüş Galeri'den alınması..."
            Genç adam yapışkanlı kağıttan bir parça koparıp pahalı görünen kalemi kavradı. "Bahsettiğin kişinin adını soyadını ve numarasını vermen gerekli." Duraksadı. "Ama bil ki bu hareketim teorilerinin doğruluğunu kanıtlamaz, sadece yarışmak istediğim kişiyle eşit şartlarda olmak isterim ve açıkça soyad üstünlüğün söz konusu."
              Sanrı gülümsedi. Numarasını söyledi. "Yaren Aydın." Dedi. "Bu numaradan ulaşabilirsiniz Ulaş Bey." Adam git gide ismi ile dalga geçmesine daha da sinir olmaya başlarken Sanrı daha da zevk almaya başlıyordu. Kaybetmeyeceğini biliyordu, o kaybetmezdi.

Ayaklandı. "Size ulaşmak bir zevkti Ulaş Bey, iyi günler." gülümseyerek kapıdan çıktı. Arka cebine iliştirdiği tek sigarayı kavrayıp gülümsemesi eşliğinde dudakları arasına aldı. Telefonunu çıkarıp Yaren'i aramaya hazırlandı, ana ekrandaki annesinden gelen dört cevapsız aramayı fark etti.

Otobüs durağına ilerleyip beklemeye başladı. O sırada telefon çaldı.

"Efendim." dedi.

"Beni aradılar." dedi hattın karşısındaki ses. "idrak etmekte aşırı zorlanıyorum Sanrı, Ulaş Bey aradı beni."

Hafif gülümsedi. "Ne diyorsun anlamadım ki." bilmemezlikten geldi. "Kim aradı ?"

"Galata'nın yapımcısı aradı, gel görüşelim dedi."

"Nasıl ya ?" Otobüs geldiğinde ayaklandı. "Ciddi misin ?" En öndeki tekli koltuğa oturdu.

"Eğer rüya ise bilinç altıma senin sayende işlediği için fena bozuşuruz."

Sanrı güldü. "Tamamdır tüm mesuliyet bende." Camdan dışarıya odaklandı, gelip geçen kaldırımlara, sıra sıra dizilmiş bodur ağaçlara. "Ee nasıl hissediyorsun ?"

Derin bir nefes alış sesi duyuldu. "Anlamlandıramıyorum ki şu an." devam etti. "Tabii şu an akşamki gösterinin biletlerini sayıyor olmam da yardımcı olmuyor pek."

"Geleyim mi ?" dedi Sanrı. "Yardım ederim."

Güldü Yaren. "Düş yakamdan." dedi. "İstersen gel hatta şu an baya yardımın dokunur ama kendi hayatına da devam etsen artık biraz."

"Vay be." Sanrı sertçe tonladı. "Defol git demenin kibarcası mı bu ?" Yaren'in cevap vermesine fırsat bırakmadı. "Eve gidiyorum şimdi bir görüneyim, sonra oradayım." Soluklandı. "Anla artık Yaren Aydın, bu kız yapacak hiçbir işi olmayan, tuttuğunun yakasını bırakmayan, sülük kıvamında birisi."

Yaren'in kahkahası duyuldu. "Tamam gel hadi, bekliyorum."

*
     Otobüsten indiğinde her zamanki istikamette ilerlemeye başladı. Sağ ve sol sütunlar halinde sıralanmış evlerin demir bahçe çitlerinin önünden, kaldırımdan yürüdü. Yolun sonuna geldiğinde dar sokağa park edilmiş lüks arabayı fark etti. Bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı, bahçe kapısını açıp eve doğru ilerledi . Cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Ayakkabılarını çıkarıp kapıyı kapattığında salondaki sesleri işitti. "Çok iltimas gösteriyorsun ona Aslı." Diyordu adam. Odaya girdiğinde gözler ona çevirildi.
         İki senedir görmediği babasına baktı. Varlığı banka cüzdanındaki isimden ve mecliste söz alırsa akşam haberlerine çıkmaktam ibaret olan babasına baktı.
               "Merhaba Ece."
          Öfkeyle baktı, yerinde duraksadı. "Bana o isimle seslenilmesinden hoşlanmıyorum." Dedi.
        Masanın üzerindeki bardağı kavradı adam. Bitirdiğinde geri bıraktı.  "O ismi sana ben koymuştum aslında." 
          "Zaten o yüzden hoşlanmıyorum."
        Adam bir süre boş bir şekilde Sanrıya baksa da bir şey diyemedi. Annesi suskunluğunu koruyarak duvara bakıyordu. "Hesabındaki paraya neden dokunmuyorsun ?" Dedi.
          "Ne senin ne de kirli devletinin bir kuruşuna ihtiyacım yok çünkü."
           "Ece annen okula da gitmediğini söyledi." Düzeltti. "Sanrı." Devam etti. "Benimle Ankaraya gelmek istersen eğer" duraksadı. "Koleje yazdırırız hem seni."
           Sanrı gülerek gözlerini ondan ayırıp kendisine bakan annesine odakladı. "Ciddi mi ya ?" Dedi. "Cici annecilik de oynayacak mıyım Zerrin Hanım ile ?"
            Sesini yükseltti "Sanrı !"
           Sanrı ciddi ifadesine büründü. "Efendim ?" Dedi. " Efendim Vekil Bey ?" Salondan ayrılıp odasına ilerledi. Kapıyı örttü.
         
*
         "Yaren soyadın neydi ?" Salonun en öndeki koltuğuna oturmuş adama sahneden baktı Yaren.
            "Aydın." Dedi.
            "Hazırsan başlayabiliriz." Dedi Ulaş Yılmaz.
          Yaren korkmuş hissetti. Gözü Sanrıyı aradı ama bulamadı. Geleceğini söylemişti. "Biraz beklesek olur mu ?" Dedi.
            "Üzgünüm fazla vaktim yok."
       Yaren arkasını döndü, piyaniste başıyla onay verdi. Notalar ardı ardına sıralanırken Yaren gözlerini kapayıp sözlerin dudaklarından dökülmesine izin verdi. Ulaş Yılmaz ilk dakikadan itibaren etkilenirken salonun en sonunda perdenin hemen yanında dinleyen iki kişi daha vardı.
          "Siktir." Dedi Aytuğ. "Kız iyi söylüyor."
     Derin bir nefes alıp öfkeyle izlemeye devam etti hemen yanındaki sarışın kız. "Aytuğ bazen neden seninle birlikte olduğumu sorguluyorum." Dedi. "Kulağı olan herhangi biri o kadar da iyi olmadığını söyleyebilir."
        Yeşile çalan gözlü, siyah saçlı genç, kızın boynuna bir öpücük bıraktı. Kulağına yaklaştı. "Selenay Güngörmüş'ün yanında paçavradan farkı yok."
            
           

Galatada (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin