Siyah örtü gün ışığını esir alırken Galata Gösteri Sanatları'nın dev perdesi kapandı. Derin bir nefes verdi, saatlerdir sahnede ter dökmüş her bir kişi. Alkışlar son bulduğunda izleyiciler birer birer yerlerinden kalkıp çıkışa ilerlemeye başladı. Perdenin arkasında ise mutluluk naraları kulakları dolduruyordu. Kahkahalar eşliğinde sahne arkasına ilerlediler.
Kostüm odasına giren Yaren'in görüş açısına aynanın karşısında küpelerini çıkarmakta olan Serenay girdi. Soluklanıp yanına ilerledi. Tepesinde dikildiğinde Serenay aynadaki yansımasına odaklandı, kaşlarını çattı. "Bu gece çok iyiydin." dedi. Serenay'ın delici bakışları yerini şaşkın bakışlara bıraktı. Yaren derin bir nefes daha alıp gözünü aynadan kaçırdı. "Bak, böyle olması gerekmiyor. Beni sevmiyorsun, anlayabilirim bunu ama düşmanlık sence de çocukça değil mi ?"
Serenay birkaç saniye düşündükten sonra gülümsedi. "Bu masum oyunlarını herkese oynayabilirsin." Yüzündeki ifade ciddileşti, ayaklandı. İki çift mavi göz karşılaştı şimdi. "Ama benim perdem az önce kapandı." Omzuna çarparak yanından ilerledi, dışarı çıktı.
Gösteri sonrası parti için Aytuğ'u aradı, cevap vermedi. Koridorda odaları gezerek onu bulmaya karar verdi. Soyunma odasından gelen fısıltıları duyduğunda duraksadı. Dinlemeye başladı.
Aytuğ, Helin'in gözlerinin içine bakıyor ve tekrarlıyordu. "Anlamıyor musun ? Seni unutmaya çalıştım, yapamıyorum, Helin." Ayağa kalktı, odanın ortasında dolaşmaya başladı. "Serenay benim açık yarama yapıştırdığım rastgele bir yara bandıydı. İyileşemedim. İçim kan ağlıyor Helin, görmüyor musun ?"
Helin'in gözünden bir damla usulca düştü. Hemen elinin arkasıyla sildi, burnunu çekti. "Aytuğ git !" diye bağırdı. Aytuğ onun hizzasında duraksadı. Gözleri gözlerini deldi. Elini yanağına ulaştırdı, dudaklarına usulca temas etmeye hazırlandı. Olanları izleyen Serenay oradan uzaklaştı. Tuvalete koşup kapıyı hızla çarptı, bir kabine girip oturdu. Nefes alış verişini düzeltmeye çalıştı. "Ağlama, ağlama." diye fısıldadı kendine ama durduramıyordu. Uzunca bir peçeteyi katlayarak gözünü sildi, birkaç dakika sonra duruldu.
Kabinden çıktığında, muslukların olduğu granite sırtını yaslamış muhtemelen kendisini bekleyen Sanrı ile karşı karşıya geldi. Umursamadan aynaya ilerleyip musluğu açtı, soğuk suyu yüzüyle buluşturdu.
"Sesini duydum." dedi Sanrı. "İyi misin ?"
Peçeteyle yüzünü kuruladı Serenay. Ardından ona döndü. "Neden umurunda olsun ?"
Sanrı kaşlarını kaldırdı, bir saniye havaya baktı. "Çünkü insanım." dedi.
"Buradan nefret ediyorum." Çantasından makyaj malzemelerini çıkarıp yüzüne sürmeye başladı. "Her zerresinden, teker teker."
"O zaman neden buradasın ?"
"Babam her zaman 'Özel bir şeyin parçası olmak seni özel yapar' der." dedi. "Muhtemelen o yüzden."
Sanrı gülümsedi. "Baban bilge bir adammış."
"Karaktersizin tekidir." dedi Serenay.
Sanrı arkasına döndü, aynadaki yansımasına baktı. "İster inan ister inanma Medusa, özel hissettiğin kadar özelsindir."
Serenay gözüne sürdüğü kalemi çekti, Sanrıya döndü. Hafifçe sırıttı. "Hakaret saçlarıma mıydı, yoksa yılan benzetmesi kişiliğimle ilgili mi ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galatada (girlxgirl)
General Fiction-2017 - Yeni edindiği, siyah deri kapaklı defterin ilk sayfasını usulca açtı. Hayatının o gününe kadar bilincinin yönlendirdiği kurşun kalemi bu defa yüreği esir aldı.Kıvrak hareketleri ile sayfada dans etmeye başladı. Orta parmağı kale...