Ben bu havalarda ağlayamam,
Küçümseyemem gökyüzünün acısını
Anlayamam dalgaların öfkesini
Sıkıca kapatırım göz kapaklarımı
Hissederim kara bulutların sancısını.
Kağıdı telli defterde tek hamlede kopardı, avuç içinde birleştirip yere fırlattı. Düşün ! diye emretti beynine, Hisset ! diye bağırdı yüreğine. Nitekim saatlerdir oturduğu sandalyede bacakları uyuşmaya başlamıştı. Terlemiş elindeki kalemi bıraktı, sırtını koltuğa yaslayarak başını kaldırdı. Gözlerini kapatıp derin nefes aldı. Kapısı açıldı.
"Okuldan telefon geldi." dedi kadın. "Ne yapıyorsun sen Sanrı ?" diye bağırdı. "Okula diye çıkıp nerelere gidiyorsun kim bilir ?"
Gözlerini yavaşça açtı, çalışma masasının üst kısmındaki ufak kare pencereden gökyüzüne odaklandı, cevap vermedi.
"Eğer okumayacaksan bir kuaförün yanına gir, bir iki kuruş katkın olsun en azından."
"Şair olacakmış !" nükteli bir kahkaha attı. "Acıkınca da o kağıtları tıkınırsın."
Kahkaha atarak yerinden kalktı. "Yok yahu." dedi Sanrı. "Planlar değişti, haberin yok mu senin ?" devam etti. "Geçici heves dedin dedin.. Al işte geçti bak. Gelecek planım daha farklı artık. Kıdemli genelev çalışanı olmaya karar verdim." Ayaklanıp kağıt kalemini çantasına koydu.
"Sen anca dalga geç !" diye bağırdı annesi. "Ama merak etme bu gidişle o kadınların arasında erkeklere hizmet verirken bulacaksın kendini !" Sanrı yüzüne dahi bakmadan odadan çıktı. Evin kapısını açtı, çıkarken "Cinsiyetçiliğin lüzumu yok." diye bağırdı. Kapıyı hızla çekti.
Apartmanın kapısından çıktığı anda özgürlüğünü iliklerinde hissetti. Hafif bir rüzgar, tenine ilişen akşam sıcağı, araba kornaları. Her köşeye kaç satır yazıldı kim bilir, kim bilir her köşede kaç satır yazıldı.
Diğer günlerin aksine bugün biliyordu son durağının neresi olacağını. Hızla ilerlemeye başladı, otobüse yetişti. Saatini kontrol etti. 19.46
Galata Performans Sanatları Merkezi.
Vardığı anda salonun önündeki hızlı ilerleyen kuyruğa katıldı. Bekleyen kitlenin çoğu üniversiteli gençlerden ve orta yaşlı kesimden oluşuyordu. Sıra ona geldi.
"Yirmi Beş Türk Lirası." dedi gişedeki gözlüklü, kel adam.
"Tabii." dedi Sanrı. "Bir saniye." Arka cebinden dört beşlik çıkardı. Ön cebindeki dört tane bir lirayı ve kuruşlukları da sayarak bıraktı. Kuyrukta bekleyenler sıranın yavaşlamasına sinirlenmeye başlayacaktı ki adam bileti uzattı.
İlerledi, salonun perdelerinin hemen arkasında biletini alan kişiyi ikinci kez bakmasa fark edemeyecekti. "Sen..." dedi. "Sanmıştım ki.."
"Gelmişsin." dedi Yaren, beyaz gömlekli üniforması ile. "İlk ismi ilginç olan ama hatırlayamadığım şair kız."
"Sanrı." dedi gülerek. "Şovun parçası değil misin ?" Yolun ortasında durduğunu fark ettiğinde onun yanına geçti. Böylece Yaren diğerlerinin biletlerini alarak işini yapabiliyordu.
"Şovun gerçekleşebilmesi için önemli bir konumda olduğumu düşünüyorum." Orta yaşlı bir adamın biletinin ucunu koparıp ona geri uzattı. "Yani ben olmasaydım herkes istediği gibi girer çıkar, kimse para kazanamaz, her şey biterdi." Gencin biletini kavradığında gülümsedi. "Bingo." dedi. "Bilgisayardan yazdırmak çok zekice, bunu ilk yapan sensin, asla anlaşılmazdı zaten." Kıvırcık saçlı, birçok piercingi vücudunda barındıran gence parmağıyla çıkış kapısını gösterdi. Genç göz devirerek ilerledi.
"Büyük kayıp." dedi Sanrı. "İzleme hevesim kaçtı şimdi."
Yaren duraksadı. "Değil mi ama ?" yüzünü ekşitti. "Kağıt üzerinde başvuru yapmıştım aslında." Son iki kişinin de biletini yırttıktan sonra ona döndü. "Ama nokta nokta konservatuarı mezunuyum veya nokta noktanın yakın akrabasıyım yazmadıkça yetenek testine çağırılmadığını öğrendim."
"Bir şey yapabilmek için bir şey yapmış olman gerekiyorsa asla bir şey yapamazsın." dedi. "Bu sistem beni çok yoruyor."
"Anlamadım ama haklısın." duraksadı. "Sormaya korkuyorum ama hazırlanman gereken bir üniversite sınavın yok mu ?"
Güldü. "Sistem eleştirisi yaptıktan üç saniye sonra sordun mu bunu gerçekten ?" dedi. "Yok ya, bir şey olmaz benden. Şair olacağım derim hep."
"Aç kalmaya meraklıyım diyorsun yani." dedi Yaren.
"Annemle çok iyi anlaşırdınız." Güldü. İçeriden gelen müzik seslerinden gösterinin başladığı anlaşılıyordu. "Senin derdin ne peki ?"
Yaren duraksadı. "Antalya'dan Ankara'ya oradan da İstanbul'a uzanan, vasat aksiyon filmi sürükleyiciliğinde bir hikayem var." dedi. "Gel, hava alalım biraz." Dışarı çıktıklarında soğuk hava iliklerine işledi. Kule'nin heybeti görülürken, etrafı sarı ışıklar aydınlatıyordu. "On yedi yaşındaydım işte, hayvan gibi çalışırdım o günler." Yağmurluğunun kapşonunu kafasına geçirdi. "Garip bir çocuktum, her şeyi bilmek isterdim." Sanrı yan tarafında onunla yürürken sükunet içerisinde dinliyordu onu. "Nitekim istediğim yeri de kazandım zaten, ODTÜ'ye girdim, valizler toparlandı, biletler alındı. Yarım dönem okudum, güzel arkadaşlıklar kurdum, aşık oldum ama bir şeyler hep eksikti sanki. Sonra bir gün şov korosunun provasına denk geldim. 'Evet' dedim işte. 'Ben bunun için varım.' Ünlü bir yapımcının kadro topladığını duydum, valizler toplanlandı tekrar, yolun sonu İstanbul. Ve şimdi de o kadronun içersindeyim işte, farklı rollerde."
"Zekisin yani." dedi Sanrı, adım adım ilerlerken ıslak ara sokakta. "Neden geri dönmedin peki ?"
Yaren güldü. "Hazır gidiyorken arkamda çok kırık kalp bıraktım." dedi.
Sanrı tebessüm etti. Sessizlik hakim olurken Sanrı aklına gelen ilk dizeleri sıraladı.
"sayende şayeban olduk istanbul şehri
sayende sebil olduk aç kaldık sefil olduk
yıldızlar dem çekti güvercinler gibi başucumuzda
ve yaktı perişan eyledi sine-i sâd-pâremizi "
"Sabahattin Ali miydi ?" diye sorguladı Yaren.
"Attila İlhan." diye cevapladı Ece, galatanın gölgesinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galatada (girlxgirl)
Fiksi Umum-2017 - Yeni edindiği, siyah deri kapaklı defterin ilk sayfasını usulca açtı. Hayatının o gününe kadar bilincinin yönlendirdiği kurşun kalemi bu defa yüreği esir aldı.Kıvrak hareketleri ile sayfada dans etmeye başladı. Orta parmağı kale...