Karşısındaki adamın gözlerine bakmak yerine masanın üzerindeki fincana odaklandı. "Buluştuğun için teşekkür ederim." dedi Sanrı.
"Ankaraya kadar gelmişsin." dedi Adam. "Keşke haber verseydin ben aldırırdım seni."
"Lüzumu yok. Senden bir şey istemek için geldim aslında." Başını kaldırdığında adamın dikkatle dinlediğini gördü.
"Ne lazımsa." Ekledi. "Ne kadar lazımsa..." Çek defterini çıkarırken Sanrı onu durdurdu.
"Hayır." dedi. "Para değil istediğim. Yani parayla edinilecek bir şey ama paranı istemiyorum. Bağlantın varsa onu kullanırsın belki diye geldim. Olmazsa başka bir yolunu bulacağım." Soluklandı. "Bir haftalığına bazı müzik aletleri kiralamam gerekiyor."
"Bir aktiviteye mi katıldın yoksa ?"
"Onun gibi bir şey."
Adam düşündü. "Elbette yardımcı olurum." dedi. "Ama tek bir şartla. Sarayda büyük bir davet düzenlenecek, orada Şimal, Zerrin ve benimle bulunmanı çok isterim."
"Boşversene." Ayaklandı. "Anneme yaptığın onca şeyden sonra sana neden iyilik edeyim ?"
"Sadece sana anlatılan kadarını biliyorsun Ece." dedi adam. "Ama nasıl istersen. Dedene uğra, çok mutlu olacaktır. Uzun zamandır seni görmek istiyordu."
*
"Zambakları hep sevmişsindir."
Yeşilliklerin arasında çiçeklerini dinginlikle sulayan ihtiyar, arkasından gelen sesi duyar duymaz bahçe hortumunu yere bıraktı. Bir eliyle şapkasını tutarken genç kıza gözlerini kısarak baktı. Ardından kollarını iki yana açtı.
Sanrı gülümseyerek adamın yanına ilerleyip kollarıyla onu sardı. "Ne kadar da büyümüşsün !"
Çimlerin üzerindeki beyaz masaya ilerleyen Sanrı bir sandalye çekti. Dedesi de hemen yanına oturdu, bir bardağı onun önüne koyup sürahideki taze limonatadan doldurdu. "Teşekkür ederim dede." dedi. "Çirkinleştim biraz orası doğru."
İhtiyar kahkaha attı. "Bunun doğru olmadığını biliyorsun küçüğüm." Limonatasından bir yudum alıp peçete ile dudağının üzerindeki ak sakallarını temizledi. "Hastalık itibariyle yolculuğa iznim yok, seni ne kadar özlediğim tahmin edemezsin."
Sanrı gülümsedi. "Ben de seni çok özledim." dedi. "Vekil Bey'den bir şey rica etmeye gelmiştim, seni görmek istedim."
"Ah Sanrı.." Adam kaşlarını çattı. "Kemal'de iyi bir babada olması gerekenlerden bir nebze dahi yok... Nitekim kötü bir adam değil."
Limonatasını tadan Sanrı sonbaharı kucaklayan çiçeklere, yeşilliklere ve sessizliğe daldı. Sonra konuşmaya karar verdi. "O zaman neden ben babalığın nasıl bir şey olduğunu senden öğrendim dede ?" dedi. Bahçenin biraz ilerisindeki çınar ağacını parmağıyla işaret etti. "Bir fidanı dikerken öğrendim ; Babalar çocuklarıyla vakit geçirirler. Bisikletten düştüğümde dizimi sararken öğrendim ; Babalar çocuklarına şefkat gösterirler."
"Sana bir hikaye anlatayım ,küçüğüm." dedi adam. "Sen bunun çıkarımını yapabilecek kadar zekiydin ve yanında bir figür olarak ben vardım. Bununla gurur duymuyorum ama Kemal için hiçbir zaman iyi bir baba olmadım." Sanrı, yaşlı adama odaklandı. "Her öğünüm şarap şişesiyle başlar, o şişenin evin duvarına fırlatılmasıyla son bulurdu. Doğruyu görmem uzun sürdü, en azından gördüğümü zannetmem. İçkiyi bıraktım ama yapayalnızdım küçüğüm. Babaannen ufak bir nezle ile yatağa düşmüş, derler ya kahrından gitti diye, öyle bırakıp gitmişti bizi." Soluklandı adam, gökyüzüne baktı. Yeşil çimenlere daldı gitti, devam etmeye karar verdi. "Kemal için böyle olsun istemedim. Okumak isterim derdi hep, bir şart koştum, kabul edersen gönderirim seni dedim. Seçtiğim düzgün bir kızla evlenecekti, düşündüm ki aile kurmak onu ayakta tutar, benim gibi bataklığa düşmezdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galatada (girlxgirl)
General Fiction-2017 - Yeni edindiği, siyah deri kapaklı defterin ilk sayfasını usulca açtı. Hayatının o gününe kadar bilincinin yönlendirdiği kurşun kalemi bu defa yüreği esir aldı.Kıvrak hareketleri ile sayfada dans etmeye başladı. Orta parmağı kale...