BÖLÜM 1: KÂBUS
Mavi.
Babamın almam için bana uzattığı mavi, parlak kalemde gözlerim bir süre takılı kaldı. Çok geçmeden dudaklarımda beliren tebessümle kalemi aldım. Soru sormama gerek yoktu, bu renkle çizmemi istiyorsa ben de bununla çizerdim.
"Bence güzel bir resim olacak. Ne dersin baba?"
Babam buğulu gözlerle önümdeki yıpranmış beyaz yaprağa baktı. Onunla aynı şeyi gördüğümde kaşlarım hafifçe çatıldı. Bu sayfayı babamla doldurabileceğim eşsiz anılarımızdan biri olabilsin diye tertemiz saklamıştım. Oysa şimdi manzara ürkütücüydü. Kâğıt yer yer yırtılmış, eskimiş, buruşmuştu. Bir kenarı sanki yeni sönmüş bir alevin külüne gebeymiş gibi kahverengiye bürünmüştü. Bu nasıl olabilirdi?
"Kâğıt kötü görünüyor, değil mi?" Soruma cevap gelmedi.
Gözlerimi eskimiş yapraktan ayırıp babama diktim. Bakışlarında beni ürperten bir dinginlik vardı, önündeki kötü sayfadan ziyade büyük bir boşluğa bakıyor gibiydi. Bu kötü anı bölmek için kısık bir sesle konuştum.
"Şimdi..."
Babam sözümü tamamlamama izin vermedi, bana siyah bir kalem uzattı.
"Bu sayfaya siyahla dokunmak istemiyorum. Karanlık hiçbir şey sürmeyeceğim, baba," dedim.
Aldığım yanıt korkunç bir sessizlikti. Bana yine cevap vermedi. Kalem parmaklarının arasında emanet gibi duruyordu. Sanki sayfaya dalıp gitmişti. Siyahın uğursuzluğu birden canımı sıkmaya başladı. Renkleri, yıpranmış kâğıdı boş verip ayağa kalktım."Baba?"
Bana bakmadı. Kıpırdamıyor, içi boş bakışlarla hareket etmeden dikiliyordu. Sanki bedeni burada, ruhu başka bir yerdeydi. Hissedebildiğine dair en ufak bir şey göremiyordum. Kabullenmek zordu ancak babam beni ürkütüyordu."Baba?" dedim bir kez daha. Korku içime tanıdığım, sevdiğim her şeyin ışıklarını kapatan, karanlığıyla yollarımın izini kaybettiren yoğun bir sis gibi çöktü. Beni neden duymuyordu?
Ya da duymak istemiyor, dedi canımı yakmak isteyen acımasız bir yanım. Ya da görmek istemiyor... Seni istemiyor.
Bu ihtimal kalbimi öyle sıkıştırdı ki babamın sıkıca kavradığı siyah kalemi parmaklarının arasından çekip attım. "Baba!" diye haykırdım bu defa. "Baba, bana baksana!"
Babam bana bakmadı. Babam beni duymadı. Hayran olduğum, her gece göğsünde uyurken kulağımı okşayan güzel sesiyle "Kızım" diye fısıldamadı.
Ve acı gerçek sanki sırtımdan bir darbe yemişim gibi beni olduğum yerde sarstı. Babam gitmişti.-
Olduğum yerde sıçradım. Ellerim delirmiş gibi etrafa dokunmaya başladığında tanıdık bir şeyler arıyordum. Göğsüm hızla inip kalkıyor, soluklarıma yetişemiyordu. Ve nihayet gözlerim hemen karşımdaki ufak aynaya takıldığında bana hayli yabancı olan bakışlarla karşılaştım. Şoför bir şeyleri anlamak ister gibi suratıma kaçamak bakışlar atıyordu.
Her geçen gün biraz daha korku dolu olan kâbuslarıma artık alışmış sayılırdım, derin bir nefes verip koltuğa iyice yaslandım ve alnımdaki ter damlacıklarını sildim.
Araba ilerlemeye devam etti.
Kötü düşünceleri zihnimden atmak için camdan dışarı bakarken telefonum titredi. Parmaklarım ekrana dokunmamak, gözlerim o isme değmemek adına dirense de bundan kaçamayacağımı biliyordum. Ne kadar varlıklarını yok saymaya çalışsam da yüzleşmek zorunda olduklarım vardı. Telefonu kulağıma bezgince götürdüm. Bakmama gerek yoktu, ne de olsa yine annem arıyordu.
Aslına bakarsan başka bir seçenek olduğu söylenemezdi. Hayat, nerede olduğumu merak edebilecek tek insanı benden acımasızca söküp almıştı.
Araba yeni bir dönemeçten kıvrıldı ve sallandım. ''Evet. Biliyorum anne. Evet.'' Telefonu kulağımdan biraz daha uzaklaştırdım ve yatıştırıcı sesinin etkisini hissetmek istemediğimi kendime itiraf ettim. Duyarsam üzülürdüm. Duymamayı tercih ettim.
Son cümlesini de bitirdiğinde ikinci kez ofluyordum.
''Biliyorum, anne.''
''Gece!'' diye çıkıştı telefonda bile olsa beni her yerde azarlayabileceğini ima eden bir tonla. Derin bir iç çektim.
''Efendim? Tamam, dedim işte.''
''Ama söylediğinin nasıl bir tamam olduğunu ikimiz de biliyoruz, değil mi? Ah, bebeğim...'' Annem sitem eder gibi inledi. ''Sence de artık böyle çocukça küslükler için fazla büyük değil misin? Hem bunu konuşmuştuk değil mi?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ GECE (Kitap Oldu)
RomanceBabasının ölümüyle birlikte hayattan gelecek her şeyi boş vermiş genç kız, annesinin ve üvey babasının zoruyla tüm yazını çürütmek üzere, hiç tanımadığı bir şehre, tanımadığı bir eve, tanımadığı insanların arasına gönderilir. Buradaki hiçbir şeyin k...