Ulaş yandan bir bakış attı. “İçmeyecek misin?”
“Hayır,” dedim. “Sen de içme. Sonra başıma bela oluyorsun.”
Kısık bir sesle güldü, şişeyi yanına bıraktı. Uzanıyorduk. Yine aynı gökyüzüne gelmiştik. İçten içe Ulaş’ın yıldızların görünmesini beklediğini biliyordum, hayal kurabilmek için onlara muhtaçtı.
“Sahiden yığılıp kalmışım,” diye homurdandı bana bakmadan.
“Sarhoşken bir şeyler anlattım mı?”
Gülümsedim. “Kız arkadaşlarını mı? Evet, hepsini.”
Ulaş rahat bir nefes alırken gülmeye başladı. Ona istediği cevabı vermiştim. Kim olursanız olun bazen küçük bir çocuk gibi saklanmak ve yok olduğunuzu zannetmek isterdiniz. Bu hissi çok iyi tanıyordum.
“Eve gitmek istemiyorum.”
“Ne zaman istedin ki?” diye homurdandı.
“Hiçbir yere ait hissetmiyorum kendimi.”
“Ben de.”
Uzun bir sessizlik oldu. “Burada uyusak olur mu?” diye sordum ıssız parka şöyle bir bakıp.
“Efsun abla meraktan ölür, evdekiler defalarca bizi arar, muhtemelen bir daha gece geç saatlerde dışarı çıkmanı istemezler...” Derin bir nefes aldı ve gülümsedi. “Ama olur.”Gözlerimi kapatırken karanlık üstümüze çöktü. Birbirini pek de önemsemeyen iki insandık ve kaybolmuş zihinlerimizde buluşuyorduk. Kalbim birkaç saat önce yaşadığım depremin sarsıntılarıyla burkuldu. Emir’in bende nasıl bir darbe yarattığını düşündüm, ruhumu hoyratça sarsmıştı. Oradaydı ve artık gitmeyecekti. Onun hakkındaki bütün olumsuz düşüncelerimi içimden acımasızca silmişti.
Onu ilk tanıdığım zamanlardaki umursamazlığı, soğukluğu, ruhsuzluğu… Hayır, gerçek Emir bu değildi! Şimdi büyük bir meçhulün içindeydim.
Beni kendi Araf’ıma itmişti. Onun kim olduğunu artık bilmiyordum.
Hüznüm dolup taşarken bir damla yaş dışarı yavaşça süzüldü. Buna ağlamak demiyordum. Babamı düşündüğüm gecelere ağlamak yakışmıyordu. Bu, derinlerde bir yerde ruhumun onun özlemiyle kanamasıydı, benim kendi ağıtımdı. Bu ağıtta dudaklarım mühürlüydü çünkü kalbim bu ağıtı yalnız ve sessiz yakıyordu.
MERHAMET
Sabaha doğru eve girdiğimde Efsun Hanım uyumamış beni bekliyordu. Ben sessiz adımlarla odama çıkmayı düşünürken onunla merdivenlerde karşılaşıp kısa bir bakışma anı yaşadık.
“Yine ikinize de ulaşamadım,” dedi kaşlarını çatarak.
Onun yüzünde ciddi bir mimik görmeye alışkın değildim.“Üzgünüm,” dedim.
“Seni merak ettim,’’ dedi yanıma gelirken. Ardından üşümüş gibi sabahlığının kuşağını çekiştirdi.
“Burada bize emanetsin ve haber alamadığımızda...”
“Anneme benim hakkımda rapor vermek zorunda değilsiniz,” dedim ifadesiz bir tavırla.
Sesim çatallaşmıştı. “O bunu hak etmiyor.”
Efsun Hanım’ın gözleri kocaman açıldı. “Bebeğim, lütfen böyle söyleme. Aranızdaki sorunları eminim dönünce çözeceksinizdir.”
“Ben hiçbir şey bilmiyorum,” dedim umutsuzca. “Artık sadece akışına bıraktım.”
Efsun Hanım hüzünlü gözlerle beni izledikten sonra söyleyeceği bir şey kalmamış gibi omzumu okşadı“Yukarı çık ve dinlen. Çok bitkin görünüyorsun.”
Sessizce merdivenleri çıktım. Odama girip çantamı bir yere fırlatırken telefonum çalmaya başladı. Bu melodiyi öyle uzun zamandır işitmiyordum ki zihnim aniden panik alarmı verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ GECE (Kitap Oldu)
RomanceBabasının ölümüyle birlikte hayattan gelecek her şeyi boş vermiş genç kız, annesinin ve üvey babasının zoruyla tüm yazını çürütmek üzere, hiç tanımadığı bir şehre, tanımadığı bir eve, tanımadığı insanların arasına gönderilir. Buradaki hiçbir şeyin k...