GİZLİ KAPAKLI
Sesi öldürücü derece sakin ve soğuktu. ''Dikizlenmekten nefret ederim.''
Karşılık veremedim.“Ve seni daha önce uyardığımı kesinlikle hatırlıyorum.”
Elindeki plastik şişeyi buruşturdu ve attı. Yutkundum. “Sadece geziniyordum.”
Buna kendim bile inanmamıştım. “Garajımın önünde mi?”
“Evet. Yani, hayır.” Etrafa bakındım. “Bahçede.”Gözlerini kapatıp başını geriye attı. Ardından derin bir nefes aldı. Alnından akan bir ter damlacığı dikkatimi dağıttı. “Odana git, Gece.”
Sesindeki tını burada kalmamın güzel şeyler doğurmayacağını fısıldıyordu. İtiraz etmedim ve geriye doğru bir adım attım. Ancak içim içimi yiyordu. Arkadaki büyük garajdan gözlerimi alamıyordum. Neden hislerim orada bir şeyler olduğunu söylüyordu bana?Gürültüyle irkildim. Garajın büyük kapısını suratıma kapatmıştı.
Eh, dejavu...
Arkamı dönüp eve ilerledim. Adımlarım beni eve götürüyordu ancak düşüncelerim arka bahçeye süzülüyordu. “Dikkat edin.”
Cemre son anda yavaşlayınca ona çarpmaktan kurtuldum. Elindeki bardakları gösterdi. “Şey. Affedersin,” dedim mahcup bir tavırla.“İyi misiniz?”
“Evet. Dalmışım.”
Anlayışla gülümsedi, aklıma gelen şeyle mutfağa giden kızı durdurdum. “Cemre. Bir şey soracağım. Arka bahçede bir garaj var...”
Bana baktı. “Evet. Emir Bey’e ait.”
“Arabasına bakıyordum...”
Kaşlarını kaldırdı, gözleri hafifçe kısıldı. “Orada araba yok.”
Tedirginliğim ve merakım gittikçe artıyordu. “Evet. Ben de göremedim zaten. Biraz
karanlıktı.”
Beni onayladı. “Emir Bey orayı her zaman kilitli tutar. Araba garajı bahçenin ön tarafında.”
Ona bir teşekkür geveledim ve odama çıktım. Demek orayı kilitli tutuyordu. Bir şeylerin farklı olduğu düşüncesi tekrar zihnime hücum ederken Emir’in reflekslerini düşünüyordum. Fazla hızlıydı. Sessiz olduğuma ne kadar emin olursam olayım beni her zaman yakalıyordu.
Sezgileri biraz ürkütücüydü!
Bütün bu düşünceleri kafamdan defedip kitaplarıma gömüldüm. Sabahattin Ali’den beni sakinleştirecek bir paragrafa dalıp giderken bir süre odamdan ayrılmamanın akıl sağlığım için daha iyi olacağı kanısına vardım. Gözlerim satırlarda gezindi:“İnsanlar nedense daha ziyade ne bulacaklarını tahmin ettikleri şeyleri araştırmayı tercih ediyorlar. Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.”
Kelimeleri takip ederken duraksadım. Aklım neden hâlâ o kaba herifteydi ve ben neden onun garajını bahsi geçen ejderhalı kuyuyla kıyaslıyordum?
İyi değildim. “Beni delirtmeye başladın...” diye homurdandım Emir’e. Zaten buna meyilliydim.
Bilgisayarımı açtım ve her zamanki gibi kitap yorumlarını takip ettiğim tartışma sayfasına giriş yaptım. Okuduğum kitabın paragrafını alıntıladım ve “Bazen dibinde ne olduğunu bilmediğimiz kuyuları da keşfetmeliyiz, nereye götüreceğini kim bilir?” diye ekledim.
Kısa bir süre içinde bildirim sesi duyuldu. Biri beni yanıtlamıştı:“Belki de siz bilmeceleri seviyorsunuzdur sayın @Yeşilokur. Zira gerçek hayat, tıpkı Sabahattin Ali'nin de dediği gibi, neyi merak ettiğimizi aramakla geçecek kadar uzun değil, insanoğlu sandığınızın aksine, bunu monoton bulmuyor. Merak ettiğim sizi ejderhalı kuyudan neyin uzaklaştırdığı?”
Gülümseyerek cevap yazdım:
“Sevgili @Geveze, elbette gerçek hayat çok kısa ancak bildiğiniz şeyleri yaşayarak tükettiğiniz bir ömür ne kadar anlamlı olabilir? Ejderhalı kuyuya gelince, neden diğer kuyuları merak ettiğimi ben de henüz bilmiyorum, size ejderhanızla mutluluklar dilerim!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ GECE (Kitap Oldu)
RomanceBabasının ölümüyle birlikte hayattan gelecek her şeyi boş vermiş genç kız, annesinin ve üvey babasının zoruyla tüm yazını çürütmek üzere, hiç tanımadığı bir şehre, tanımadığı bir eve, tanımadığı insanların arasına gönderilir. Buradaki hiçbir şeyin k...