Göz kapaklarımın altına vuran keskin ışık o kadar parlaktı ki yüzümü buruşturdum. Ancak güneş beni rahat yatağımdan kaldırmakta ısrarcıydı. Uyumadan önce zihnimde dönüp duran dilsiz kelimesini defetmeye çalışmıştım ama ne mümkün! Utanç benliğimin içinde, hatta tam ortasındaydı!
Olanları kabullenmek istemiyordum, yüzüme sıkıca bastırdığım zavallı yastık sanki beni bütün kötü düşüncelerimden koruyabilirmiş gibi bağırdım:“Ben sapık falan değilim!'” Ancak sesim yastıkta yok olup gitti…
Kendime gelmem biraz zaman aldı. Kıyafetlerimin içinde sıkışıp kaldığı valize bitkin adımlarla ilerledim ve içinden giyecek bir şeyler çıkardım. Valizi tekrar kapatmak için cebelleşirken gözlerim hemen sağ tarafımda duran kapıya takıldı.Bu da ne?
Düşündüğüm şey olamazdı…
İç sesim benimle alay etmeye başlamışken önümdeki kapıyı araladım. Temiz bir koku burnuma çarptı. Evet, odamda güzel bir banyo vardı!
Gözlerimi kapatıp bu acı verici sahnenin bitmesini bekledim. Akşam ardı ardına yaşadığım kötü hatıralar film şeridi gibi zihnimin içinden akıp gitti. Üzerimden bir türlü atamadığım utancı bu aptal banyoyu görmediğim için mi yaşamıştım?
Homurdanarak temiz banyoya girdim ve saçlarımı tarayıp örmeye başladım. Bir köşeye özenle dizilmiş makyaj malzemelerini gördüğümde Efsun Hanım'ı tekrar takdir ettim. Ben olsam sıradan, hatta kovularak gelmiş bir kız için bu kadar zahmete girmezdim.
Ben kim oluyordum ki?
Spor ayakkabılarımı ararken bir süre duraksadım. Babamla çocukluğumda, onun ayakkabı tabanlarını ölçtüğüm zaman, kısa boyuma yaptığı esprilerle ne kadar çok eğlendiğimizi hatırladım. Gözlerimden yaş gelene dek durmaz, beni güldürmekten ve neşelendirmekten asla yorulmazdı.
Gözlerimdeki yaşların sebebi yine oydu. Bu defa komik hâllerine değil de yüzünün zihnimdeki son hatırasına, beyaz bir kefene hapsolup gitmesine ağlıyordum.''Düşünme.'' Kendi kendime fısıldadım. Sesim titriyordu. Kayboluyordum. ''Bunları düşünme.''
Korkunç hissin geçmesi için bir süre bekledim. En savunmasız anlarımda geliyor, beni kıskıvrak yakalıyordu. Sanki görünmeyen bir el boğazıma yapışıyor, nefesim daralıyordu. Aldığım soluk içimde sıkışıp kalıyor ve canımı inanılmaz derecede yakıyordu. Derin nefesler aldım. Kendimi daha normal hissettiğimde odamdan çıktım. Bir şeyler atıştırıp tekrar buraya dönmeyi istiyordum, kimseye görünmemek için sessiz adımlarla ilerledim.
Diğerlerinden çok düşündüğüm şahsı görmemek benim için yeterli olurdu.Mutfağa girdiğimde Cemre etrafı toparlıyordu. Bana gülümsedi. “Dışarıda kahvaltı yapıyorlar Gece Hanım.”
“‘Hanım’ demeyi bıraksan, bana kendimi yaşlı hissettiriyor.” Muhtemelen ondan küçüktüm. Sözlerime güldü. “Peki.”
“Odama çıkacağım. Yiyecek bir şeyler alabilir miyim?” diye sordum. Patates kızartmasına göz atıyordum. Kendi evimde olsam özgürce kahvaltımı yapabilirdim. Bana ne kadar iyi davransalar da bir başkasının evinde o kadar rahat hissetmiyordum.
“Tabii! Sizin için hazırlayabilirim.”“Yardım edeyim,” diye araya girdim ancak kız izin vermedi. “Ben hallederim.”
Tekrar konuşma fırsatı bulamadan Hande’nin sesini duydum. “Gece? Neden bizimle kahvaltı etmiyorsun?” Cemre’nin hazırladığı tabağa bakıyordu.
Birkaç saniye cevap veremedim. Çünkü tam yanında Emir dikiliyordu. Kapıya yaslanmış, kibirli bir bakışla beni izliyordu. Ne kadar süredir orada beklediği hakkında fikrim yoktu. Dün geceki kötü tanışma anı aklıma gelince utancın tekrar baş gösterdiğini hissettim. Şaşkın hâlim onu eğlendirmiş olacak ki suyunu yudumlarken dudağının kenarı kıvrıldı.“Odamda kahvaltı yapmak istedim. Biraz... Hâlsizim.” Hande uydurduğum şeye inanmış gibi durmuyordu.
“Biz Efsun abla ile alışverişe gideceğiz. Gelmek ister misin?”
“Hayır,” dedim hızlıca. Buna katlanabileceğimi sanmıyordum.
Hande tek kaşını kaldırdı. “Neden?”
Emir’in burada olması gerilimi artırsa da aldırmamaya çalıştım ve omuz silkip, “Alışverişi sevmiyorum. Kabinlerden nefret ederim, boğucu havalarından da... Bir çeşit fobi. Odamda kitap okuyacağım,” dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ GECE (Kitap Oldu)
RomanceBabasının ölümüyle birlikte hayattan gelecek her şeyi boş vermiş genç kız, annesinin ve üvey babasının zoruyla tüm yazını çürütmek üzere, hiç tanımadığı bir şehre, tanımadığı bir eve, tanımadığı insanların arasına gönderilir. Buradaki hiçbir şeyin k...