KAFES
Emir ve ben, Hande’nin bulunduğu yere gitmiş, kısa bir uzlaşma faslının ardından onu da arabaya atıp eve dönmüştük. Yol boyunca Emir tatlı tatlı ona takılınca Hande daha fazla dayanamayıp onu affettiğini söylemişti. Bir şeylerin daha az gerilim ile sonuçlanmasına memnun olmuştum.Eve geldiğimizde Hande, Emir’i kendilerine yeteri kadar zaman ayırmazsa arkadaşlıktan men edeceği konusunda tehdit ediyordu. Emir böyle tatsız bir durum yaşanmayacağına ve Hande’nin emri altında olacağına söz verdikten sonra olaysız dağılabilmiştik.
Odamda canım sıkıldığı ve işin doğrusu Emir’in dudaklarını kilitleyip yüzündeki morluk konusunda beni geri püskürtmesine deli olduğum için bahçeye inip garaj yoluna girdim.
Ortalıkta kimse yoktu ve en azından bundan sonrası için sağlam bir gözlem yapıp daha az tehlikeli bir plan yapmayı düşünüyordum.
Mantıklı olan bu garajdan, kapaktan, yeraltından ve devamındaki korkunç şeylerden uzak durmak olsa da kanım böylesine kaynarken gözlerimi kapatıp yatağımda huzurla uyuyamıyordum. Ben uslanmaz bir meraklı Melahat’tim.
Garajın kapısına dokunduğumda hareket etmedi. Var gücümle kapıya asılıp ikinci kez kendime çekmeyi denesem de sonuç yine başarısızdı. Kilitlenmişti.
“Ne yapıyorsun?”
İçimden okkalı bir küfür savurduğumu belli etmeden sakince Emir’e döndüm. “Hı?”
Emir kulağındaki telefonu birkaç saniyeliğine indirdi. “Garajımda ne yapıyorsun?” dedi asık bir suratla.
Masumca gözlerimi kırptım. “Kum torbana bakmaya gelmiştim. Epey ilgimi çek...”“Gece,” dedi ismimi söylemesinin verdiği gerginliği derinlerimde hissederken. Uzun iki adımla yanıma geldi ve tüm heybetiyle karşımda dikildi. “Bu garajdan uzak dur. Seni tekrar uyarmayacağım.”
Telefonu açıktı ancak bunu umursamıyor gibiydi. Ürkütücü görüntüsüne rağmen beceriksizce gülümsedim. “Ne kıymetli kum torban varmış. Bakmam, al sende kalsın!”
“Beni anladın mı?” dedi dudakları düz bir çizgi hâlini alırken. Gözleri birkaç ton koyulaşmıştı ve hiç de sabahki tatlı adama benzemiyordu. Uslu bir çocuk gibi başımı salladım. “Anladım. Buradan uzak duracağım.”
Kesinlikle durmayacaktım!
“Güzel.” Beni orada bırakıp garajına girerken sesi dibimde yankılandı, telefona cevap veriyordu. “Bu gece olmaz, bir hafta sonra.”
Tam bir aksiyon filminde gibiydim, duymamam gereken her şeyi duyuyor, görmemem gereken ne varsa görüyordum. Tek sorun filmin senaryosunun yolundan sapması ve zaman zaman korku filmi başrolü olmama ramak kalmasıydı. Bir hafta sonrası için planlarımı yapmaya başlamak için odama çıktım.
O akşam Efsun Hanım eve döndü ve bir haftalığına evde huzur hüküm sürdü. Herkes birbiriyle nazikçe konuşuyor, kavga gürültünün adı geçmiyordu. Buraya adım attığımdan beri belki de ilk defa böylesi dinlenmiş hissediyordum. Bu süre içinde Efsun Hanım’a bütün bahçe işlerinde yardım edip, onunla bol bol sohbet ettim. Toprağın beni olduğumdan daha dingin bir insana dönüştüreceğine inancı tamdı, ben de kendimi tamamen ona teslim ettim. Bütün bu olanlarla sorunum yoktu ancak konuyu ne zaman anneme ve artık ona bir telefon etmem gerektiğine getirse sohbetimiz sona eriyor, kendimi odama çıkarken buluyordum. Beni buraya sürgün ettiği için onu henüz affedebilmiş değildim, bunun bir süre daha böyle devam edeceğini içten içe biliyordum. Anneme kırgındım…
Bir haftanın dolduğu akşam tam bir ümitsiz vakaydım. Akşam yemeğini yemiş, herkes odasına çıkmıştı. Ev sessizdi ve ben öylece yatağıma yayılmış, yaklaşık üç dört saat sonra Emir’in kapısının usulca örtüldüğünü duymayı bekliyordum. Gergin bir nefes aldım.“Oraya inmeden neler olduğunu öğrenmenin hiçbir yolu yok mu?” diye homurdandım isyankâr bir hâlde. Kimsenin benimle bu psikopat yer hakkında konuşmamasından hoşnutsuzdum.
Düşüncelere dalmış kendimle boğuşurken bilgisayarımda parlak bir ışık yandı ve Geveze’den bana bir mesaj geldi:
“Bugün biraz gergin olduğunu hissedebiliyorum minik ejderha.”
“Beni bu kadar fazla tanımaya başlamandan ürkmeye başlıyorum...” dedim.
“İyi bir gözlemciyim ve bu sıralar tek hobim seni gözlemlemek.”
Ona dil çıkaran bir emoji gönderdim ve bilgisayarımdan uzaklaştım. Bu sırrı Geveze ile paylaşabilir miydim? Bana yol gösterecek kadar deneyimli olduğunu hissedebiliyordum fakat... Başıma bir bela alıp almayacağım konusunda kendime asla güvenemiyordum.
Kapım aniden açılınca irkildim. Hande sırıtarak elindeki elbiseleri yüzüme fırlattı. “Şunlardan hangisi bebeğim?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ GECE (Kitap Oldu)
RomanceBabasının ölümüyle birlikte hayattan gelecek her şeyi boş vermiş genç kız, annesinin ve üvey babasının zoruyla tüm yazını çürütmek üzere, hiç tanımadığı bir şehre, tanımadığı bir eve, tanımadığı insanların arasına gönderilir. Buradaki hiçbir şeyin k...