Yanlış Kişinin Dikkatini Çektin
<><><><><><><><><><><><><><><>
Her zamanki gibi, sıradan geçen bir öğleden sonra.
Ve ben de yine her zamanki gibi, futbol sahasının karşısındaki bankalardan birine oturmuş, futbol oynayan çocukları izliyordum. Neredeyse hepsi okul takımındaydı. Ve aslında futboldan, kısaca spordan, hiç anlamamama rağmen, her gün onları izlerdim.
Özel bir nedeni yoktu. Sadece bunu seviyordum. Biraz değişik biriydim ben. Çoğu kişinin nefret ettiği şeyler bana zevk veriyordu. Ama bu biraz da bakış açısından kaynaklanıyordu. Örneğin trafik bir çok kişinin sevmediği bir şeydir. Gürültülü ve sıkıcı. Oysa bana göre trafik, yaşadığımızın bir kanıtıydı. Yalnız olmadığınızın. Ve bu, yalnızlığın ne demek olduğunu gerçekten bilen biri için gerçekten çok güzel bir şeydi.
Adım Riley Deborah Hailstone. Brooklyn'de yaşıyordum. Başarılı sayılabilecek bir öğrenciydim. Ne çok popüler, ne aşırı sessiz biri değildim. Sıradandım. Hayatım gibi. Benim için günler tipik bir tekdüzelik içinde geçerdi. Sabah okula gelirdim, ders aralarında öylesine iki kız arkadaşımla konuşur, okul çıkışında futbol sahasında oturup çocukları izledikten sonra kütüphaneye gidip bir iki saat orada ders çalışır, eve giderdim ve Sarah teyzemle yemek yer, yine parka gidip maç izler ve bir saat kadar öylesine yürürdüm. Sonra yine biraz çalışır ve uyurdum.
Ben Sarah teyzemle kalıyordum. Çünkü annem benim onunla görünmemi istemiyordu. O özel birimde çalışıyordu ve doğal olarak bu çok güvenli bir şey değildi. Babam da onun gibi dedektifti. Ama o iki yıl önce şüpheli bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Hakkında çok şey söylenmişti ama annem onun ölmüş olduğuna inanıyordu. Daha doğrusu bunu umuyordu. Bu kadar çok düşman sahibi biri için bu en olumlu son olurdu. O zamandan beri annemi yalnızca dört kez görmüştüm. Aynı şeyin kendi başına da geleceğine inanıyordu. Ve benim. Bu yüzden benden ve teyzemden uzak duruyordu. Bu konuda ona hak vermemek bencillik olurdu. Ve ben bencil biri değildim.
Buradan gitmesini ve bizden uzak, yalnız bir hayat yaşamasını isteyen bendim. Ve bunun için kendime kızmıyordum. Sadece ailemin -annem ve teyzem- mutlu olmasa bile güvenli bir hayat yaşamasını istiyordum. Her ne kadar annemle birbirimizi çok özlesek de, özellikle şu birkaç yıl görüşmemek en iyisiydi.
Gerçi kendimi kandırıyordum. Ben kalmasını söylemiş olsam bile, biliyorum, kalmayacaktı. Bu yüzden gitmesini istedim. Bu gidiş için sonradan onu suçlayıp içimdeki hatırası zarar görmesin diye ona git demiştim. Onu özlüyordum. Babamı özlüyordum. Çocukluğumdan kalan her şeyi özlüyordum.
Düşüncelerimi dağıtan şey, aniden ahmak bir çocuğun vurduğu topun kafama isabet etmesi ve benim sırtlığı olmayan banktan düşmem olmuştu.
Kısa bir süreliğine bilincimi kaybetmiş olmalıydım. Kararan gözlerim yavaş yavaş düzelmeye başladığında, hala aynı yerde, yere uzanmış haldeydim. Etrafımda futbol oynayan çocuklar ve meraklı birkaç öğrenci vardı ve bana uyanmam adına seslenip bir şeyler söylüyorlardı.
Birinci sınıflardan bir kız elindeki defteri yüzüme yelpaze gibi sallıyordu. Odaksız gözlerle onlara baktım. Alnımda korkunç bir ağrı ve tahminimce o ağrının sebebi bir şişlik ve kızarıklık vardı. Elimi alnıma götürdüğümde şişlik konusunda haklı olduğumu fark ederek inledim. Bu çok utanç vericiydi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
25. kare
General FictionArkana bak. İzleniyor olabilirsin. Deborah Riley Hailstone sıradan bir kızdır. Ama her sıradışı hikayenin sıradan bir başlangıcı vardır. Deborah içinse işler içinden çıkılmaz derecede karışıktır. Şimdi kimseye güvenmemesi gerektiğinin farkında. Deb...