Karışıklık<><><><><><><><><><><><><>
●
"Bitirmedin mi daha Debbie?" diye sordu Jack alayla. Ona gözlerimi kısarak baktım ve büyük lacivert kum torbasına çıplak yumruklarla canıma okuyan kroşeler atmaya devam ettim. Tekmeler atmaya geçtiğimde Jack yine alayla güldü ve "Yapma, Debbie. Yavaş ol biraz. Belini inciteceksin." dedi. Onu duymazdan geldim ve daha sert bir şekilde tekmelemeye başladım.
Tek bir şey.
Bir yorum veya bir gülüş.
Bir kez daha ağzını açarsa, kum torbasını bırakıp onu tekmelemeye başlayacaktım.
Ben çıplak ayakla yüzüncü tekmemi atarken, bir anda ayağım kaydı ve kıç üstü yere düştüm. Jack etraftaki herkesin duyup bize baktığı bir kahkaha attı ve "Ama sana dedim, değil mi? Boks senin işin değil." deyip tekrar güldü.
Nefes nefese ona baktım ve "Jack!" dedim nefesimin arasından uyarıcı bir şekilde. Ama o beni dinlemedi ve kum torbasını tutarak gülmeye devam etti. Bana uzattığı eline ısıracak gibi baktım ve karnına bir yumruk sallayarak ayağa kalktım. Jack yumruğumdan kolayca kaçtı ve "Sen beni alt edemezsin, Debbie." dedi. Kaşlarımı çattım.
"İstersen boş konuşmak yerine gel de yapar mıyım yapamaz mıyım göstereyim!" dedim öfkeyle. Şu an o kadar hararetliydim ki, beni kimsenin yenebileceğini sanmıyordum. Öfkeli olduğum zaman başka biri oluyordum ben. Jack bana hafife aldığını gösteren bir bakış attı. Bu, sabrımın son damlasıydı. İkinci bir uyarıya gerek duymadan karnına var gücümle bir tekme savurdum.
Jack bunu son anda savuşturdu ama darbe almaktan kurtulamadı. Sonrasında da bir saattir tenim kırk derece olana kadar kum torbası tekmelemiş olmaya aldırmadan ard arda ataklar yapmaya başladım. Jack çoğundan kurtulmayı başardı ve sonunda kendini toplayıp o da karşı atağa geçti. Bu beni biraz zorladı, Jack oldukça deneyimliydi ama öfkenin arkasına sığınarak darbelerimi arttırdım ve onun üstüne gittim. Jack geri gitmeye başlayınca bunun bana verdiği mutlulukla ona daha hızlı saldırmaya başladım. O belki daha iyi olabilirdi ama ben daha hızlı ve daha küçüktüm. Bu da beni bir adım öne taşıyordu.
Ne kadar sürdüğünü bilmediğim kapışmanın sonunda ikimiz de nefes nefese kalmış bir şekilde yere çöktük ve serinlemek adına birbirimizden olabildiğince uzaklaştık. Dalağım şişmişti ve çok susamıştım. Yere uzanıp nefes almaya çalıştım. Sonunda konuşabilecek duruma geldiğimde, "Sakın... beni... bir daha... hafife alma." dedim tutuk tutuk. Jack cevap vermedi.
Belimde ince bir sızıyla bir süre öylece uzandım. Jack çoktan ayaklanmış ve bize su almaya gitmişti bile. O dönünce inleyerek doğrulup oturdum. Jack de yanıma oturup bağdaş kurdu ve bir şişe suyu bana uzattı. Titreyen elimle uzandım ve kapağı açmaya çalıştım ama bu halde beceremeyince Jack'e açtırdım ve büyük bir yudum içtim. Su o kadar iyi hissettirmişti ki, hemen şişenin yarısını içtim ama Jack şişeyi benden aldı ve "Yavaş ol. Şimdi bu kadar çok su içersen dalağın patlar." dedi. Başımı salladım ve yeniden uzandım. Suyun kalanını içmek için on dakika boyunca sakinleşmeyi bekledim. Yeniden doğrulduğumda vücudumdaki bütün enerji çekilmiş gibi hissediyordum. Öfke ve hareketlilik beni tüketmişti.
"Gidelim artık." dedim kambur bir şekilde oturarak. Sırtım ağrıyordu ve dik oturamıyordum. Jack başını salladı ve ayağa kalkıp beni de kaldırdı. Duş alıp üzerimizi değiştirdik ve spor salonundan çıkıp yakınlarda bir fast food dükkanına gittik. Hamburger, kızartma, büyük boy kola aldık ve evimizin arkasındaki boş arazide oturup yemeğimizi yedik. Jack her zamanki gibi benim patateslerimin yarısını yedi. Ben de onun kolasını çaktırmadan kendi kolamın üstüne ekledim ve o fark edecek olursa da bir şey demesin diye normalde yapmadığım bir şey yapıp tatlı tatlı gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
25. kare
General FictionArkana bak. İzleniyor olabilirsin. Deborah Riley Hailstone sıradan bir kızdır. Ama her sıradışı hikayenin sıradan bir başlangıcı vardır. Deborah içinse işler içinden çıkılmaz derecede karışıktır. Şimdi kimseye güvenmemesi gerektiğinin farkında. Deb...