1🌙

129 22 58
                                    

_____________

"Her yaşın ayrı bir güzelliği vardır".
Derdi dedem.
Gün geçtikçe yeni şeyler öğreniyor, büyüyor ve olgunlaşıyoruz doğum günlerini, düğünleri, yıl başlarını çok severim en çok da doğum günlerini...
Önümde duran çok büyük olmayan aynı zamanda çok da küçük olmayan kakaolu pastaya baktım. Bu sene 18 oluyordum.
Mumları üflemeden önce etrafıma baktım.
Annem ve babam heyecanla pastanın mumlarını üflememi bekliyorlardı.
Bu kadardı çok arkadaşım olmasına rağmen soyutlanan biriydim. Sevilirdim fakat umursamanzdım.
Derin bir nefes alıp pastadaki mumlarını üfledim. Annem ve babam alkış yapıp bana sarıldıktan sonra hediyelerini uzattılar teşekkür edip küçük paketleri ellerinden aldım. Pastadan bir kaç dilim yedikten sonra herşey normale dönmüştü annem mutfağa babamsa televizyonun başına gitmişti.
Evin bir kızıydım bu yüzden yanlızdım.
Oturduğum yerden kalkıp odama gittim
Telefonumu elime alıp Instagrama girdim.
Gelen bir kaç DM lere baktım çok az kişi doğum günümü hatırlamıştı tenezzül Edip aramak yerine mesaj atmak ile yetinmişlerdi.
Teşekkür edip ana sayfaya döndüm.
Bir kaç komik video izledikten sonra gelen esnemeyle ağzım bir karış açılmıştı uykum gelmişti. Ayağa kalkıp pencereme doğru yürüdüm. Perdeyi aralayıp gökyüzüne baktım.
Tabak gibi olan ve parıldayan ay bana bakıyordu
"Teşekürler dede" dedim.
Dedemi çok az tanımama rağmen çok sevmiştim. Fakat çok geçmeden vefat etmişti.
Zamanında annem babam ile evlendiği için ikisiylede konuşmamış en çok da anneme küsmüştü. Zaman geçtikçe barışmışlardı bu Baya bir zaman almıştı çünkü ben dedemi 15 yaşımda tanımış yanına ise sadece 5 kez gitmiştim.
Çocukluğumu bilmeyen bir adama kısa süre içinde ısınmış ona yüreğimin yarısını emanet etmiştim. Son günlerinin bir kaç saatini yanında gerçirmiştim. Doktorlar çok fazla müsade etmemişlerdi. Beni görünce gülümser, bana "hoşgeldin prensesim" derdi. Elimden bir kez bile tutup parka götürmeyen bir adama bu kadar kısa süre içerisinde bağlanmamı tek bir şey açıklıyordu. Kan bağımız, kan çekiyordu.
Ben doğduğumda dedem annemi aramış ve beni sormuş ismimi öğrenmek istemiş annem ise henüz bir isim bulamadığını ve babam ile birlikte birşeyler düşündüklerini söylemiş. Dedem ise 'Diana' olsun demiş.
Annem ve babam ismi çok beğendikleri için. İsmimi Diana koymuşlar.
İki sene önceye kadar ismimin anlamını hiç merak etmemiştim sadece yunanca bir isim olduğunu biliyordum. Fakat bir gün dedemin yanına gittiğimde hastane odasında ona ;
"Dede " demiştim kısık sesimle
"Efendim prenses ? " demisti oda çatlak sesiyle
"Dede benim ismimin anlamı ne ?"
Gülümseyerek bana dönmüş ve
"Diana ; Ay tanrıçası demek güzel kızım. Ay'a kılıç kaldıran korkusuz tanrıça demek."
Şaşkın şaşkın dedeme bakip gülümsemiştim. Bunu bunca zaman neden hiç araştırmamıştım ?
Bunun üzerine bir kaç ay sonra dedem vefat etmişti. O öldüğünden beri ay'a bakıp dedemi düşünür olmuştum.
Perdeyi örtüp gardolabıma doğru yürüdüm. Gecelik eşofmanlarımı alıp giyindikten sonra yatağımın kenarına oturup bilegimdeki siyah tokam ile kıvırcık olan saçlarımı tepeden bir topuz yaptım.
Tekrar ayağa kalkıp ışığı söndürmeden önce odamın kapısını açıp
"Herkese iyi geceler " dedim
Annem ve babam bir ağızdan "iyi geceler"
Dediler
"Kızım daha erken değilmi ?"
"Yarın okulum var babacığım "
"Okul demişken dün müdür aradı beni, devamsızlık için..."
Şimdi yemiştik nanayı
"Çok devamsızlık yapmışsın güzel kızım izinliye çevirmesi için söyledim. "
Sanırım babam bugün iyi günündeydi gülümseyip teşekkür ettim.
Evet haklıydı bu günlerde çok devamsızlık yapmıştım okuldan çok sıkılmaya başlamıştım 11. Sınıfın sonlarına gelmiştim çok şükür bitiyordu nalet yerdeki nalet okul.
Yatağıma girip başımı yastığa koydum. Annemin yeni değiştirmiş olduğu yastık yüzü çok güzel kokuyordu.
Gözlerimi kapatıp uykuya daldım.

_____________🌙

"Ders dinlemiyorsunuz bari sessiz olun evladım"
diyen fizik hocası sinirlenmişe benziyordu.
Kafamı arka tarafa çevirip konuşan geveze sınıf arkadaşlarıma baktım.
"Tamam hocam susuyoruz" dedi Serhat
Hoca bir şey söylemeden derse devam etmeye başladı.
Bir süre sonra Serhat ile Fatih'in yanına Mustafa da gitti Sultan, Gizem, ve sınıfın çoğu oraya toplanmaya başladı elimdeki kalemi bırakıp ayağa kalktım arka tarafa yürürken hocanın bağıran sesini duydum
"Ne oluyor orda ?.. Serhat Telefonun açık mı senin ?"
"Ya hocam dünyada kıyamet kopuyor siz hala telefon açık mı okul kıyafetiyle okula gelin diyorsunuz ya "
Hoca şaşkın şaşkın serhatın yüzüne bakarken bende şaşırmıştım.
Cidden ne oluyordu ?
"Ne olmuş ?" Dedim Serhat'a
"Rusya savaş için kırmızı düğmeye basmış "
Ne ? Savaş mı ?
"Kore de Rusya'ya destek verecekmiş Kore'deki adamlar zaten dünden razılar bu gün yarın olaylar patlar "
"Tamam Bukadar yeter kesin saçmalamayı herkes yerine otursun bakalım. Serhat telefonu ver bana "
Herkes yerine otururken Serhatın önünde dikilen fizik hocası elini Serhat'a uzatmış telefonu avucuna koymasını bekliyordu.
Serhat mecbur bir şekilde telefonu cebinden çıkarıp avucuna bıraktı.
"Böyle yalan yanlış şeyler okumayın böyle bir şey olması imkansız "
"Neden imkansız olsun hocam ?"
Dedi Fatih
Gerçekten böyle birşey olabilir miydi ? Eğer olsaydı ne yapardık ? Annem Babam Ne yapardık ?
Fizik hocası olayı pek ciddiye almamıştı inanmıyordu besbelli
"Yemin ediyorum okadar sınıfın dersine giriyorum bir sizin sınıfta zorlanıyorum. Şurada son ders kalmış yaptığınıza bakın yordunuz beni be..." Alnındaki teri silerek
"Şu tere bakın " dedi
Meryem söze atlayarak
"Hocam o yorgunluktan çok menopozdandır".
Dedi bütün sınıf gülerken hoca da masanın üzerinde duran siyah çantasını alıp çalan zil ile beraber dışarı çıktı. Sanırım biraz bozulmuştu.
Çantamı omuzuma atıp sultan ile beraber çıkışa doğru yürümeye başladık.
"Dün doğum gününmüş haberim yoktu kanka ya " dedi dudağını büzerek
"Sıkıntı yok ya bidahakine artık " dedim.
Siyah saçlarını geriye atıp benim soracağım soruyu sordu.
"Sence... Doğru mudur? Yani 3. Dünya savaşı çıkarmı ?"
Pek haber izlemezdim liderlerin neler yaptıklarını da bilmezdim. Bu yüzden pek bir teori yürütemiyordum
"Bilemiyorum. Yani çıkarsa bile ne bileyim bir şekilde ortalık durulur. " Dedim çelişkili bir şekilde.
Kafasını onaylar şekilde salladı.
"Neyse Pazartesi günü görüşürüz " dedi.
"Görüşürüz" dedim.

_________🌙

"Anne" diye seslendim evde kimse yok gibiydi.
"Arka bahçedeyiz kızım gel " dedi babam
Çantamı salona bırakıp yorgun adımlarla bahçeye doğru yürümeye başladım. Hafif esen rüzgar çok kısa olmayan eteğimi dalgalandırıyordu bir elimle onu tutarak babama yaklaştım.
Boynuna sarılıp öptüm annem bahçe için aldığımız koltuklarda oturuyordu
"Hoşgeldin bitanem günün nasıl geçti ?"
Hemen yanındaki koltuğa kendimi bıraktım
"Nasıl olsun anne aynı "
Ayakkabılarımın bağcıklarını çözüp ayaklarımı ayakkabının içinden çıkardım. Çorabımıda çıkarıp iç içe aldım. Çıplak ayaklarımı yeşil çimenlerde gezdirdim
Kafamı geriye yaslayarak güneşin son dakikalarının keyfini çıkardım.
Babamın sesiyle kafamı ona çevirdim.
"Bugün çıkan haberlerden haberin varmı Diana ?"
"Hangi hab..." Derken hatırladım
"3. Dünya savaşı haberinimi diyorsun ?"
Kafasını evet anlamında salladı.
"Evet haberim var baba ne olacak hiç bilmiyorum "
"Bu senin için kızım." Dedi ve arkasından bir silah çıkardı bu ne içindi Allah aşkına
Şaşkın şaşkın babama bakarken
"Bu benim silahım ruhsatı var herşeyi bütün evrakları tam olurda bu 3. Dünya savaşı çıkarsa kendini koruman için güzel kızım."
Ama nasıl ? Ben bunu nasıl yaparım birini nasıl vurabilirim?
"Bbben bunu yapamam baba ben birini vuramam "
"Vurabilirisin kızım yapabilirsin. Sana öğreteceğim."

Bir süre sonra babamın geçen geceden kalma bira şişesini bir sehpanın üzerine, sehpayı ise çok uzak olmayan bir yere koydu.
Elime tutuşturmuş olduğu silahın ağırlığı telefonumdan ağırdı hatta daha ağırdı
Aslında böyle şeylere merakım vardı hep ajanlı filmler izlerdim aksiyon hoşuma giderdi ama günün birinde bir silah tutacağım hiç aklıma gelmezdi.

"Şimdi Diana karşıdaki şişeyi vurmaya çalış kızım "
"İyide ben bunu nasıl yapacağım ?" Dedim üzgün bir şekilde
"Yapacaksın yapmak zorundasın kızım "
Silahı iki elimle kavrayıp şişeye doğru tuttum. Derin bir nefes alıp verdim, nişan aldım ve ateş ettim. Yüksek çıkan ses kulağıma kötü gelmemişti hatta sanki hiç duymamış gibiydim şişeye baktığımda denk gelmemişti, normal olarak. Sonuçta her gün silah kullanmıyorum dimi ?
"Bir kez daha dene Diana "
Bir kez daha nişan alıp ateş ettim fakat yine denk gelmemişti. Babam omuzlarımdan tutup beni kendine çevirdi.
"Oraya bak Diana... Orda beni yada anneni esir almış biri var birimizden birini öldürmek üzere onu vurmak zorundasın bunu yapmak zorundasın. Öldürmezsen Ölürsün, Ölürüz" dedi kesin ve net bir şekilde
"Şimdi oraya dön ve şu şişeyi indir "
Kafamı onaylar şekilde salladım.
Ellerimle kavradığım silahı filmlerde gördüğüm gibi karizmatik bir şekilde tuttum babamın dediklerini düşündüm annemin orda olduğunu ölmek üzere olduğunu hayal ettim bunu yapabilirdim. Onu vurabilirdim.
Derin bir nefes aldım nişan alıp ateş ettim.
Mermi müthiş bir hızla çıkıp şişeyi isabet aldı bin parçaya bölünen şişeyi görünce çığlık attım ve babama sarıldım. Annem yanımıza doğru gelip bana
"Adın gibi olmalısın hayatım. Cesur olmalısın, korkusuz. kendine güven, biz sana güveniyoruz."
Kafamı sallayıp annemede sarıldım. Birkaç atış denemesi yaptıktan sonra odama çıkıp üstümü değiştirdim.
Yatağıma oturup telefonumu elime aldım. İnternete girip haberlere göz attım herkes Çıkacak savaş nedeniyle birşeyler söylüyordu son dakika haberlerine baktım
Liderler çıkan haberleri yalanlıyorlardı.
Eğer yalansa kimseyi vurmam gerekmiyordu.
Telefonun ekranını kapatıp yatağa rahatlamış bir şekilde uzandım.
Bu internet bir taraftan iyi, Diger taraftan kötüydü yalan yanlış haberler çıkarıyor insanları korkutuyordu ben bir saat önce bahçede atış talimi yapıyordum hah inanabiliyormusunuz ?
Ama silahta yakıştı yani Bir Natasha Romanoff olamasakta giderimiz var hani.

İçimdeki SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin