11🏹

29 4 0
                                    


İstanbul'un kalabalık ortamına girer girmez bunalmaya başlamıştım. Zaten sıcak olan hava iyice insanı boğuyordu.
Başımı yasladığım pencereden dışarıya bakıyordum akşam olmuştu ve bu yolculuk şimdiden beni yormuştu.
"Bugün arabada mı kalacağız?" Flora lafı ağzımdan almıştı.
"Bildiğim güzel biryer var... " Aris direksiyonu sağa kırıp devam etti "Bugünlük geceyi orda geçirelim yarın bakarız "
dikiz aynasından Aris'in gözlerine baktım. Gerçekten Medusayla birlikte olmuşlarmıydı ? Olmuş gibiydi sanki çünkü öteki türlü medusanın sessiz kalacağını hiç sanmıyordum.
Cebimden telefonu çıkarıp saate baktım 01.26 gösteriyordu epey geç olmuştu.
"Percy..." Dedim uykulu ve yorgun bir ses ile
Percy ön koltukta Aris'in yanında oturuyordu.
"Efendim ?"
"Medusayı öldürmekte zorlandın mı ?" Sorduğum soruyla afallamış gözüküyordu. Ama son bir kaç saattir kimse konuşmuyor, susuyordu.
"Immm yani evet ilk başta beni öldürecek sandım... Ama yani tam tersi oldu "
Kafamı onaylar şekilde salladım.
"Peki Aris sen Tavai'yi nerden tanıyorsun ?" Dedim günlerdir konuşmadığım kişiye
Dikiz aynasından bana bakıp gülümsedi.
"Aramızda ufak bir mevzu geçti diyelim." Dedi
Gözlerimi devirip kafamı tekrar cama yasladım.

Yarım saat sonra oldukça yüksek bir semte gelmiştik. Bütün İstanbul gözlerimizin önünde duruyordu arabadan inip manzaraya göz attım. Bukadar güzel olan bir şehir neden aynı zamanda çirkin olabilirdi ki ?
Derin bir nefes aldım ve usulca kafamı gökyüzüne kaldırdım dolunay tam tepemde duruyordu. "Anne ?" Dedim acaba benimle konuşur muydu ? Kollarımı göğsümde birleştirip "Anne ?" Dedim tekrar kırık bir ses ile  hiç birşey duymuyordum.
"Eğer yaşasaydı duyabilirdin." Percy'nin sesiyle sol tarafıma baktım. Ellerini cebine koymuş bedenini manzaraya çevirmişti.
"Babamla istediğim zaman iletişim kurabiliyorum" diye ekledi.
Gülümseyip konuştum "Poseidon'u seviyor musun ?"
"Elbette seviyorum. Sonuçta o benim babam" dedi bunca zaman gerçek babamı merak etmemiştim.
"Sahi benim gerçek babam kim ?" Annemin uğruna herşeyden vazgeçtiği adam kimdi ?
Sorduğum soruyla omzunu silkti.
"Bilmiyorum " diye ekledi.
Eliyle kolyemi işaret etti "Ne işe yarıyormuş ? Öğrene bildin mi ?"
Elimle boynumdaki kolyeyi yokladım.
"Hayır"
Kafasını anladığını belirtir şeklinde salladı.
Aynı şekilde bende karşılık verdim.
"Artık uyumalısın." Dedi
"Peki gidiyorum " diyip manzaraya sırt çevirip karavana yaklaştım. Aris dışarı kurulan küçük masanın etrafındaki sandalyede uyuya kalmış Nike şoför koltuğunda, Fons ise hemen onun yanında.
Bir adım atıp karavana girdim 2 yatak vardı normal olarak erkekler yatakları kızlara vermişti.
Fida ve Floraya göz attım. Fida daha ufak tefekdi yanına sığabilirim diye düşündüm.
Uyanmasını istemediğim için sessiz bir şekilde yanına gittim ve yanına sokulup ona sırtımı döndüm.
Gözlerimi kapatır kapatmaz belimde bir el hissettim. Fida bana satılıyordu. Gülümsedim. Uzun zamandır gerçek anlamda kimseye sarılmamıştım. Bu iyi ve güvende hissettirmişti. Birkaç saniye sonra Kendimi uykunun kollarına emanet ettim.

"Diana" kulağımın dibinde biri ismimi fısıldıyordu.
"Diana uyan" çok uykum vardı gözlerimi bile açamıyordum ama fısıltı huzur gibiydi.
"Diana uyan artık" gözlerimi aralayıp karşımdaki kişiye baktım.
Kızıl saçları hiç olmadığı kadar dağınık ve otuz iki diş sırıtan Fons'u gördüm.
"Günaydın" dediğinde sol elimden destek alıp bedenimi kaldırdım. Aniden gelen esneme ile elimi ağzıma götürdüm şuan dışarıdan nasıl göründüğümü bilmiyordum ama Fons sabah sabah nasıl bukadar yakışıklı olabiliyordu hiç anlamıyordum.
"Sanada günaydın " dedim
Gülümseyip "esnerken bile güzel olan tek canlısı diyebilirim" dedi.
Şaşkın şaşkın yüzüne baktım cevap vermeyip yataktan kalktım Fida yanımda yoktu sanırım benden önce uyanmıştı.
Yatağın üzerinde oturur pozisyonu alıp ellerimi saçlarıma götürdüm, bir çırpıda toplayıp topuz yaptım.
Fons kılıç takımlarını topluyordu
"Bizimkiler neredeler" dedim. "Kahvaltı yapmak üzereler " diyip dışarı çıktı
Bende arkasından çıktım
"Ooo tanrıçamız uyanmış " Nike'ın sözüyle ona döndüm.
"Sanada Günaydın Nike" diyip bir sandalye çekip oturdum.
Bir anda toplanan bulutlar kafamı gökyüzüne kaldırmamı sağladı.
Bütün karabulutlar toplanıyor ve Şimşek çakıyordu. Bakışlarımı Aris'e çevirdim bunu sanırım o yapıyordu güç denemesi felan.
"İlginç, orda neden bir işe yaramadı merak ediyorum " Dedi Nike daha sonra işaret parmağını daire çizer gibi havada oynatmaya başladı.
Bir anda çıkan rüzgar masanın üzerindeki örtüyü havalandırıyordu.
Sonra birden avucunu açtığı sırada masada duran örtü uçup gitmiş, toplu olan saçlarım bozulmuştu.
"Nike kes şunu " diyebildim.
Nike yüzüme bakıp rüzgarı kesti gerçekten oldukça iyi bir gücü vardı.
Fida içeriden elinde oje ile gelip masaya oturdu.
"Biraz süslenelim" bana göz kırpıp yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu.
"Kime süsleniyorsun ? Canavarlara mı ?" Aris'in dalga geçer gibi çıkan sesine göz devirdim. Etrafıma sakince bakınıp Percy'i aradım. Yoktu uyandığımdan beri onu hiç görmemiştim.
Fida sakin bir şekilde parmağına ojeyi sürerken bakışlarımı Nike'ın yüzüne sabitledim.
"Percy nerde ?" Sesim merak dolu çıkmıştı.
"Kahvaltılık bir kaç birşey almaya çıktı gelir birazdan" kafamı onaylar şekilde salladım.
Bakışlarımı tekrar Fidaya çevirdim ne ara sol eline geçmişti bu kız .
"Sanada sürelim mi ?" Elindeki siyah ojeye baktım. Uzun zamandır oje sürmüyordum ellerimi göz hizama getirip doğuştan manikürlü tırnaklarıma baktım. Biraz süs fena olmazdı aslında.
"Olur " dedim ve elimi masanın üzerine koyup kocaman bir gülümsemeyle gözlerimi Fida'nın tırnaklarıma uyguladığı fırça darbelerine baktım.
Aklıma Fida'nın bana söylediği şey geldi
"Fida.." dedim yumuşak bir sesle
"Hı ?"
"Hatırlıyor musun bana ailenin öldüğünü söylemiştin" kafasını evet anlamında salladı.
"Ama annen yaşıyordu" kafasını usulca kaldırıp gözlerime odaklandı.
"O an öyle bilmen gerekiyordu canım " dedi içten bir sesle haklı olabilirdi çünkü o sıra hiç birşey bilmiyordum.
Kafamı anladım anlamında sallayıp gülümsedim.
Yarım saat sonra kahvaltı yapmış masada öylece oturuyorduk
"Oje mi sürdün sen ?" Percy elime uzanıp avucunun içine aldı
"Evet canavarlar için " dedim ve kahkaha attım.
Oda bana eşlik Edip devam etti "Çocuklar hadi geç kalmayalım şu taşı da alalım " diyip elimi nazikçe bırakıp sandalyeden kalktı.
"Fons" dedi birden Percy
"Kılıç takımıma bakabilir miyim ?"
Fons arabasını işaret edip Percy ile birlikte arabaya doğru yürüdüler.
Sanırım önceden sıkı bir dostlukları vardı. Ama Ares'in yüzünden herkes ona düşman olmuştu.
Masadan fazla vakit kaybetmeden çıktım ve karavana girdim. Fida ve Flora üstlerini değiştirirken çantamdan kahve rengi kotumu ve siyah tişörtümü çıkarttım.
Çantanın fermuarını kapatacağım sırada gözüme mavi bandanam çarptı. Gülümseyip onuda çıkarttım.

İçimdeki SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin