14

33 3 0
                                    

Burnuma yoğun tarifi bile zor gelen bir koku ile uyandım.
Diana rahatsız olduğu için ona kendi odamı vermiş, kendim ise kanepede uyumuştum. Heryerim tutulmuştu.
Elimi ağzıma götürüp gelen esnemeyi kesmeye çalıştım. Mutfaktan çatal bıçak sesi geliyordu ne yapıyordu bu zibidiler benim mutfağımda.
Burnuma gelen kokuyu yeni yeni tanımaya başlamıştım, baharatlı tavuk kızartması kokuyordu. Midemin bu kokuya verdiği tepki şu şekildeydi. "Gooooouuuggll"
Uzandığım yerden kalkıp mutfağa doğru yürüdüm. Percy Boynunda duran mutfak önlüğü elinde ise maşa ile ocakta duran tavada tavuk kızartıyordu.
"Ne yapıyorsun ?" Dedim uyku sersemi halimle beni görür görmez başını kapıya doğru çevirdi.
"Sanada günaydın Selvia " dedikten sonra maşayı elinden bıraktı ve bangonun üzerinde duran yeni yıkanmış bir kaç marulu doğramaya başladı.
Sanırım yardım etmem gerekiyordu. Yanına ilerleyip elindeki bıçağı almak istedim. Hiç itiraz etmeden bıçağı elime verdiğinde direk ocağın başına geçti. Oldukça usta bir şekilde marulları doğrarken, konuştum.
"Zahmet etmişsin, dışarıdan birşey söylerdik" dedim. Başını iki yana sallayıp konuştu.
" Uzun zamandır düzgün birşeyler yemiyoruz, hem zahmet felan olmadı " doğradığım marulu bir kaseye koyup domateslere geçtim.
"Sabah sabah tavuk kızartması güzel gidecek" dedim Percy'e bakarak.
"Sabah sabah mı ? Saat 14.00 " dediğinde gözüm mutfak penceresinden dışarıya ilişti.
"Hadi ya..." Dedim "okadar oldu mu ?"
"Okadar oldu." Dedi pişen etleri tabağa toplarken.
"Sen uyurken senin şu arkadaşın geldi. Motorunu getiren kişi "
"James mi ?"
Kafasını salladı.
"Nededi ?"
"Bir iş varmış, onu halletmiş sanırım ve uyanınca onu görmen gerekiyormuş. Ha bide silahların için yılmaz seni bekliyor Muş"
James'e bir kaç adam toplamasını söylemiştim. Sona kalan iki yaşam taşı için bu işe onları sürüklemek istemiyordum. Karşılarına ne çıkacak bir fikrim yoktu. Tabi bu fikirden kimsenin haberi yoktu.
İşimi bitirir bitirmez James ile konuşmaya gitmeliydim.
"Tamam saol " dedim sakince ve domatesleri de marullarla aynı yere koydum.
"Pek tekin birine benzemiyor " dedi
"Tekin biri değil zaten." Salatayı yağlayıp tuzladıktan sonra masaya koydum.
"Tekin değil madem niye iş yapıyorsun onunla ?"
Güzel soruydu,
"Çünkü,.." dedim çatal bıçakları masaya dizerken.
"İşlerimi genelde tekin olmayan kişilere yaptırırım, böylelikle iki tarafada zarar gelmiyor."
"Nasıl yani ?" Dedi kalan tavukları tabağa toplarken.
"Çok soru soruyorsun Percy hadi topla tavukları acıktım."
Elimi sarı beze sildikten sonra hızlı bir şekilde mutfaktan çıktım.
Aklında bir yığın soru işareti dolu bir Percy bırakmıştım arkamda. Bağzı şeyleri de öğrenmesi gerekmiyordu.
Odamın kapısına gelip bir kez tıklattım.
Ama cevap gelmemişti. Sonra, bir düşündüm içeride kardeşim vardı niye kapıyı çalıyordum ki ?
Sakin bir şekilde kapıyı açtım ve içeri girdim.
Gördüğüm manzara; Tuhaf, komik, masum, ve keyif vericiydi.
Aris Diana'nın göğsünde uyuyor, Diana ise kafasını onun başına yaslamıştı.
Uyandırmaya kıyamadım. Ama Diana'nın bir şeyler yemesi gerekiyordu.
Aralarında birşey mi vardı ? Hiç böyle bir şey hissetmemiştim. Dün gece Diana acı içinde kıvranırken Aris'in gözlerine aynı acıyı görmüştüm ama umursamamıştım.
Yavaşça yaklaştım. Ve Diana'nın önüne gelen saçlarını geriye çektim.
"Diana..."
"Diana... Uyan hadi ablacım." Gözlerini yavaşça araladıktan sonra bir bana birde Aris'e baktı. Pembeleşen yanaklarını görmezden geldim. Çünkü bu konuyu bir ara konuşacaktık.
Diana nazik bir şekilde Aris'i de uyandırdığında, hep birlikte Mutfağa geçtik.
"Oha, oha ,oha ,oha... Tavuk kokusu alıyorum" Nike'ın şapşal hallerine baktım.
"İtalyan erkekleri biraz etçil oluyorda..." Dedi bana
Kıkırdayarak masaya oturdum.
"Daha iyimisin ?" Flora sorusunu Diana'ya yönelmişti.
"İyiyim" dedikten sonra bakışları Aris'e kaydı.

İçimdeki SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin