15

27 4 0
                                    

Canımın acısıyla olduğum yerde kıpırdandım.
Doğrulmaya çalışırken bacaklarımın üzerinde duran birşey hissettim. Gözlerim hâlâ kapalıydı. Bu yüzden kim olduğunu henüz göremiyordum. Pes edip başımı tekrar yastığa koydum. Gözlerimi zor olsada araladım. Odamdaydım ve sanırım gece olmuştu. Elimi yaramın olduğu yere getirip gezdirdim, kapanmak üzereydi. Sabaha kadar birşeyim kalmazdı. Bu böyleydi bu benim sırrımdı. Aldığım yara ne kadar derin olursa olsun. Mutlaka iyileşiyordum. Kendi kendine oluyordu. Bu özelliğim nereden geldiğini bilmiyordum. Bildiğim yada araştırdığım kadarıylada annemde böyle bir özellik yoktu.
Benden başka hiç kimse bu özelliğimide bilmiyordu zaten Jane bile.
Bakışlarımı yaradan alıp, başını dizlerime koymuş ve üstelik uyuyakalmış Diana'yı buldu. Bu beni istemsiz bir şekilde gülümsetmişti. Yanımda olması beni önemsediği anlamına geliyordu. Bu sabah tatsız bir kaç olay yaşamamıza rağmen benim yanımdaydı.
Derin bir nefes alıp başımı tekrar yastığa koydum. Yaşam taşı kimdeydi ? En son sırt çantama koymuştum. Umarım Jane onu Diana'ya teslim etmiştir.
Kafamı açık pencereye çevirdim. Ay ışığı içeriye sızıyordu. "Anne..." Dedim fısıltı şeklinde. Daha sonra tekrar bakışlarımı Diana'ya çevirdim. Kafası bana doğru dönüktü.
Yüzündeki çillerinden her nekadar şikayet etsede, ona kusursuzluk bahşettiğinin farkında değildi. Annemin onu baştan yarattığını duymuştum.
"Yeterince başaralı olamamışsın Anne." Dedim. Gülümseyip.
Her nekadar uğraşsada gülümsemesi, bakışları, ve kokusunu değiştirememiş. O çok masumdu, benim gibi günahkar değildi. Ben bir çok kişiyi yaraladım. Belki öldürdüm. Ama o benim gibi değildi. Onu korumak boynumun borcuydu. O kardeşimdi, annemden bana kalan son şeydi.
Ellerimi dalgalı saçlarına götürdüm. Dolaşmıştı.
Ellerim saçlarına temas eder etmez, kıpırdandı ve gözlerini açtı.
"Günaydın..." Dedim gülümseyip. Esneyip yüzüme baktı. Daha sonra şaşkınlığını gizleyemeden. "Sen... Sen nasıl ? Yaran çok derindi. "
Yerimden doğrulup yatağın başlığına sırtımı yasladım.
"İçimdeki Sır'ı bilmek ister misin ?"
Afallamış gözüküyordu. Gülümsedim. Ve konuşmaya başladım.
"Kendi kendimi iyileştiriyorum." Dedim tek nefeste.
"Ama.. nasıl ?" Dedi. Elimi karnımda duran yaraya götürüp üstündeki sargı bezini çıkarttım. Yara düz bir çizgi gibi aşağıya iniyordu. Ama görüyorum ki yarısı kapanmaya yüz tutmuş.
Gözlerimi beceriksiz dikişlere diktim.
"Oldukça iyi" dedim. Diana hâlâ şaşkın bakışlarını sürdürürken konuştu.
"Nasıl yapıyorsun ? Yani bu nasıl oluyor."
Omuz silkip konuştum.
"Çocukluğumdan beri. Bir gün ip atlarken ayağım bir yere takılıp düşmüştüm. yerdeki çakıl taşları ellerimi kesmişti. Ama ertesi sabah babaannem ellerime bakmak için yanıma geldiğinde yara yoktu."
"İnanamıyorum Selvia" dedi ve yarayı incelemek için karnıma eğildi.
Daha sonra bakışlarını tekrar Mavilerime sabitledi. "Umrumda bile değil... Sen iyisin ya" dedikten sonra boynuma sarıldı. Kokusu burnumu doldururken, kollarımı beline sardım.
Geri çekilirken, "Bir ara parfümünün markasını almalıyım." Dedi gülerek.
"Ben parfüm kullanmam" pek sevmezdim öyle şeyleri Yedi yirmi dört kan kokan birini bir parfüm nasıl kapatabilirdi.?
"Çok güzel kokuyorsun " dedi. Gülümsedim.
"Annem kokuyoruz. İkimizde, yani kokusu bize geçmiş"
"Ciddi olamazsın. Gerçekten annemin kokusu mu ?"
"Ben nasıl koktuğumu bilmiyorum. Ama sen kesinlikle annem kokuyorsun." Dediğimde boynuma tekrar sarıldı.
Bir kaç saniye daha beni kokladıktan sonra geri çekildi.
Ellerimi başımdaki ufak yara bandına götürüp çıkardım. "Geçmiş olmalı." Anlıma ufak bir göz attıktan sonra gülümseyerek.
"Geçmiş. Bu harika" dedi.
"Demekki Flora seni bu yüzden iyileştiremedi." Flora beni iyileştirmeye mi çalışmıştı.
"Bir gücün onu engellediğini söyledi."
Kafam karışmıştı. Neler oluyordu ?

İçimdeki SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin