Toprak kağanın kuacağında uyuya kalmıştı. Hastanenin yakınlarındaki bir cafede karşıklı oturmuş sadece bakışıyorduk. Kelimeler dökülmüyordu dilimizden ikimizde ne diyeceğimizi bilmiyorduk. Söyleceğimiz kelimelerin satır aralarına gizlemiştik birbirimizi doğru kelimeyi yakalayamıyorduk. İkimizde ne söyleceğimizi bilmiyorduk bakışlarımızla anlatmaya çalışıyorduk bir şeyleri ama yetrsizdi her şey biranda fazlasıyla yetersiz gelmeye başladı. Daha fazla bu sessizliğe dayanamayarakl konuşmaya başladım.
''Ne yaptın kağan ne hissettin. Çok merak ediyorum yokluğum sana hiç acı verdimi kalbinin sayut değilde somut olarak cidden yandığını acıdığını hissettin mi? Ne yaptın kağan hı üzüldün mü''
uzun uzun suratıma baktı sonra dönüp toprağa bektı ve toprağın saçlarını okşadı bana dönerek derin bir nefes alıp acı bir gülüş yerleştirdi yüzüne, konuşmaya başladı.
''Üzgün hissediyordum. Seni özlemekten kendimi üzgün hissediyordum. Uykudan yeni uyanmış. Susamış hissediyordum. Düzensiz hissediyordum. Az uyumuş. Çok rüya görmüş hissediyordum. Karanlık bir odanın pencere yanı gibi hissediyordum. Kalkmak gibi ama senelerdir oturmuş hissediyordum. Dünden kalan bir şehir gibi hissediyordum. Üzgün durmak. Üzgün görünmek. Üzgün yürümek istiyordum. Bıraksınlar beni, bıraksınlar beni istiyordum. Bitmiş. tükenmiş hissediyordum. Sen yoktun. Ben hüznümü bile üzgün yaşamak istiyordum. Bırakmadılar he gün öldüm ben kayra.''
söylediklerii gerçekten beni fazlasıyla etkilemişti. Cümle kuracak kelime bulamıyordum kelimeler boğazıma kadar geliyor ama sonrasında bir düğüm olarak kalıyordu. En kötüsüde bu kelimelerin boğazında düğüm olarak kalması, hiç bir çaresi yok geçmiyor hep orada o şekilde kalıyor. Ben ona söyleyecek bir şey bulamadığım sıra o gözlerini gözlerime dikerek konuşmaya tekrar devam etti.
''büyüdüm sanırım. konu hisler olunca iki kere düşünmek durumda hissediyorum kendimi artık. birisinin hayatına öylece girmiyorum artık. içimde bir süzgeç var sanki. içim sanki uçsuz bucaksız bir ova. etrafı örülmüş, unutulmuş sanki. birini yaşantıma müdahil etmem demek; onu o uçsuz bucaksız ovaya hapsetmek demek. daha fazla önemsiyorum artık. birisini öylece oraya terkedemiyorum artık. neticesi ne olursa olsun. birisini orada bir başına koyamıyorum. Yapamıyorum kayra şimdi ben yaptıklarımdan deli gibi pişmanım her günüm seninle, keşkelerler geçti hep merak ettim ama aramak için yüz bulamadım kendimde soramadım kimseye seni, her günüm acı içinde geçti''''peki ya karın ona ne oldu''
''Sadece annemlerin isteği üzerine bir evlilik oldu zaten oda başkasını seviyordu. Dokunmadım ona hiç, her gün seni anlattım her gün seni dinledi''
''Peki şimdi nerde''
''Sevdiği kişiyle birlikte kaçmlarına yardım ettim''
''Sevindim dilber hanımın zorluk cırkartmaması da ayrıca güzel bir şey ''''Bu defa annemle her şeyi detaylamasına ayardım kayra, her şeyi düzelttim bir tek sen yoksun. Ve ne olur bana söyle Toprak kimin çocucuğu''
''Neden bu kadar önemli senin için, toprak senin yada başkasının ne farkeder ki neden bu kadar üzerinde durdun olayın''
''Çünkü, çünkü sadece bilmek istiyorum''''Toprak senin oğlun kağan Senin''
''Kayra sen, sen ..''
benim hikayelerim sonu hep bilindik bitti . ne vakit bir adamın ellerini düşlesem hep hikayemin bilindik sonuyla karşılaştım. bir kapıdan ve önünde bekletilmekten bahsettim sana, anımsarsın. evet bu gece yine o kapı ve eşiğinde yine ben. yine içeriyi gözleyen bir çift göz olduk, kaldık gece yarılarına .
Şimdi bize uyan sadece tek bir şiir vardı onda şiirin arasında sadece tek bir şiiri üstümüze alınabilirdik sadece bir tanesini.
SENEn güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
yer yer tırnaklarımla kazıdım
hatıralarımın camını..
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
biri o,
biri ötekisi..
Düşmanımdır ikisi..
Sana gelince...
Yazıyorsun..
Okuyorum..
Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
insanın
bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
Ne yazık!..
Ne kadar
beraber geçmiş günlerimiz var;
senin
ve benim
en güzel günlerimiz..
Kalbimin kanıyla götüreceğim
ebediyete
ben o günleri..
Sana gelince, sen o günleri -
kendi oğluyla yatan,
kızlarının körpe etini satan
bir ana gibi satıyorsun!.
Satıyorsun:
günde on kaat,
bir çift rugan pabuç,
sıcak bir döşek
ve üç yüz papellik rahat
için...
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi...
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince...
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz..
N.HikmetHepinize güzel bir hafta diliyorum. Umarım şans ve mutluluk hep sizinle olur. Hayatınızda doruk noktalarda pişmanlık yaşamazsınız umarım.Bu gün tek bir bölüm yayınlayabilirim. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum hoşçakalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE (GİDEN ERKEK YOKTUR)
Teen FictionHepimizin hikayesi benzer. Biri geldi, beklemiyorduk zaten. İstemeden sevdik, aşık olduk. Gezdik, dolaştık. El ele tutuştuk, öpüştük. Uzun mesajlaşmalar yaşadık. Geç saatlere kadar çenemiz durmadı. Hayaller kurduk, olmadı. Diledik, tutmadı. İlgi ist...