“belki bir gün yeryüzünün yarım bırakılmış bütün şiirlerini bir olur tamamlarız.” dedi kadın. eğilip yüzünden öpmek istedi adam. tüm yarım kalmışlıklara bir yanıt arar gibi. doğruldu ve hakkı varmış gibi; “ben, senin yanında durmakla meşhur olurum. yarım kalan ne kadar yanın varsa ellerimle tutarım. yeryüzüne kafa tutarım. şiirlere konu olan bu düzlükte ne kadar dağ, bayır varsa hepsini yarım bırakılan şiirine serpiştiririm. hayatın konuyla alakasız ne kadar gevrek yeri varsa sana altın bir tepside sunarım. o zaman, bir ihtimal yarım kalan yerlerimiz tam olmayı akıl eder.” dedi.
Kağan bir an ağladığını farkederek kendini toparlamak adına arkasını döndü fakat göz yaşlarını sildiği bariz ortadaydı biran bana baktı gözleri af diler gibiydi fakat insan, korkularını bir beze sarıp raflara kaldıramıyor işte. korkular, dinlenmek nedir bilmiyorlar. Bu durumda elden ne gelirdi ki Hiçbir şey. Birden konuşmak istediğimi bastıramayarak kağanın gözlerinin içine bakarak o an ki duygularımı söyledim.
''sebepsiz kalmanın, sebepsiz bırakılmanın sancısı geçmez kağan geçmezz. üzgünüz, kırılmışız, bir o kadar da kederimiz var. ama sebebimiz yok. neye üzüldüğümüzü, neye kırılıp neye hüzünlendiğimizi bile bilmiyoruz artık. içimiz, bulandırılmış kuyulara döndü. ''
''Sen çocuğun kimden olduğunu söyle o zaman herşey düzelecek kayra''''Ne yani çocuk senden desem sırf çocuk için bazı şeylerden vazmı geçeceksin yoksa o oğlan cocuk meraklısı töre ve ailenimi mutlu edeceksin'' uzunca bir süre boş boş suratıma baktı.
''söylesene kağan bu kadar zor mu ya''tam kağan konuşacağı sırada Esma teyzenin bağırısları geldi.
''toprak dur veladım koşma''
Birden ne olduğunu anlamdan toprağı bacaklarıma yapışmış bir şekilde konuşmaya çalışırken buldum ve eğilip topragı kucağıma aldım. Esma teyze yanıma gelerek
''kızım durduramadım canavar gibi valla kime çekti ki böyle''
''Tazmanya hemde. Esma teyze sende çok yoruldun taksiyle eve dön ben Toprakla daha sonra gelirim''''eminmisin kızım yük olmasın''
''olur mu öyle şey git dinlen biraz''
Esma teyzenin gitmesi ile toprak kucağımda kağana döndüm kağan bana ve toprağa bakarak
''Adı toprak demek''
''Evet''
''Kayra lütfen bir cafeye gidip konuşalım ''''Tamam sen toprağı tut ben üzerimi değiştireyim''
''Tamam''
Toprağı kağanın kuacağına verip yanlarından uzaklştım beni göremeyecekleri bir köşeye geçerek onları izlemeye başladım. Toprak ilk defa tanımadığı birnin yanında bu denli rahat duruyordu kan çeker dedikleri şey bu olsa gerek. Kağan ise toprağa sımsıkı sarılmış saçlarını kokluyor ve suratına gülücükler yolluyordu. Tanrım ne muazzam bir manzaraydı bu böyle. Belki dilber hanım hayatımıza bu şekilde karışmasaydı, kağan kendinden emin ve dik durabilseydi bu kadar hüsranlı şeyler yaşamış olmayacaktık.ah be bizim aklımızın bastığı konuların başında; keder gelir. hüzün gelir. son birkaç senedir haşır neşir olduğumuz mevzular neticesinde. içtiğimiz sudan, giydiğimiz gömleğe kadar her şeyde keder arayan insanlar olduk. hüzünle yudumladık suyu, az mı hüzünle ütüledik gömleklerimizi. Şimdi ne yana gitsem bir hüzün çarpar durur bundan sonrasımı tamamen kader....
kısa bir bölüm geçmek istedim merak edenler için hepinize yorumlarınızdan dolayı çok çok teşekkür ediyorum :) bu arada duruma uygun resim değil ama şarkı yüklüyorum dinlerseniz sevinirim hepinizi canı gönülden selamlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE (GİDEN ERKEK YOKTUR)
Novela JuvenilHepimizin hikayesi benzer. Biri geldi, beklemiyorduk zaten. İstemeden sevdik, aşık olduk. Gezdik, dolaştık. El ele tutuştuk, öpüştük. Uzun mesajlaşmalar yaşadık. Geç saatlere kadar çenemiz durmadı. Hayaller kurduk, olmadı. Diledik, tutmadı. İlgi ist...