"Ya neden bizde burada kalmıyoruz? Koskaca evin var, yer mi bulamadın?"
"Çalışırken gürültüden rahatsız oluyorum ve görüyorum ki sende, çocuklar birbirlerine 'a' dese çığlık atıp ortalığı birbirine katacakmışsın gibi bir tip var!"
"Tabii katarım! Şuna bak, şuna bak!"
Baekhyun bağıra bağıra, parmaklarını dudakları üzerinde gezdiren Kyungsoo'yu işaret ettiğinde Suho ve Chanyeol yüzlerini buruşturarak birbirlerine baktılar.
"Kim bilir ne yaptılar? Şuna bak, aklı başından gitmiş! Sana mı emanet edeyim ben bunları? Gitmiyoruz, biz de onlarla birlikte sende kalacağız, o kadar!"
"Of Baekhyun, rahat bırak çocukları."
Chanyeol kapıdan bir türlü çıkmak bilmeyen Baekhyun'u belinden kavrayıp havaya kaldırdığı gibi onu asansöre sürüklemeye başladı.
"Görüşürüz Suho!" diye seslendiğinde, diğer yandan Baekhyun'un havada uçuşan elleri yüzüne çarpmasın diye uğraşıyordu.
"Yah! Bırak beni! Gidemem, gidemem! KYUNGSOO!"
"Hadi Baek, sorun çıkarma işte, bir şey olacağı yok."
"Nasıl yok ya! Tanrım!"
Baekhyun, Chanyeol onu asansöre sokacakken ellerini iki yana açıp duvarlara tutundu ve kendilerini oraya kilitledi. Gözleri ise tam karşısında, Suho'nun kapatmakta olduğu kapı arkasında, Jongin'e bakarken utanan ve yanakları kıpkırmızı olan Kyungsoo'daydı.
"Şunun girdiği hallere bir bakar mısın? Miniğin miniğime ne yaptı Chanyeol!"
"Onlar artık minik değiller. Hadi gidiyoruz Baekkie, bırak ellerini şuradan!"
Chanyeol çocuk avutur gibi konuşurken Baekhyun'u duvardan ayırmaya çalıştı. Sakin sakin konuşarak onu yumuşatmak istedi.
"Her şey yolunda Baekkie, her şey yolunda. Onlar güvendeler. Yarın gelip göreceksin yine, şimdi eve gidiyoruz Baekkie, mışıl mışıl uyuyacaksın."
Chanyeol'ün garip sözleri, konuşurken minik bir bebekle konuşuyormuş gibi değitirdiği aksanıyla ister istemez kollarını indirdi. Ne yapıyor bu adam dercesine Chanyeol'e bakarken çoktan asansöre sokulduğunun ve kapıların kapandığının ancak aşağı inmeye başladıklarında anladı.
"Hey, ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye dikleşti karşısındakine.
"Sakin ol Baekkie, sakin ol. Geçecek, bu da geçecek!"
Chanyeol hala bebek gibi konuşuyordu. Üstelik Baekhyun'un saçlarını da okşamaya başlamıştı. Baekhyun büyük bir şaşkınlık ve garipseme altındaydı. Birden itiverdi Chanyeol'ü ve saçlarını karıştırıp üzerini düzeltti.
"Amacın ne?" diye bağırdı. Bu esnada kendine gelen Chanyeol, Baekhyun'un çoktan yukarıyı unuttuğunu görünce, o da kendine çekidüzen verdi.
"Eee, naber?" diye sordu. Baekhyun'un kafa karışıklılığına bir tane daha ekledi. Böylece karşısında soru işaretleriyle boğuşan bir adam buldu. İstemeden gülümserken ciddi kalmak adına dudaklarını ısırdı ve nefesini tutarak gelecek cevabı bekledi.
Lakin cevap gelmedi. Baekhyun kendi içinde bit şeyleri çözmeye çalışıyor, mırıldanıyor, ara sıra Chanyeol'e bakıp neler yaşadığını çözmeye çalışıyordu. Görünen o ki, Chanyeol'ün mükemmel kafa karıştırma taktiği işe yaramış ve Baekhyun minikleri yukarıda bıraktıklarını unutmuştu.
"Madem akşam ikimizde yalnızız, film izlemeye mi gitsek acaba?"
"Ha?"
Asansörden çıkıp kapı önüne geldikleri vakit sorduğu soru karşısında epek bir şaşkınlığa uğrayan Baekhyun'a ufakça gülümsedi Chanyeol.