5: namütenahi vaatler

703 92 25
                                    

yanımda/ burada olsaydın eğer/ bunların hiçbirini yaşamazdım, muhtemelen

cıvıltısı kuşların ve/ kız kardeşimin engel olamadığım hıçkırıkları /zaman bu otobüsten birkaç durak önce inmiş olmalı.

yağmur damlaları eşliğinde yüzümü yıkadığımı söylediğim /tüm o akşamlar, hani hava alacakaranlık ve /mumlarımız, gazı bitmiş çakmakla zorlayarak yaktığımız, / eriyip karanfil dallarına bulandığında, / o akşamlar

tüm aynalar, zannediyorum ki birer yanılsama, / hepsi, yanılsama /dikenler, yanaklarımda dokunduğun / dudaklarınla.

kollarımda ağlayan beden/ kolları boynumda ve kokusu halen burnumda / pek tanıdık, /zaman, belki de bu otobüse /hiç binmemişti.

Gün Batımı Tiradı.

Pinhani - Yitirmeden

Yazmayı sevdiğimin sözünü etmişimdir, mutlaka etmişimdir. 

Yazmayı seviyorum, bazen çok dolduğumda ve anlatmak da kendi tercihim olmadığında, derdimin devası oluyor kağıtlar ve kalemler. Ancak, yazı yazmakta çok iyi olduğumu iddia edemeyeceğim, hele ki roman yazmak hususunda, haddime bile değil. En nihayetinde ben oyun yazarıyım, damarlarımda kan, yazabildiğim için aksa da, yazmak uğruna akmıyor sonuçta. Benim içimi kıpır kıpır eden, bazenleri beni ümitsizlikle üşüten lakin güneş yerini zifir geceye devrettiğinde, gökyüzümde beliriveren bir kutup yıldızım var, şanslıyım, kalbimi küçük yaşımda tiyatroya kaptırmışım. Ki, bu denli fazla yazıyor, bu denli çok üretiyor olmamın sebebi de zamanında kendime itiraf edemediğim bu tiyatro merakım. Asla bana göre olduğuna kendimi inandıramadım, ancak hep bir parçası olmayı düşledim, hep, gözlerimi kapattığımda sarı ışıklarla aydınlanmış sahneler belirmeye başlardı ardında siyah harelerin, ellerim kitap raflarına uzandığında bir Shakespeare'e uğramadan geçip gitmezdi hiç parmaklarım. 

Ne saçmalıyorum ben, yine?

Artık hazırım. 

Kabul etmeye, sırtlanmaya, sahip çıkmaya. 

Birkaç gündür, hastahane ve tiyatro arasında koşturup duruyorum, yazdığım trajikomik diye tabir edebileceğimiz dört perdelik oyun bu cuma sahne alacak ilk defa, son birkaç gündür deli gibi çalışıyorum. Eve geç saatte uğrayabiliyorum ancak, ben girdiğimde Baekhyun çıkmış oluyor, zannediyorum ki kulübe gidiyor, ki çok alışkanlığı da değildir, bir garip şu sıralar. Onun da içini sıkan bir takım şeylerin olduğunu biliyorum ancak cumaya dek bekleyeceğim, cuma içmeye gideceğiz, o zaman döküleceğini umuyorum. Eve geç saatte girip, erken saatte hastahaneye gitmek için çıkıyorum, şükürler olsun ki vakfı sonunda üzerime geçirebildik. Aslında çok da meşakkatli olmadı, ama şükürler olsun. Belki çok lazımsa, öğleden sonra Johnny'nin yanına uğruyorum, yayınevi başkanı benimle tanışmak için epey sabırsızlanıyormuş, ısrarlar üzerine ısrarlar ediyormuş, onu ertelemeye gayret ediyorduk ikimiz, o adamla burun buruna gelme düşüncesi midemi bulandırıyordu, hala aşmaya çalışıyorum yaşattıklarını.  

Bugün görüşeceğiz ama, kaçarı yok işin, inceldiği yerden kopsun, böyle diyorum kendime. Kopsun ya. Umuyorum ki ağlamam, ya da o şerefsizin güzel suratına kemikli yumruğum eşliğinde bir hatıra bırakmam; adam bir nevi patronum, hoş şeyler olmaz sonunda. Pek zannetmiyorum ama, neyse.

Kabullenmeye çalıştığım şeyi kabullenmeye de hiç niyetim yoktu aslında biliyor musun, ama felekle aramdaki o aşırı samimi ilişkiyi bilirsin, ben bir şeylerden vazgeçtiğim anda ısıtıp önüme koymayı pek sever vesselam,  yine iş üstünde şu sıralarda.

gözyaşlarımız bitti mi sandın [sekai]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin