Aras gittikten sonra, uzun bir süre aynı yerde oturup ağladım. Odama gitmeye korkuyordum. Hakan her an bir yerlerden çıkacak ve bana saldıracak gibi hissediyordum. Artık aklımı kaybedecektim. Arda'nın bunu neden yaptığını bilmiyordum ama bana aynı korkunç duyguları tekrar yaşatmıştı. Kalkıp hızla banyoya gittim ve suyu açıp, altına girdim. Vücuduma dokundukları her bir noktayı kazıyıp yok etmek istedim. Akan suyla birlikte içimdeki siyahlığın akmasını istedim... Feraha kavuşabilecek miydim bir gün? Tüm olanları bu şehirde bırakıp, kardeşimle birlikte bilmediğimiz bir yerde yeni bir başlangıç yapabilecek miydik?
Saatlerdir üzerime akan soğuk su, artık tüm bedenimi uyuşturmuştu. Gözlerim yanıyordu. Suyu kapatıp uyuşuk hareketlerle banyodan çıktım. Bedenimi tamamen örtmeyen havluyla yatağıma uzandım. Güneşin doğması yakındı. Gecenin ellerini gökyüzünden yavaşça çekerken bıraktığı lacivertlik, yavaşça kendini kızıla bırakıyordu. Kısa bir süre sonra güneş doğacaktı ve tüm renkleri içine alıp yakacaktı. Lacivert ruhumu orada hissettim. Ne gece, ne de gündüzdüm. Gün içinde iki defa görünüp can çekişen laciverttim ben. Gecenin soğuk siyah ellerini boğazından çekmeye başladığına sevinemeden güneşin kızılına yakalanıp yavaşça yanıp yok olan lacivert... Üşüyordum, sabah serinliği ıslak tenime dokunuyordu. Umursamadım. Diri hissetmeye ihtiyacım vardı.
Ne zaman daldığımı bilmediğim uykudan, ensemde bir ağrı ve boğazımda bir tahrişle uyandım. Gözlerim acıyordu. Doğrulup boş gözlerle etrafa baktım. Artık kafeye gitmek istemiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Boş vermeli miydim yoksa? Yatağımda oturmaya devam ettim. Hiçbir şey yapmayacaktım.
Gerçekten hiçbir şey yapmadım. Tüm gün, boş bakışlarla odamı izlemiştim. Ümit abi beni birkaç defa aramıştı ama cevap vermedim. Küçücük olaylarla bile başa çıkamıyorken, hiç de güçlü hissetmiyordum. Birinin tüm olanlarla benim yerime mücadele etmesini istiyordum. Buna ihtiyacım vardı. Aynanın karşısına geçip, kabaran saçlarıma ve donuk görüntüme baktım. Aras'ın da dediği gibi, bir enkazdan fazlasını görmüyordum. Yaklaştım, parmak ucumla yansımama dokundum. İhtiyacı olan şefkatin yerini gözyaşlarıyla doldurmuş ruhuma sarılmak istedim. Onu sarmalayıp her şeyin geçeceğini söylemek istedim. Bana kırgın bir şekilde baktı. Onu incitmelerine izin verdiğim için. Beni bu şekilde yaralamalarına izin verdiğim için ilk defa kendime kızdım. Umursamaz ifademin altına sakladığım her gözyaşı için kendimden özür dilemem gerekiyordu. Babam için yeterince yas tutamamıştım. İçimde patlamasını ertelediğim yanar dağ, bir gün patlayacaktı ve ben o gün ya ölecektim, ya da öldürecektim. Pembe göz kapaklarım, kırmızı gözlerimi örterken, pembeliği kendini aşağıya doğru mor bir uçurumdan bırakıyordu. Çenemi dikleştirdim ve artık kırgın değil de, boş bir şekilde bakan gözlerime baktım. Ateşimin küle dönüşmesine izin verdim. Artık ağlamak yoktu. İntikam zamanı gelmişti.
Gün biterken, üzerimi giymiştim ve kendime ıhlamur çayı yapmak için mutfaktaydım. Başımdaki ağır ağrı yetmezmiş gibi boğaz ağrım gittikçe artıyordu. Burnumu çekip, kupaya doldurduğum çaydan bir yudum aldım. Salona geçtim ve dizlerimi kendime çekip oturdum. Zil sesiyle neredeyse yerimden sıçramıştım. Bardağı kenara bırakıp odamdaki pencereye koştum. Aşağıda Aras'ın arabasını görmek beni şaşırttı. Dün gece onu kovmuştum ve şimdi tekrar gelmişti. İçimde bir yerlerde bunun için heyecanlanan bir taraf olduğunu fark edince, kendime tekrar kızdım. Düğmeye basıp kapıyı açtım. Ev kapısına ilerledim ve açınca boynuma dolanan kollar yüzünden gerilemek sorunda kaldım. "Burak?" Geri çekilip gülümsedi. "Her zaman sen beni şaşırtacak değilsin." Yüzümde büyüyen gülümsemeye engel olamadım. Ona daha sıkı sarılırken ne kadar özlediğimi fark ettim. Doğrulup Aras'a baktığımda yüzünde yumuşak bir ifade vardı ama bakışları gözlerime ulaşınca kaşlarını çattı. "Eylül, iyi misin?" Burak'a döndüm ama o da bana aynı şekilde bakıyordu. "Bir şey mi oldu abla?" Eğilip ona gülümsedim. "Hayır birtanem, hadi içeride oturalım birlikte." Omuzlarında onu hafifçe ittim ve salona girmesini sağladım. Birlikte oturduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REVENGE
RandomKumral saçlarını gördüm ve birkaç adım attım, üzgün yüz ifadesi nihayet görüş açımdaydı. Koştum ve o ne olduğunu anlamadan ona sarıldım. "Abla?" Şaşkın sesi kulaklarıma ulaşınca gözlerimin dolmasına engel olamadım. Bana göre küçük kalan bedenine dah...