Masayı silerken kafamda hala aynı sözler dönüyordu. Neyi öğrenmemem gerekiyordu? Ne saklıyorlardı benden? Duymamış gibi yapıp evden ayrılmıştım ama tüm o söyledikleri ensemden aşağıya buz damlaları gibi akıp gitmişti. Aras'a güvenmemem gerektiğini her seferinde kendime hatırlatmam gerekiyordu. Silmeyi bitirdikten sonra mutfağa ilerledim. Tedirgindim ve diken üstünde hissediyordum. Elimizde yeterli delil ya da herhangi bir bilgi yoktu. Emre'ye ne kadar güvenmem gerektiğini de bilmiyordum. Sıkıntıyla masaya oturdum. Bir insan hayatından en fazla ne kadar memnun olmazsa, ben de o kadar hayatımdan memnun değildim. Acilen bir şeyler yapmam gerekiyordu. İşim bittikten sonra Emre'ye gitsem iyi olacaktı. Her şeyi daha detaylı konuşmamız gerekiyordu. Telefonumu alıp onu aradım ve ona geleceğimi söyledim.
Çoktan gece yarısını geçmişti ve ben Emre'nin evine gidiyordum. Taksi yavaşlayıp durdu. Ücreti ödeyip indim. Lüks bir apartmanın önündeydim. Bildiğim kadarıyla sadece arşiv iş yapan normal bir çalışandı. Böyle yerlerde yaşayabilecek kadar zengin olduğunu bilmiyordum. Omuz silktim. Ailesi zengindi belki de. İçeriye girdim ve asansöre bindim. 16. kata geldiğimde Emre kapıyı açmış beni bekliyordu. "Hoş geldin." Gülümsemekle yetindim ve içeriye girdim. Burası ciddi paralar harcanıp döşenmiş bir evdi. Sadece duvardaki tablo bile Emre'nin iki yıllık maaşı değerindeydi. "Lütfen rahat ol. Otur şöyle, senin için içecek bir şeyler getireyim." Ona doğru döndüğümde çoktan gitmişti bile. Oturdum ve etrafı incelemeyi kestim. Yanıma geldi ve elime bir bardak tutuşturdu. Kristal bardağa ve içindeki kehribar rengi içeceğe baktım. Gözlerimi devirip bardağı orta sehpaya bıraktım. Bakışlarına karşılık, "İçmeyi sevmiyorum." dedim. "Ah, benim hatam. Kusura bakma, düşünemedim." Omuz silktim. Bir an önce başlasak iyi olacaktı. Tavırlarımdan sabırsız olduğumu hissetmiş gibi kalktı ve şu yanından ayırmadığı çantayı alıp döndü. "Kestirip atmadım ve araştırmaya devam ettim. Belgelerin saklanmış olabileceği birkaç yer buldum. İlki şirkette Bülent Beyin odasındaki kasa. Böyle önemli delilleri odasında saklamayacak kadar zeki olmalı ama hiçbir detayı atlamamalıyız. Evinde, banka kasasında da olabilir. Ama dediğim gibi zeki bir adamsa kendini böyle bir tehlikeye atmaz. Başkası adına açılmış bir banka kasasında olabileceğini düşünüyorum." İçkisinden bir yudum daha aldı ve bir dosyayı açıp bana gösterdi. "Fotoğraftaki bu adamlar, onun yakın çalışanları. Yaptığı kirli işleri sadece bu üç adam bilir. Herhangi bir yakalanma durumunda tüm suçu bu adamlardan biri üstlenir. Belgelerin yerini de mutlaka biliyorlardır." Fotoğraflardaki adamları gördüğümü hatırlamıyordum. Böyle bir adamın suçlarını neden üstlensinler ki? "Yani bu üç adamı araştırırsak mutlaka bir şeyler buluruz." Başını salladı. Bunlar iyi bir başlangıç olabilirdi. Biraz rahatlamıştım. "Bu adamlar üzerinden nelere ulaşabiliriz ki?" Elime tekrar bir dosya tutuşturdu. "Kısaca araştırdım ve kimlik bilgileri dışında pek bir şey bulamadım. Aileleri ya da birlikte yaşadıkları kimse yok. İz sürmesi zor adamlar. Bu yüzden Bülent Bey'in hemen gözden çıkarabileceği adamlar." Ağır ağır başımı salladım. Ne şekilde onu alt edebilirdim bilmiyorum. "Peki, ne yapacağız Emre?" Benim aksime umutla baktı.
Konuşmayı fazla uzatmayıp evden ayrıldık. Tabi ki beni eve Emre bırakıyordu. Şu adamların gereksiz korumacı tavırları... Evin önünde durdu. Emniyet kemerimi çıkarıp kafamı kaldırdığımda arabasına yaslanmış bize delici bakışlar atan Aras'ı görmek beni biraz şaşırtmıştı. "İyi geceler Emre." Emre direk Aras'a bakıyordu ve ne düşündüğü belli olmuyordu. "İyi geceler." Arabadan iner inmez hareket edip gitmişti. Çantamdan anahtarı çıkardım ve kapıya yöneldim. "Selam yok mu?" Ona bakmadan kapıyı açtım. Hızla önüme geçti ve içeriye girmemi engelledi. Ona sıkkın bir bakış attım. "Aras bu iş can sıkıcı bir hal almaya başladı, ne işin var burada? Hem de bu saatte?" Çarpık bir gülümseme vardı yüzünde ve bundan hoşlanmamıştım. Dudaklarını yalayıp konuştu. "Aynı soruyu ben de sana sormayı planlıyordum. Bu saatte o adamla ne işin vardı Eylül?" Ağzım neredeyse iki metre açılacaktı. Kendini bilmez bana nasıl olur da hesap sorabilirdi? İçeriye girmeye çalıştım ama yine izin vermedi. "Çekil önümden, sana açıklama yapmak zorunda değilim." Aynı şekilde bakmaya devam etti. "Zorunda mıyım?" Sert bakışlarını etrafta gezdirdi ve tekrar bana baktı. "Değilsin." "Şimdi çekil önümden evime gireceğim." Ruhsuz bir şekilde kenara kaydı ve ben de yanında geçip içeriye girdim. Merdivenlerden çıkacağım sırada, "Bunu vermeye gelmiştim." dedi. Dönüp elinde tuttuğu pembe fulara baktım. "Benim değil. Olsa bile bu, bu saatte gelip beni bunun için rahatsız edebileceğin anlamına gelmez. Şu geçen asistanına bahsettiğin bilindik görgü kurallarını birinin sana tekrar öğretmesi gerek sanırım." Önüme dönüp merdivenlerden çıktım ve hızla evime girdim. Ne adam ya? Cidden bunun için mi gelmişti? Derin bir nefes verip uyumak için hazırlandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REVENGE
RandomKumral saçlarını gördüm ve birkaç adım attım, üzgün yüz ifadesi nihayet görüş açımdaydı. Koştum ve o ne olduğunu anlamadan ona sarıldım. "Abla?" Şaşkın sesi kulaklarıma ulaşınca gözlerimin dolmasına engel olamadım. Bana göre küçük kalan bedenine dah...