Kırmızı ışıkta duran diğer arabaların arkasında durdum. Bu sabah yolda yalnız ilerliyordum. Tom'u da yanımda götürüp daha da çökmesini izlemek istememiştim. Akşam beni arayıp çağırdığında, sadece mutfaktaki geniş pencereden içeri giren ay ışığının aydınlattığı mutfak masasında otururken bile gözlerinin nasıl kızardığını, o eski tanıdık hüznün yüzünü nasıl değiştirdiğini görebiliyordum. Jeff'in kaybolması ise ben ona hatırlatana kadar hiç aklına gelmemiş gibiydi. Incarna'yı özlemekle, onun için korkmakla o kadar meşguldü ki Jeff'i unutmuştu. Artık ikisi için de korkmamız gerekiyordu.
Bunları düşünürken arkamdaki beyaz arabanın kornasıyla irkildim. Arkama bakıp tekrar önüme döndüğümde kafamı kaldırdım ve yeşil ışığın çoktan yandığını, etrafımdaki diğer arabaların gitmiş olduğunu fark ettim. Ben fark etmeden yaşlarla ıslanan gözlerimi elimle silerken sonunda ilerledim.
Adli tıp binasına varmadan önce arabamı kenara çekip bir süre içerde oturdum. Anılar beni terk etmiyordu. Kafamı ellerimin arasından çıkardım ve dolan gözlerimi yanımdaki yolcu koltuğuna çevirdim. Eskiden her sabah en iyi arkadaşımın oturduğu, ben arabayı sürdüğüm sırada uyukladığı ya da uyku sersemi o gece gördüğü rüyasını anlattığı o koltuğa öylece baktım.
Arabadan inip karşımdaki kafeden gelen kahve kokusunu içime çektim. Ciğerlerime dolmasını beklediğim şey aslında temiz havaydı ama bununla da yetinebilirdim. Toparlanmam gerekiyordu. Kendime büyük bir bardak dolusu kahve alıp arabama döndüm. Kahvemi yudumlarken yan taraftaki küçük karanlık dükkana baktım. Dikkatli bakmazsanız gözden kaçıracağınız kadar küçük bir dükkandı ve içerisi karanlık olmasına rağmen eski eşyaların düzensiz bir şekilde yığılmış olduğunu görebilirdiniz. İçerideki yaşlı, kısa boylu, beyaz saçlı Çinli kadın kendi kültürüne göre şans getirdiğine inanılan küçük süs eşyalarına benzer şeyler satıyordu.
Birlikte o karanlık ve daracık dükkana girdiğimizi ve Incarna'nın sadece oradan alışveriş yapmakla kalmayıp, bana göre biraz tuhaf ama ona göre cana yakın olan kadının anlattığı efsaneleri dikkatle dinlediğini hatırlıyorum. İçeriye dikkatle baktığımda kadın oradaydı. Her zamanki gibi kısılmış gözleri ve buruşmuş yüzünü daha da kırıştıran gülümsemesiyle hiç gelmeyecek müşterilerini bekliyordu. Sıkılmadan. O gülümsemeyi yüzünden hiç silmeden. Dükkanına çok kişi uğramazdı ama kadın akşamları evine giderken kapısını o gülümsemeyle kapatıp, sabah geldiğinde yine aynı gülümsemeyle tekrar açardı. Incarna ile burada çok beklemiştik. Bazen kahvelerimizi alıp arabada oturmak için, bazen de yorucu bir davayı kapattıktan sonra koltuklarımızı yatırıp öylece yatmak için. Bazen de sadece ipuçlarını birleştirdiğimiz bir günün bizi bunalttığı zamanlarda sadece arabanın içinde oturup radyodan yükselen müziğe eşlik etmek için.
Nereye baksam onu ve anılarımızı görmek artık eskisinden de çok acıtmaya başlamıştı. Arabada gözüme çarpıp da dikkatimi dağıtmaması ve gözlerimin tekrar tekrar dolmaması için arka koltuğa koyduğum ince uzun kutuya baktım. İçinde yaşayıp yaşamadığından bile emin olamadığım, yıllardır görmediğim en iyi arkadaşımın o çok sevdiği uzun, sarı saçlarının olduğunu bildiğim kutu aynı yerde duruyordu. Kesilmiş sarı teller gözümün önüne her geldiğinde tüm bedenimi bir korku sarıyordu. Onu hiç bulamayacağım korkusu. Onu çoktan kaybettiğim ya da her gün onu bulmaktan daha da uzaklaştığım korkusu. Bu kutu bizi yakınlaştırıyor muydu, yoksa sadece artık onun olmadığını, onu sonsuza dek kaybettiğimi mi işaret ediyordu, bilemiyordum. Hangisine inanacağıma karar veremiyordum.
Küçük Leia'nın olup bitenden haberi yoktu. Annesini hiç tanımamıştı. Jeff ise onu tanıyabilecek, hatırlayabilecek yaşa geldikten sonra kaybettiği annesinin yokluğuna alışmaya çalışırken acısını dışına yansıtmamaya, hiç olmazsa kardeşi için güçlü görünmeye çalışıyordu. Annesi için döktü:ü göz yaşlarını kimsenin görmesine izin vermiyordu. Tom'un ise onu elinden tutup kaldıracak benden başka kimsesi yoktu.
⭐ ⭐ ⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
General FictionKarakterler ve konu sadece bir hayal ürünüydü ve biz hayal kurmayı bıraktık, ben de bu anılardan oluşan hikayeyi yazdım.