Büyükannenin yanından ayrıldıktan sonra gençler Byun ailesinin evine gittiler. Hepsi Baekhyun'un odasında otururken hiç biri konuşmaya cesaret edemiyordu. Sonunda en cesaretlileri olan Chanyeol boş bir konu açarak havadaki garip durumu yok etmeye çalıştı.
"Okulu kaçırdık."
"Sanki çok umrundaydı."
"Neden olmasın? Bu gün Bayan-"
"Eğer o sürtük kadının dersinden bahsedecek olursan bir dahaki sefer sen altta olursun."
"Siz şey yaptınız mı?" Kyungsoo deve ve cücenin kavgası arasına girerek sorarken yanakları kızarmıştı.
"Evet. Yoksa sen? Aman Tanrım! Aramızda büyük hazine yatıyor. Bu vakte kadar nasıl bakire kalmayı başardın? Çok güzelsin, harika dudakların var..." Baekhyun diğerini kucaklarken cıvıldayarak konuşmaya başladı. Onları izleyen Jongin'in gözü bilinmeyen bir nedenden dolayı seğirirken Chanyeol bunu fark ederek dürttü ve pişkince sırıttı.
"Sadece teklifleri reddettim. Büyütülcek bir şey yok."
"Ne demek yok? Okuldaki tek bakire sen olabilirsin. Woah! Büyük hazine!"
"Diğerlerinin azgın olması beni ilgilendirmez." Kyungsoo eyeliner canavarının kıskaçlarından kurtulmaya çalışırken zorlukla söyledi. Baekhyun hemen dudaklarını bükerek ağlama moduna girdi ve cevap verdi.
"Azgın? Ben azgın biri miyim?"
"Değil misin? Dün dersin ortasında tuvalete birlikte gittiniz." Jongin şimdi yanındaki deve pişkince sırıtırken Baekhyun tiz bir çığlık attı ve esmer çocuğun ağzını kapatarak susturmaya çalıştı.
Kyungsoo onların çekişmesini izlerken bu komik duruma gülüyordu. Uzun zaman sonra tekrar bir yere girebildiği için sevinirken yeni bir sorun çıkmaması için Tanrıya dua etti.
"Temiz boxerın var mı?" Luhan, belindeki havluyu tutarak mutfağa giren çocuğa döndüğünde başını salladı.
"İkinci çekmede iç çamaşları var. Ordan uygun bir tane seç."
"Tamam."
Duştan yeni çıkan ve ıslak ayakları ile yerde kaymamaya çalışarak yürüyen kişiyi izlerken yüzünde aptal bir sırıtma oluştu. Diğeri odaya gittikten sonra çekmeceden uygun bir tane seçti ve üstünü Luhan'ın giysilerinden bir kaç parça bir şey giydi. Tekrar mutfağa indiğinde iş yapan Luhan'a arkadan sarıldı ve kulağını dişleri arasına aldı. Diliyle bir kaç darbe atarken zayıf bir inleme kazandı.
"Ne yapıyorsun Sehunnie, işim var."
"Görüyorum ama sana dayanamıyorum."
"Çok azgınsın ama biraz daha dayan."
"Peki, yemekten sonra o zaman?"
"Hala hassasım ve nakil işleri bitti. Yarın sizin okula geliyorum. Diğerlerinin gözünde topal öğrenci olmak istemiyorum."
"O zaman yarın sabah seni almaya gelirim."
Sehun yanağına son bir öpücük bıraktıktan sonra masaya geçti ve diğerini bekledi. Luhan hazıladığı omleti tabaklara koyarak diğerinin yanına geçti. Sessiz yemek faslından sonra tatlı birer öpücük ile ayrıldılar.
"Kyungsoo, bu senin için." Baekhyun okul koridorunda koşarak başkuş çocuğa ulaştığında elindeki kolyeyi ona uzattı.
"Bu ne?"
"Büyükannem dün akşam senin için yaptı. Yok etmez ama etkisini azaltır."
"Oh, teşekkür ederim." Kyungsoo kolyeyi alırken söyledi. Gümüş kolyenin kapağını açtığında içinden bir kağıt çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the damned | kaisoo
FanfictionKyungsoo hasta mıydı? Deli miydi yoksa? Hayır... Hasta ya da deli olmadığına emindi. O kişiler gerçekti. Bedenindeki izler bunun en iyi kanıtıydı.