"Kıvanç." diyerek koluma dokundu birisi. "Merhaba."
"Merhaba." dedim kaşlarımı çatarak.
"Grubunuza bayılıyorum."
"Av sağol." dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Bu ünlülük olayına hala alışamamıştım.
"Sorun olmazsa bir selfie yapabilir miyiz?" dedi telefonunu çıkartarak. Benim yaşlarımda görünüyordu.
"Tabi." dedim. "Olmaz."
Telefonu kaldırıp gülümserken zorlukla gülümseyerek kameraya baktım.
"Teşekkürler."
"Hey." dedim birden. "Telefonunu 5 dakika kullanabilir miyim?"
"Tabi. Tabikide kullan." diyerek elime tutuşturdu.
"Biraz uzaklaşabilir miyim?"
"Tabi bekliyorum burada."
Başımı sallayıp ileriye doğru yürüdüm. Bir yandan da ezberimde olan rakamlara basıyordum.
"Alo." dedi Özgür telefonu açıp.
"Benim. Kıvanç."
"Ne oldu?"
"Özgür gelmen gerek. Acilen gelmen gerek. Evime gel. Lütfen." dedim tek solukta.
"Kıvanç." demesine kalmadan telefonu kapattım.
"Teşekkür ederim." dedim telefonunu çocuğa geri verip.
Ve bulduğum ilk taksiye atlayıp evime gittim. Motorumu stüdyodan unuttuğum bile farkında değildim.
...
Gece yarısı olmuştu, yaktığım sigaranın haddi hesabı yoktu. Zilin çalmasıyla elimdeki sigarayı küllüğe bırakıp heyecanla kapıyı açmaya gittim. Gelmişti işte. Gerçekteki. Benim için gelmişti.
Kapıyı mutlulukla açtım. Lakin karşımdaki Ufuktu. Kaşları çatılmıştı.
"Tekin." demesiyle Tekin bir elinde bir kutu diğer elinde kolundan tuttuğu bir çocukla içeri daldı.
"Ne oluyor?" dedim sorarcasına.
"Kardeşimizin kandırılmasına izin vermiyoruz." dedi Tekin çocuğu neredeyse fırlatarak.
"Anlamıyorum. Bu kim?"
"Çakma Özgür. Kardeşimin yerine geçip başka kardeşimle alay eden orospu çocuğu." dedi Ufuk sinirle.
"Açıklayabilirim."
"Açıklasana lan. Seni bulduğumuzdan beri tartaklıyoruz açıkla." dedi Tekin sinirle.
"Ulan Cenker. Sen böyle biri miydin amınakoyim? Kuzenindi o senin."
"Bir durun." dedim. "Ben bir şey anlamıyorum."
"Kıvanç." dedi Tekin. "Otursana."
"Ne oturması Tekin?"
Elindeki kutuyu açıp içindekileri yere döktü. Özgür'ün olduğunu bildiğim bir sweetshirt, 3 tane defter, bir parfüm, ve telefon vardı.
"Cenker. Hani Özgür'ün annesinin bile seslerini ayırt edemediği sırf bu yüzden Özgür'ün sesli ortamlardayken annesini arattığı kuzeni."
"Eşyalarını almış. Neden onu bizde anlamadık. Sana mesaj atan oymuş. Psikopat çocuk."
"Ne? Ama ama Özgürdü emindim. Bildiği şeyler."
Hayır ya. Bu olamazdı. Ben inanmıştım. Onun yaşadığına inanmıştım. Yeniden mutlu olacaktık. Yeniden birlikte olacaktık.
"Günlükler. Özgür her şeyi yazıyormuş." dedi Ufuk yutkunarak.
"Sim kartta ondaymış. Gerçi hoş biz parçaladık artık ama."
Tekin konuşurken Ufuk sinirle yerde yatan çocuğa bir tekme attı.
"Neden yaptın lan neden?"
"Açıklayacağım."
"Açıkla o zaman!"
"Size değil." dedi beni işaret ederek. "Ona."
"Ne demek bize değil pezevenk!" dedi Ufuk sinirle.
"Bırakın açıklasın."
"Niye? Tekrar seni kandırsın diye mi?"
"Ufuk sakin ol."
"Olamam lan sakin olamam." Ufuk artık kendini tutamayarak ağlamaya başlamıştı.
Yanağımda bir ıslaklık hissedene kadar bende ağladığımın farkında değildim.
"Lütfen." dedi çocuk zayıf bir sesle. "Birazcık yalnız konuşmama izin verin."
Sesindeki o ton beni delirtecekti. Gözlerimi kapatsam Özgür olduğuna inanmaya hazırdım. Ama uyanıktım işte.
Tekin "Sadece 5 dakika. Kapıda bekliyoruz." dedi Ufuk'u da çekiştirip başka odaya gitti.
"Bak Kıvanç."
"Konuş hadi."
"Ben çocukluğumda bir hastalık geçirdim. Bu sebeple yürüyemiyordum. En azından 16 yaşıma kadar. Dışarda oynayamıyordum. İlgili bir ailem yoktu. Zaten sadece babam vardı."
"Hayat hikayenle ilgilenmiyorum."
"Özgür benim mutluluğumdu. Ufuk'u da yanında getirir hep benimle ilgilenirdi. Her şeyimi anlatırdı. Bu büyüyünce de devam etti. Seni hiç görmemiştim ama seni dinlemek çok güzeldi. Hep senden bahsetsin isterdim ki o da bunu yapardı. Onun gözünde mükemmel biriydin. İçimde ufak bir taraf o olmak istedi. Seni seven kişi olmak istedi. Ufuk gibi birinin en yakın arkadaşı olmak istedi. Mükemmel bir anne bir kardeş istedi. Bir grubun solisti olmak istedi. Ama bunları görmezden geldim, yemin ediyorum geldim."
"Sonra?" dedim zorlukla. O da ağlıyordu.
"Bir süre sonra daha az gelmeye başladı ama önemli değildi. Hiç gelmese de olurdu. O öldükten sonra yıkıldım. Her şeyim olan insan artık yoktu. Ben teyzemin kafası dağınık olunca bir kaç eşyasını aldım. Günlükleri okudum."
"Sonra o olmak istedin."
"3 sene boyunca seni uzaktan izledim. Ne bileyim beni sev istedim."
"Özgür'ü sevdim ben. Sadece onu sevdim!" dedim bağırarak.
"Belki zamanla onun yerine koyarsınız beni dedim."
"Onun yerine mi?" dedim birden hiddetlenerek. Ne ara yanına geldiğimi bilmeden Cenker'in yanına geldim ve yüzüne bir yumruk geçirdim. Zaten kanamakta olan burnuna kaşı da eklenmişti.
Ama kendimi tutamıyordum. Vurdukça vuruyordum. Bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum. Her şey bulanıktı. Tek istediğim vurmaktı. Nefes alamasın istiyordum.
Birinin beni geriye çektiğini hissettim.
"Sakin ol kardeşim." dedi Tekin. "Sakin ol."
"Özgür öldü." dedim hıçkırarak. "O yok. O öldü. Gerçekten yok."
"Biz bunu atlattık. Tekrar atlatacağız."
"Çok istedim. Onun hayatta olmasını çok istedim. İnanmak istedim. Tekrar yanımda olduğunu hissetmek istedim."
"Biz yanındayız tamam mı? Geçecek." dedi beni sımsıkı sararak.
"O öldü ama. O öldü. Gerçekten öldü."
...
Sonunda her şey açığa kavuştu. Gerçekler böyleydi.
Ne düşünüyorsunuz?
Hayat bir dizi değil ne yazıkkı giden geri dönmüyor keşke dönse desekte gerçek bu :')