II. Bölüm: Vicdan

7 2 0
                                    

Multimedya: Rapunzel

Bir yanım vicdan azabından ölürken bir yanım gerçekten ölmek istiyordu. Kızın cansız gibi görünen bedeni yerde yatıyordu. Bugün benden yardım isteyen kızın. Ben onu umursamamıştım. Ve benim umursamamamla beni büyük ihtimalle buraya kadar takip etmişti.

Elimi sertçe kafama vurdum. Nasıl fark etmedin?

Hemen kızı yerden kaldırdım. Kıyafeti kirlenmişti. Uzun saçlarına takılmamaya dikkat ediyordum. Bir kız saçlarını ne kadar uzatabilirdi ki? Bir değişikliğe ihtiyacı olduğu anda kızlar direk saçlarını keserlerdi.

Bedeninin her yeri kirlenmişti. Sadece saçı kalmıştı. Saçının arasında sarılıklar vardı. Rapunzele benziyordu ama sarışın değildi. Onu komşular görmeden evime çıkardım. Hala pişmanlık duyuyordum. Vicdan azabım olmasa asla onu umursamaz ve hayata elveda demiştim.

Evime çıktığımda anahtarı cebimden çıkardım ve kapıyı usulca açtım. Hemen içeri götürdüğümde elimin kan olduğunu o zamana kadar fark etmemiştim.

Siktir. Ölürsene ne yapacaksın?

Aklıma hiç gelmeyen bir kaç ihtimali de aklıma getirerek iyice dehşete kapılmıştım. Kafasının kanadığını görünce hemen yaranın derinliğine baktım. Galiba arabanın farı patlamıştı. Önünü göremeyince de kaymıştı ve bu kıza çarpmıştı. Bunu kızın kafasındaki farın plastiğinden anlamıştım.

Neyse ki çok kesmemişti. Hemen lavaboya gidip gerekli malzemeleri aldım ve odama geri döndüm. Dönerken salondaki halatı ve sandalyeyi fark ettiğimde hemen sandalyeyi eski yerine koydum.

Kızın yanına gittiğimde saçında daha önce olmayan bir şey fark ettim ve elimdeki malzemeler düştü. Gerileyip bende düştüğümde şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Kızın saçının bir tutamı beyazlamıştı.

Bence biz halisülasyon görüyoruz. Kapat aç gözlerini annem.

İç sesime uyarak gözlerimi kapatıp açtığımda hala orada olduğunu gördüm. Korkudan kızın alnını da temizleyemiyordum. Yanına da yaklaşamıyordum. Bir süre sonra korkumu bir kenara bırakıp yavaşça kıza doğru yaklaştım. Alnını hafiften temizlemeye başladığımda içimden bildiğim tüm duaları iç sesim okuyordu.

Bismillahirrahmanirrahim. Gul euzü bi rabbinnas. Veleddalin. Fel yağbudu rabbe hazel beyt.

Aklım allak bullakken kızın saçlarına gözüm kayıyordu. Saçlarının rengi ilk gördüğümden daha çok soluktu. Yarasını temizlemeyi bırakıp bandı kafasına geçirince işimi bitirmiştim. Arkamı dönüp malzemeleri yerine koydum ve yerime geçtim. Kızı incelerken güzel bir kız olduğunu düşündüm. Ama bu önemli değildi. Aklımı kurcalayan daha çok sorular vardı.

Nereden gelmişti böyle? Tiyatrodan mı kaçmıştı? Ama neden kaçmıştı? Sahne korkusu olduğu için mi? Sahne korkusu olan insanın tiyatroda ne işi vardı?

Aklım sorulara cevap ararken sorularda boğuluyordu. Hayatımız da öyle değil miydi? Cevap aramak için doğduğumuz bu hayata daha çok sorular aklımızda veda ediyorduk.

Kız gözlerini açtığında gözlerinin ne kadar koyu olduğunu fark ettim. Kalkmaya çalışınca omzundan onu yatağa geri ittim. Yorgun oldu barizdi.

"Tamam, yeni uyandın. Sadece bir kaç soru sorup seni rahat bırakacağım. Biraz dinlen, evine geri dönersin." dediğimde "hayır!" diye bağırdı. Anlam veremediğimi belli ederek baktığımda "evime geri dönemem" dedi.

Alaycı bir şekilde güldüm ve "Neden? Yoksa cadıdan mı kaçıyorsun? Küçük Rapunzel yaramazlık mı yaptı?" dedim. Bana korku dolu gözlerle bakarken "sen nereden biliyorsun?" deyince gülümsemem soldu ve ciddi bir ifadeye büründüm.

"Her çocuğun bildiği gibi bende küçükken Rapunzel'i  okudum" dedim. Bana şaşkın şaşkın bakarken artık bunun bir son bulması gerektiğini düşündüm.

"Neredensin? Kimlerden geliyorsun? Neden benden yardım istemiştin ve neden beni buraya kadar takip ettin?" dedim. "Ben Rapunzel. Prens'e saçlarımı uzattığımı yanlışlıkla ağzımdan kaçırdım. Oysa ki güzel bir planım vardı. Kaçıp gidecektik Prens'le. Fakat cadı bunu öğrendi. Ve saçımı kesit. Kaçarken bir ayna buldum ve onun arkasına saklanayım dedim. Fakat ayna bir şekilde beni buraya ışınlandırdı. Sahi, burası neresi!"

Google: beni takip eden kız ruh hastası çıktı, ben bu kızı nasıl...

"Ayıp" dediğimde bana baktı. "Burası ayıp mı? Neden geldim ben buraya?" dedi. "Ha sana demedim. Demek masaldan kaçtın ha?" dediğimde "Evet" dedi. O an durduramadığım kahkahamı bir an bırakıverdim. 3 yıldır hiç böyle gülmemiştim.

"Buraya gelirken senin beni anlayacağını düşünmüştüm. Kendi kendineydin. Yalnızdın. Aynı benim gibi." dediğinde ona anlamamış gözlerle baktım.

Alay edeceksen oynamayalım.

Sinirle ona "Bak alay ediceksen evimden çık. Ciddiyim, tiyatrodan falan mı kaçtın? Neden buraya kadar geldin? Sinirlenmemi istemiyor..." cümlemi yarıda kestim. Çünkü kızın gözleri dolmuştu.

"Sende aynı onun gibisin! Onun gibi bana kızıyorsun! Ben sadece saklanmak istemiştim. Kaçmak, o diyardan gitmek. Bana yardım etmeyecek misin?" dediğinde kafam çok karışmıştı.

"Bak, eğer benden yardım istemeseydin ve ben seni orada bırakmamış olsaydım emin ol burada olmazdın. Tamamen vicdan azabından. Tamam, sana yardım edeceğim. Şimdi soruyorum, aç mısın?" dediğimde kafasını salladı. "O zaman beni takip et." dediğimde gülümsedi ve yanağımdan öperek "teşekkür ederim" dedi.

Kaybolan RapunzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin