"Eve gitmek istiyorum..."
Sinirle soluyup Fatih'e doğru sinirle baktım. Olay şuydu; Öykü peşimi bırakmamıştı, Rapunzel sinirlenmiş ve Fatih'in yanına gitmişti. Fatih ise yararlanmak için içki içirmişti. Rapunzel içkinin ne olduğunu bilmediği için fazlaca içmiş ve sarhoş olmuştu. Aşırı sinirle tekrar Fatih'e bakış attığımda bana ellerini kaldırarak baktı.
"Gideceğiz güzelim. Bekle bi" dediğimde Rapunzel'in hırkasını arıyordum. Bulamayınca kendi hırkamı giydirdim ve dışarı çıkmak için ayağa kalktık. Tam kalkacakken rapunzel dengesini kaybedip kucağıma yığıldığında gözlerimi kocaman açarak bi insanı alkol nasıl bu kadar çarpabilir diye düşündüm.
Kucağıma aldığımda ayaklarını biraz oynattı. Bayılmasına mı şaşırayım yoksa 2 saniye sürmesine mi diye düşünürken Fatih önümde durdu. "Zorsa ben taşıyayım"
Zöoğrsa böğn toşoğoyom. Sıçtım belana.
Müzik durduğunda ona bakarak "bir kere de kimseden faydalanmasan? Bir kere bir kızın umutlarını tüketmesen? Bir kızın hayallerini çalmasan? Niye kızları bu kadar kullanıyorsun? Kendini çekici ve havalı mı sanıyorsun? Kullanınca, bir kızın kalbini kırınca çok mu seksisin? Egon mu tatmin oluyor?" diye hırsla bağırdım. Bana bakarak "sahip olduklarıma sahip olmaya mı çalışıyorsun?" diye bağırdı. Rapunzel uyandığında onu usulca bıraktım ve aniden yakalarına yapıştım.
"Sen benim sevgilime mi sahip olmaya çalışıyorsun? Sana göre o mal, değersiz bir eşya ama benim hayatım. Yaşama kaynağım. O beni ölümden kurtardı. Ölmemin nedeni olan sizden beni o kurtardı" diye hırsla yüzüne bağırmaya devam ettim. Yüzüme sadece gülümseyerek bakıyordu. Herkes etrafımızda dolaştığında "O benim sevgilim. Diğer kızlar gibi o da insan. Ve şunu unutma, bir gün öyle bir kız çıkacak ki karşına, asla bu gülümseme yüzünde olmayacak!" deyip Rapunzel'in elini tuttum ve partiyi terk ettik.
Yarının dedikodusu belli oldu.
Rapunzel elimi tutarak yürümeye devam edince bana baktı ve "galiba ben sana aşık oluyorum" dedi. Kalbim hızla atarken "sarhoş olmana veriyorum" dedim. Saçmalamıştı. Kesinlikle saçmalamıştı. Elim ayağımı nereye koyacağımı şaşırmıştım.
Aniden durdu ve bende durdum. "Baransel... ben sana aşık oldum" dediğinde gözlerimi açarak "aşk ne demek sen nereden bilirsin?" dedim. Aslında aşk ne demek ben bilmiyordum. Mesela şu an hissettiğim şeyler aşk mıydı?
Bana yaklaşarak dudağını yanağıma değdirince huylandım ve "sarhoşsun, yapma, pişman olursun" deyip uzaklaştırmaya çalıştım. Ellerini tutup cebime koyunca sustu ve arkamdan gelmeye devam etti.
Arkamdan iç çekiş sesleri duyunca arkamı döndüm. Ağladığını görünce yaklaşıp "Özür dilerim. Ama ben daha önce hiç aşık olmadım. Sana karşı hissettiğim şeyleri bilemem. Ben senin beklediğin o yakışıklı, mavi gözlü prens..." dediğimde cümlemi "sen ondan daha mükemmelsin" dedi. Şaşırarak ona bakınca sonuçta sarhoş diyip içimi dökmeye başladım."Eğer hissettiğim şey gerçekten aşksa evet, bende aşığım sana. Ama bu ne bilmiyorum. Sen her öptüğünde kalbim çarpıyor. Her öptüğünde bir kez daha ölüyorum. Sanki, beni o bataklıktan kurtaran şeyin ölüm olacağını düşünüp intihar etmeye kalktığımda bataklıkta bile gül olabileceğini düşündürttün. Sen benim bataklığımdaki güldün. 2 gün oldu belki. 2 gündür yaşıyoruz bunca şeyi. Ama sen geldiğinden beri hayatım var. Eskiden yoktu. Artık varmış gibi hissediyorum. Biraz odunca olacak ama oksijen veriyorsun bana. Seninleyken nefes alabiliyorum sanki. Bu gece de seninle uyumak istiyorum. Dün olduğu gibi bu gece de omzunda uyumak istiyorum. Bu aşksa, evet aşktır. Aşığımdır. Anlatamadım tam olarak ama bence şu an hissettiğim şeyler çok hafif. Bekleyeceğim. Senin bana gelmeni bekleyeceğim." dediğimde durup bana aniden sarıldı.
Üstüme atladığında bacakları yanlarımdan sarkıyordu. Bende o anki şokla bir şey yapmayınca bana baktı. Ellerimi beline koyduğumda ilk defa bu kadar değişik hissediyordum. Gözlerimde soğukluk hissedince ağladığımı fark ettim. Saçları dizine geldiğinden saçlarından önümü göremiyordum ama yine de gülümsedim.
Yanımda olması huzur veriyordu.
Fısıldayarak "bataklıktaki gül olmanın tadını çıkar" dediğimde daha çok sıkı sarıldı. Kafamı boynuna gömdüğümde sarhoş bir kıza bu şekilde faydalandığım için kendimden tiksindim. Hemen onu bıraktığımda elini tutup kendime çektim.
Arabaya bindiğimde radyo otomatik açıldı. Adamlar- Rüyalarda buruşmuşum. Gülümsediğimde sesi biraz daha açtım. Eve geldiğimizde arabadan çıkıp Rapunzel'in kapısını açtım. Oda çıktığında kapıyı arkasından kapattım ve eve doğru yürümeye başladım. Bana "dur!" diye bağırdığında durdum ve arkamı döndüm. Bir kedi gördüğünde kucağına aldı ve gülümseyerek kaldırıma oturdu.
Vay canına.
Aşırı güzel bir görüntü sergiliyordu. Saçları yanlarından uzanmıştı ve kediye bakarken çok güzel gülümsüyordu. Ona baktığımda bende kaldırıma çömeldim. O kediye bakarken ben ise ona bakıyordum.
Bunu yapman ondan faydalanacağın anlamına gelmez. O, sarhoş olmasa yine bu şey hoşuna giderdi. Çünkü kendisi söyledi. Sana aşıkmış.
Ona uzun uzun baktığımda gülümseyerek "ne var" dedi. Bakışlarımı dudağına çevirince bana gülümseyerek "ne oldu? Neyse biz bu kediyi eve alalım mı? Bu çok tatlı. Küçük bir şey" dediğinde gülümsedim ve "sana benziyor" dedim.
"Adına ne koyarız? Hmm... Mucize nasıl olur? Yada Güçlü? Mucize daha..." konuşmasına izin vermeden dudaklarını öpmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Rapunzel
General FictionÖzet: Klasik bir lise günü yaşayan, kendi halinde takılan bir genç hayattan bıkar. İntihara meyilliliği artar ve etmeye karar verir. Boynuna kalın halatı geçirdiği an aniden hava aydınlanıp kararır. Korkuyla irkilen genç halatı bırakıp dışarı çıktığ...