Sabah olduğunda alarmın çalmasıyla gözlerimi hafifçe araladım. Daha doğrusu oda aralamıştı. Benim ona baktığımı görünce hemen gözlerini kapattı. Gülümsetmişti.
Ona artık ismini söyleme vaktim gelmişti. Dün evrakları hazırlarken isim ve soyismine Buket Akın koymuştuk. Ona bakıp "Buket?" dediğimde nefesim yüzüne gelince huylanıp "Buket?" dedi.
"Artık buradaki ismin. Rapunzel diye bir isim bizim dünyamızda yok. Ama Buket, sana yakıştı" dediğimde hemen kalkmamız gerektiğini fark ettim.
"Sana aldığım siyah pantolonu giyeceksin. Üst olarak da benim yedek okul üstlerimden giyersin. Hırka? Hırkayı unuttuk. Onu da benden alacaksın mecbur. Tamam, sakinim. Şimdi odama gideceğim, üstümü giyinip geleceğim. Ondan önce sana kıyafetlerini bırakacağım. Kahvaltı? Onu okulda yaparız. Tamam, ben bırakıyorum. Ben lavaboda giyineyim ya da. Sen odamda giy. Evet evet, bırakacağım yatağın üstüne. Sen giyinirsin. Bende aynı şeyleri giyinicem. Hadi hadi, çabuk ol" dediğimde bana ağzı bi karış baktı.
Üstümüzü giyinmiş, okula gerekli evrakları vermiştik. Aynı yaşta ve aynı sınıfta görünüyorduk. Kapıyı tıklattığımda fizikçi "gir" diye bağırdı. Girdiğimizde "oo hoşgeldiniz Baransel bey. Niye zahmet ettiniz" dediğinde ona bakarak "özür dilerim hocam. Geç kaldık. Yeni öğrenci için kayıdını yaptırmamız gerekti de." dediğimde gülümseyerek "hoşgeldin kızım" dedi.
Rapunzel gülümseyerek "hoşbulduk" dediğinde ikili sıranın kalmadığını gördüm. En yakın ikili sıraların bir tanesinde benden hoşlanan bir kız, diğerinde ise Fatih diye bir çocuk vardı. Fatih tam bir bad boy havalarında takılan aptal züppelerdendi. Egosuna bakmak için zürafa kadar olmanız lazımdı.
Kız bana Fatih Rapunzel'e hevesle bakınca sinirle gidip Fatih'in yanına geçmek için o sıraya doğru yürüdüm.
Rapunzel'i sizin gibi aç köpeklere bırakmam.
İç sesim ilk defa düzgün konuşmuştu. Oraya gittiğimde bana sandalyeyi itip "Öykü'nün yanına geç. Kız seni gözlüyor" dedi. Rapunzel'e baktığımda o çoktan Fatih'in yanına oturmuştu. Sanırım yeni insanlarla tanışmak istiyordu. Onu rahat bırakıp zorla Öykü'nün yanına geçtim.
Öykü bana gülümseyerek bakıp "sigara mı içiyorsun?" dediğinde sorularının yine bitmeyeceğini anladım. Sabırla ona doğru dönüp "evet" dediğimde "bende iki dal var. Senin için taşıyorum. Vereyim mi?" dedi.
Öykü dört nala koşuyor sayın seyirciler. Bu şekilde giderse büyük ihtimalle yine Baransel tarafından yarı yolda bırakılacak.
Kafamı sallayarak "teşekkürler" deyip reddettim. "Sigara içerken seni izlemek çok hoşuma gidiyor" dediğinde hemen kalkmam gerektiğini anladım. Öykü güzel bir kızdı ama bana göre değildi. Özellikle mat siyah ve mor rujları.
"Bak Öykü, ne kadar anlamamak istemesen de anlaman lazım. Benim sana karşı bir şey hissettiğim yok, olmadı da. Uzak dur rica ediyorum" dediğimde zil çaldı. Bana sinirle bakan Öykü "ne o? Yoksa bu basit kızla mı sevgili olacaksın?" deyip Rapunzel'i gösterince "senin o basit dediğin kızın çabalasan bile tırnağı olamazsın" dediğimde güldü.
"En son beraber olduğum adam bunu söylemişti" dediğinde gözlerimi büyüterek ona baktım. "Sen çok..." dediğimde arkamda Rapunzel'in sesini duydum. "İğrençsin"
İğrençsin kelimesi bir insanın dudağına nasıl bu kadar güzel oturur?
Gülümsediğimde "prensimle bu şekilde konuşan kişinin en son gözlerini çorbaya katmıştım" dediğinde kız bir tehdit olarak algılasa da ben olabileceğini düşündüm.
Arkamı döndüğümde Rapunzel dudağıma narin bir öpücük kondurup "gidelim buradan" dedi. Şaşkınlıkla ona baktığımda nasıl 1 gecede bu kadar değiştiğini düşündüm. "Kızım seni yolarım!" diye bağıran Öykü'ye bakan Rapunzel ellerini kollarında bağladı ve "onu mezarlığının üstüne rakı sofrası kurduğumda konuşuruz" deyip göz kırptı.
Ona ağzım açık baktığında "çok acıktım. Yemek var mıdır burda?" deyip eski haline dönen Rapunzel'e çok acayip baktım.
Oha.
"Sen... nasıl..." dediğimde gülümseyip "dün gece karnım çok acıktı. O yuvarlak şeyi yiyemeyince kapıya çıktım. Orada bir kız vardı. Elma yiyordu. Bana bakarak 'sen kimsin' dediğinde kendimi buralı gibi anlattım. Yarın okulumun ilk günü olduğunu söyleyince bir sürü şey öğretti bana. Nasıl insanlarla konuşmam gerektiğini. Sonra beni yollarken elmasını ayakkabı kutusu vardı. Onun üstünde unuttu. Eh bilmiyorsundur sen. Biz elmayı yiyince o kişi gibi olabiliyoruz. Kız baya atarlı çıktı." dediğinde içimdeki sesle aynı anda konuştum.
Vay anasını
İçimdeki dürtü artık durmak istemiyordu. Onu tanıyalı 1 gün bile olmamıştı ama onu deli gibi öpmek istiyordum. Fatih yanımıza gelip "of of göte bak" dediğinde herkes bir anda Rapunzel'in kalçalarına bakmaya başladı. Rapunzel aniden dolaba kendisini yapıştırıp anlamadığını belli eden bakışlar atarken ben çoktan Fatih'in yakasına yapışmıştım.
"Bir daha benim sevgilime bakarsan..." dediğimde bana bakıp "ne olur" dedi. "Bu olur" deyip kafa atan kişiye baktığımda oldukça şaşırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Rapunzel
General FictionÖzet: Klasik bir lise günü yaşayan, kendi halinde takılan bir genç hayattan bıkar. İntihara meyilliliği artar ve etmeye karar verir. Boynuna kalın halatı geçirdiği an aniden hava aydınlanıp kararır. Korkuyla irkilen genç halatı bırakıp dışarı çıktığ...