Baransel'den...
Hala kollarımda olan Rapunzel bir süre boyunca ağladı. Benim suçumdu. Onu öylece orada bırakmamalıydım. Şimdilik bana emanetti. Aynı anda "özür dilerim" dediğimizde bana bakarak ayrıldı. "Neden özür diliyorsun?" dediğinde "seni yalnız bıraktım" dedim. Buruk bir gülümsemeyle "ben hep yalnızdım." dediğinde gülümsedim.
İkimiz de sonsuza kadar yalnız kalacağımıza birbirimizin yaralarını sarabiliriz?
İç sesimi susturup "artık değilsin, şimdilik" dediğimde kafam karıştı. "Sen neden özür diliyorsun?" dediğimde "onun öpmesine karşı çıkamadım, hani sen dedin ya kimseyi öpme. Kimse de seni öpmesin. Engelleyemedim" dediğinde ona gülümsedim ve hala üstündeki kıyafetlerin farkına vardım. "Burada kal" dediğimde koltuğa oturup tamda orada kaldı.
Geri geldiğimde elimde bir tişört bir eşofman altı vardı. Bana kısa gelen bu altın ona uzun geleceğinden emindim. "Bekliyorum" deyip kapıyı kapattığımda telefonumdan buraya yakın mağazalar aradım. Küçük bir butiğin yolunu öğrendikten sonra odanın kapısını tıklatıp "hazırsan çıkalım" dedim. Kapıyı açtığımda gördüğüm görüntüyle gülmemek için kendimi zor tuttum. Sadece tişörtle bile elbise niyetine gezebilirdi.
"Kıpırdama, gelip paçalarını katlayacağım" deyip paçalarını katladığımda bana "bu çok çirkin. Ama üstüme giydirdiğin şey güzelmiş. Sahi, bu ne?" dediğinde "biz ona tişört diyoruz. Yaz aylarında rahat etmek için giyilir. Ama şimdilik sen bununla gezeceksin. Üstüne de mont giydireceğiz. Oda soğuktan korur." dediğimde "çok kullanışlı. Bizim ev hep sıcaktır, pişeriz. Çok kullanışlıymış." dedi.
Çıkmadan önce evin anahtarını aldım ve annemin 2. kocasından hediye olan arabaya bindim. Öğrenciler tuhaf algılar diye sürmüyordum. Sadece dışarı çıkacağım zaman. Arabaya bindiğimde Rapunzel bana saf saf bakıyordu. Saat 8 olmuştu ve açık bir butik olacağını sanmıyordum. Ama yine de şansımı deneyecektim. Arabadan geri çıkıp kapısını açtığımda bana "bu ne?" dedi. Bugün duyduğum en fazla kelime. "Bu bir araba. İnsanlar bunu kullanarak uzaktaki istediği her yere gidebiliyor" dediğimde gözlerini büyütüp "prense bile mi" dedi. Kafamı salladığımda gülümsedi ve heyecanla arabaya bindi.
Butiğin önüne geldiğimizde açık olduğunu ve kapatmak üzere olduğunu gördüm. Hemen arabadan çıkıp Rapunzel'i de peşimden sürükleyerek mağaza görevlisinin yanına gittim ve "üzgünüm, kapalıyız" dedi.
"Hey, hey! Kapatamazsınız" dediğimde görevli kız Rapunzel'i süzüp "bu kıyafetlerle daha fazla dışarıda gezip insanların gözünü kanatma diye size izin veriyorum" dedi ve kapıyı açtı. Gülümseyerek Rapunzel'e baktığımda o bir tişörte bakıyordu. Üstünde değişik desenleri olan tişört erkekler içindi. Onu geri çekip kızlar reyonuna götürdüğümde "sen kendine çamaşır bak, ben geleceğim" deyip uzaklaştım.
Elime 3 tane siyah, 3 tane mavi pantolon alıp bedenlerinin uyacağını ve zamanımızın kısıtlı olduğunu hatırladım. Hemen elime 5 parça tişört aldığımda bana değişik değişik bakınca "az mı aldım" dedim. Bana hala bakmayı devam ettirince sporcu atletlerine bakıp "bu ne?" dedi.
Bugün duymaktan bıktığım soru.
"İç çamaşırı aldıysan gidiyoruz" dediğimde bana sütyenleri gösterip "bunlar ne? Neden bu kadar süslüler?" dedi. Kahkaha atmamak için dudaklarımı bastırıp arkamı döndüğümde aslında ne kadar utanç verici olduğunu anladım.
Yapmak istemesemde görevliyi çağırıp ona uygun çamaşır getirmesini istedim. Sonunda alışverişimiz bittiğinde eve geri döndük ve bana yorgun gözlerle baktı. Aynı bakışı bende attığımda arabayı zor kullanır oldum.
Eve girdiğimde evrakları alıp dosyaya koydum ve anında gözlerimi uykuya verdim.
***
Gece yanımda bir nefes hissettiğimde zorla gözlerimi araladım. Bana korkan gözlerle bakan Rapunzel, "bizim diyarımızda hiç hava bize kızmazdı" diye fısıldadı ve gök gürüldemesi şiddetli bir şekilde devam etti. Yerinden zıpladığında kolundan tuttum ve "dikkat et, bizim diyarımız böyle işte. Her türlü havayı yaşarız. Yağmur, kar, güneş. Sizin diyarınız hep güneşliydi tabii. Alışırsın. Git yatağına yat bir şey olmaz" dediğimde etraf şimşekten bembeyaz oldu. Titrediği anda "burada yatsam?" dedi.
Kafamı yukarı kaldırıp düşünürmüş gibi yaptım ama cevabım çoktan belliydi. İzin verecektim mecburen. Kolumu uzattığımda hemen yatma pozisyonu aldı. Kalbim olduğu yerden çok daha farklı yerlerde atıyordu.
Uyuyamayacağımı anlayınca telefonumu elime aldım ve parlaklığını kıstım. "Bundan bana da alacak mısın?" dediğinde bunu hiç düşünmediğimi fark ettim. Ya kaybolursa da beni bulamazsa? "Sana yarın telefonumu vereceğim. Eskiden kullandığım. Öğrenirsin, basit bir şey" dediğimde 2 saniyede uyuyuvermişti. Kolumda hissettiğim nefes mükemmel hissettiriyordu. Ona bakınca hemen kafamı geri çevirdim.
Olmaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Rapunzel
General FictionÖzet: Klasik bir lise günü yaşayan, kendi halinde takılan bir genç hayattan bıkar. İntihara meyilliliği artar ve etmeye karar verir. Boynuna kalın halatı geçirdiği an aniden hava aydınlanıp kararır. Korkuyla irkilen genç halatı bırakıp dışarı çıktığ...