IX. Bölüm: Geri dönmüşsün

7 2 2
                                    

*3 hafta sonra*

O gece, bir anda Rapunzel kayboluvermişti. Öpmüştüm, karşılık vermişti, sonra her şey için teşekkür edip gitmişti.

3 hafta. Koskoca 3 hafta. Geçirdiğimiz sayılı günlerde bana kattığı çok şey olmuştu. Mesela artık masallara inanıyordum. İç sesime gülerek gittikçe zayıflayan bedenimi süzdüm. İştahım yoktu, yemek yemeyeli kaç saat oluyordu? Sanırım eski halime geri dönüyordum. Zaten bu kadar renkli bir Baransel olamazdı.

Olmamalıydı. Dünya'nın sağlığı için en azından.

Ben mutlu olmayı hak eden bir insan değildim. Bunu Rapunzel gittikten sonra kanepede yattığım zaman fark etmiştim. Annem sürekli başkalarıyla geziyordu, babam ölmüştü. Rapunzel, yaşamak için bir neden bulan kız bile gitmişti. Bunları hak edecek bir şey yapmıştım da cezasını ödüyordum. Ve kendimi ölümle ödüllendirecektim.

Açlıktansa çok az kaldı.

Umursamayıp sigaramı yaktığımda aklıma yine o geldi. Sinirle başımı savurdum ve kaçırmak üzere olan aklımı toparlamaya çalıştım. Her gün yaptığım şeyler yine aynı şekile devam ediyordu.

Erken kalk, kıyafetlerini giy, okula git, okuldan gel, televizyon izle, bazen yürüyüş yap, eve geri dön.

Sahi, ben niye yürüyüş yapmıyorum?

Aklımdan geçenleri yapmaya karar verdim. Önce gidip birkaç şey yedim. Sonra kulaklıklarımı alıp dışarı çıktım. Yine kalabalık sokaklardan geçip tenha, dar sokaklara gittim. Oradan sıkılınca sahile inmeye karar verdim. Soğuk biraz dinmişti, hava daha sıcaktı. Sahilde gezinirken bir anda bir kol bana çarptı.

"Özür dilerim" deyip üstümü temizlemeye çalışana kadar çayı koluma boca ettiğini görmemiştim. Görünce yanma hissi geldi ve bu his beni tedirgin etti. Kızın yüzüne baktığımda kolumu silme çabalarını kolumu hızla çekerek düzelttim ve yanından ayrıldım. Bana arkadan "bu çok öküzce bir haraket" deyip sinirle bağırdı. Benimde patlama noktam var herhalde.

Ona doğru 3 adımda yaklaştım ve tam önünde durdum. "Bence senin derdin ne biliyor musun? Üstüme çay dökme bahanesiyle bana yaranmak. Ve bunu yiyen bir sürü aptal erkek var yani, sana hak veriyorum. Şimdi, benim onlardan birisi olmadığımı anladıysan uzak durabilirsin. Yok, durmayacağım diyorsan deniz hemen arkanda. Kendini rahatça salabilirsin umurumda olmaz. Ve bir daha insanlar arasında kimseye bağırma. Anlaştık mı?" deyip ona baktığımda "bunu hemen anneme anlatmam lazım. Benden daha geveze birisi varmış" dediğinde güldüm ve arkamı dönerek eve doğru gitmeye başladım. Zira kolum çok feci yanıyordu.

Eve döndüğümde kapının açık olduğunu gördüm ve yavaşça içeri girmeye çalıştım. Kapının yanındaki dolapta bir beyzbol sopası vardı. Elimle sıkıca kavrayıp salona doğru gittiğimde kapıyı sertçe açtım fakat kimse yoktu. Sessizce kendi odama ilerlerken aniden kendi odamın kapısını açtım ve kenarda ağlayan Rapunzel'i görünce elimdeki sopa yere düştü.

****

Odanın bir köşesine kıvrılmış ağlayan Rapunzel perişan haldeydi. Yanına küçük ve yavaş adımlarla gidip bende çömeldim. 3 haftadır yaptığım şeylerden birisi de duvarla bakışmaktı. Duvara uzun uzun baktım. Sonra dönüp Rapunzele sesimin titrememesine özen göstererek "neredeydin?" dedim.

Uzun süre boyunca nefesini toparlamaya çalıştı. Birbirimize bakamıyorduk. "Anne ve babamı bulmaya gitmiştim, buldum da. Ama nasıl bir şekilde biliyor musun?" dediğinde sustum ve onu bekledim.

"Ölü bir şekilde."

Gözümdeki yaşı fark etmemiştim. Beni aniden bırakıp gitmesine kızmalıydım. Kızamıyordum. İçimden gelmiyordu. Sonunda ona bakma fırsatını bulduğumda oda başını kaldırıp bana baktı.

Yine çok güzelsin.

Gözlerimdeki yaşı silip aniden ona sıkı sıkı sarıldım. Karşılığını oda sıkı sıkı sarılarak verince ağlamamak için kendime hakim olmaya çalıştım. Benimde senin anne babandan bir farkım yok. Bende yaşayan bir ölüyüm.

"Hey, dur bekle. Sana söylemem ve vermem gereken bir şey var." dediğinde ayağa kalkışını ve masanın üzerinden bir şey aldığını gördüm. Eski yerine geçtiğinde bana bir kolye verdi. Kolyeyi elime aldığımda ucunda küçük bir "B" harfinin olduğunu gördüm.

"Gerek yoktu aslında. Kendi ismimin baş harfi ama..." dediğimde "aslında bu ikimizin de baş harfi. Buket ve Baransel" dedi. Gözlerim dolduğunda ona yaklaşarak sıkıca sarıldım. "Kokunu çok özledim, seni..." dedim. Bana sarılmayı bırakıp yakınlaştı ve dudağıma bir öpücük kondurdu. Boynunu öptüğümde huylandı ve "buraya aslında seninle bir konuşma yapmak için geldim" dedi. Uzaklaşıp yüzüme baktığında ona yutkunarak baktım.

"Ben buraya ait değilim" iç sesim duramayıp bende dediğinde odaklanmaya çalıştım. "Sen benim buradaki prensimsin, ama oradaki prensin sevgilisiyim ben. Buraya sadece cadıdan kaçmak için gelmiştim. Ama sen çıktın karşıma. Tüm dengeyi bozdun benim için. Sanırım ben 2 kişiye aynı anda aşık oldum. Bak bunu sana anlatamayacağım. Çok zor. Ama benim gitmem gerek. Dediğim gibi burası benim yerim değil yani ben buraya ait değilim. Ayak uyduramıyorum. Bu önemsiz bir ayrıntı, o yüzden sana şöyle söyleyeyim: Cadı'dan intikamımı almak için geri dönmek zorundayım. Ve prensime kavuşmak için... anlıyorsun beni, değil mi?" dediğinde hızla kafamı salladım.

"Senden sadece bir şey istiyorum. Sakın, sakın aşktan ümidini kesme. Çünkü o seni buldu fakat farkında değilsin" dediğinde son bir kez ona sarıldım. "Şimdi gitmem gerek" deyip evden çıktı. Arkasına bakmaması benim için daha kolay bir veda olmuştu.

Gitmişti. Her şey benim için bitmişti...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 24, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kaybolan RapunzelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin