DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

46 5 14
                                    

Yemekhaneden yukarı çıkarken hava'nın yine kararmış olduğunu fark ettim. Bu an gün'ün en sevdiğim anıydı.

Merdivenlerden ağır ağır çıkmayı seviyordum. Birden aklıma babaannem'in sözlerinden bir tanesi geldi;

"Dünya o kadar yavaş dönüyor ki onu hissedemiyoruz bile fakat o her gün üstüne düşen sorumluluğu eksiksiz bir şekilde yerine getiriyor. sende böyle olmalısın Sarah. Dünyaya ayak uydur."

Bu söz'ün ne anlama geldiğini hâlâ anlayamıyorum. Babaannem deli miydi acaba? Küçücük bir çocuğa neden böyle şeyler söylüyordu? Kafamda saçma saçma sorularla merdiveni tırmanmaya devam ettim.

Tanrı aşkına! Neden bu kadar fazla merdiven vardı ve neden bu kadar diklerdi? Sanki en üstte kalan kişilere ceza verilmek amacıyla yapılmıştı. Of hâlâ bitmiyor lütfen biter misin lütfen!

Odaya girince Meera'nın içeride olmadığını anladım çünkü cam kapalıydı.
-odada küçük bir cam var ve Meera sürekli onu açık bırakıyor-
Fakat Meera buna rağmen her yerden aniden fırlayabilirdi. Bu yüzden biraz etrafa bakındım. Odada olmadığını tamamen anlayınca dolabımdan bir kaç temiz çamaşır ve siyah üzerine büyük büyük puantiyeleri olan pijamalarımı da alıp banyo bulunan kata indim. Banyo iki kat aşağıdaydı. Merdivenden inerken düşündüğüm tek şey tekrardan geri nasıl çıkacağımdan başka bir şey değildi.

Banyoya girdikten sonra iki tane kabin'in boş olduğunu fark ettim ve sondaki kabine doğru yürümeye başladım. Son kabine vardığımda aniden durdum. Meera vücudunu baştan sona bir havluya sarmış ıslak saçlarını da sağ göğsünün üstüne sarkıtmış bir şekilde yıkanıyordu.

Ürkek bir sesle "Meera" dedim ve cümlemi devam ettirdim.

"Ne oluyor Meera, niçin kapıyı kapatmıyorsun?"

Meera sorumu benden çok daha sakin bir sesle yanıtladı.

"Korkuyorum Sarah, çok korkuyorum. Aniden buraya gelirse hemen kaçabilmek için kapıları açık bırakıyorum."

Meera acaba neyden bahsediyordu? Böyle sınırsızca onu korkutan neydi?
Kafamdaki sorulara bi son verip konuşmaya devam ettim.

"Meera, şey..ııı..eğer istersen ben kapı'nın önünde senin için gözcülük yapabilirim. Yani sen istersen tabi."

Bana heyecan ve mutlulukla karışık bir şekilde cevap verdi.

"Sen Tanrı'nın yarattığı en güzel şeysin."

Haftalardır buradaydım fakat daha önce en ufak bir tebessümüne dahi rast gelmemiştim. Fakat gözlerim beni yanıltıyor olamazdı. Evet evet Meera tebessüm ediyordu ama yüzünde o kadar yabancı duruyordu ki bu gülümseme. Hatta içimden "Kendini kasma güzelim sen somurtsan da olur." diyesim gelmedi değil.

Arkamı dönüp kapıya doğru yürümeye başladım. Kapı'nın önünde boş boş durmaktan canım sıkılmaya başlamıştı. Sözde ben banyo yapmaya gelmiştim ama burda bekçi oldum.

Meera kalkmış bana geliyordu. Ben ise bunu sırtıma dokunana kadar anlamamıştım bile. Hayaletlerden daha sessiz bir şekilde yürüyordu.

"Uzun bir süreden sonra tekrar rahat bir şekilde banyo yapmamı sağladığın için teşekkür ederim."

Tebessümle ve ince bir sesle karşılık verdim.

"Ne zaman istersen buradayım."

"Biliyorum."

Bunu derken sesindeki ton o kadar güzeldi ki. Eğer bi kasette olsaydı defalarca başa sarabilirdim.

Meera'yı mutlu görmek beni de mutlu etmişti. Şampuanımı ve havlumu alıp duş kabini'nin içine girdim.

BEYAZ GÜL'ÜN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin