Bölüm 5

120 14 1
                                    



Süleyman-"Dikkat et de koltuk ters iken oturma Kazım. Para avcısı olsa 7 yıldır yanımda. Beni çoktan şişler parasını alırdı."

Kadir-"7 yıldır yanında ve bizim yeni mi haberimiz oluyor? Üstelik daha ona hiçbir şey öğretmemişsin. 7 yıldır ne yapıyordun çocukla el kızartmaca mı oynuyordun?"

Süleyman-"Daha hazır değil baba..."

Kadir-"Ne demek daha hazır değil lan? Biz de hazır değildik senin doğmana ama dünyaya geldin. Demek ki hazır olmasını beklememen lazımmış işi öğretmek için."

Süleyman-"İş için hazır zaten baba. Hayat için hazır değil."

Kadir-"Fesupanallah" dedi ve döndü diğerlerine doğru. Kadir beyin bu zamana kadar yumuşak bakan gözleri birden buz tutmuştu.

Kadir-"Sen de kimsin?" masada oturan biri vardı. Yemeği iyi gömüyordu. Benim dikkatimden kaçmadığı gibi Kadir Beyin de dikkatinden kaçmamıştı.

YAdam-"Beni Eşref Bey gönderdi. Vekaleten yerindeyim." Hala yemeğini yemeye devam ediyordu.

Kadir-"Yani elçisin."

YAdam-" Evet. Öyle de denebilir." Ve salak hala yemeği yemeye devam ediyordu. Gözlerine baksana adamın mk. Öldürecek gibi bakıyor.

Kadir-"İlk olarak Eşref iti padişah mı ki bana elçi gönderiyor, ikinci olarak madem elçisin neden soframda oturuyorsun ve üçüncü olarak madem mesaj getirdin neden önümde diz çökmüyorsun?" korumalar adamın kolundan tuttu ve yanına sürükleyip diz çöktürdüler. Hiç beklemeyeceğim bir kişiden bir tepki geldi. Onun da gözleri Kadir Bey'inki gibi bakıyordu.

Nur-"Soframıza edilen saygısızlığa müsamaha gösteremem. Götürün bunu. Bütün yemekleri kusana kadar dövün. Ama uzakta yapın. Yemek yiyoruz. Misafirleri rahatsız etmek istemeyiz." Daha sonra buz gibi gözleri yumuşadı ve "Çocuk. Sen onun yerine geç. Hizmetçiler çatalları kaşıkları değiştirin. Yeni tabağa koyun yemeğini eskiyi dökün köpekler yesin.Aslında köpeklerime bile böyle kirlenmiş yemeği vermezdim ama israf etmeyi sevmiyorum." Tamam. Şanslı günümdeyim. Ama korkmadım değil. Aslında ilk baş geçmekte tereddüt ettim. Kadir Bey de geç işareti yapınca boş olan yere geçtim ve oturdum. Hizmetçiler ben oturmadan önce sadalyeyi bile değiştirdiler. Fazla abartmışlardı bence. Ama Nur Hanım memnun duruyordu.

YAdam-"Durun. Beni götürmeyin. Bırakın beni. Geri döneyim Eşref abinin yanına en azından. Durun." derken kapı kapandı. Off be. Ne manyaklar var dünyada.

Nur-"Çekinme çocuğum ye. Sen gençsin daha. Çok yemen lazım." Aklıma nedense anneannem geldi. "Gençsin sen oğlum al ye ye." diye yemek dayattığı günler geldi. Ben de dediği gibi yemeğe gömdüm kafamı.

Bir an bir gözlerim karardı yine. Biraz gözlerimi ovalayım dedim ve gözlerimi açtığımda ayakta yine ormanın sonunda kaldığım yerdeydim. Lan neresi burası çıldıracağım ya. Ne güzel yemek yiyordum. Şimdi ise yine ormanda ne olduğu belirsiz bir yerdeyim. Açlıktan herhalde. Birkaç kez kendimi tokatladım ama yok. Çıkamıyorum. En iyisi ormanın sonu uçurum olmayan bir çıkışını bulmak. Atlamak da aklımdan geçti ama yapmayı istemedim nedense. Ne olur ne olmaz. Hayal aleminde kapana kısıldım ya. Yok yani hayalimi kontrol de edemiyorum ki. Tam tersi yönde ilerlemeye başladım. Dakikalar geçti hala çıkış yok. Garip garip bitkiler yetişiyor burada da. Hayatımda hiç görmediğim bitkiler hayalimde her yerdeler. Sonunda ormanın çıkışını gördüm. Üstelik çimenli yol devam ediyordu. Ormanlık araziden çıkacağım diye sevinirken tam çıkışta kocaman bir şey belirdi. Kedi veya yılan gözü gibiydi. Donakaldım. Hayatımda bu kadar büyük bir göz görmemiştim. Gözü bu kadarsa boyutu ne kadardır. Korkuyordum. Ne olacak bana? Ölüm korkusu bir anda bütün vücudumu sardı. Sanki hayalde değilim gibi. Gözleri iyice kısıldı ve bana doğru bakmaya başladı. Ve sonra o zihnimde bir ses yankılandı. Bu anne dedikleri kişinin sesiydi. "Kimsin sen?" Daha sonra korkudan gözlerimi kapamam ile sofraya geri dönmüştüm. 

EJDERHA DİYARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin