"Bir Bine – Bir Bine" şarkı söyler gibi adımı söylüyorlardı. Anneye doğru baktım. O da gözlerini kapatımış uyuyordu. Daha yeni uyanmadık mı yav biz?
"Bize de isim versene."
"Evet evet sonra da bizimle oyna." İsim mi vereyim? Aaahhh. En sevmediğim bölüm. Ben de hiç isim bilmem ki? Yani bilirim de ejderhanın ismine Rıfat, Süleyman, Kadir veya Nur koyacak halim yok. Ne koyacam ki isim şimdi ben bunlara?
"Hadi amaaa... İsim ver bize."
b-"Dur biraz düşünüyorum. İsim hemen verilmez. Belki de hayatınız boyunca bu isimle çağırılacaksınız."
"Tek sen bizi çağıracaksın. Diğer ejderhalar bize senin vereceğin isimle seslenmezler."
b-"Tamam tamam bekleyin." Lan ne vereyim ki? 1,2,3? Küçük, orta, büyük? Kız, erkek1, erkek2? Bunlar isim bile değil. Tamam lan buldum.
b-"Buldum sizin isminizi. Sen. Boyu büyük, kızıl renkli ve sesi kalın olan ejderha. Senin ismin bundan sonra Alfa. Sen. Sesi kız çocuğu gibi çıkan, mavi renkli ejderha. Senin ismin Beta. Ve uyuyo taklidi yapan, sarı pullu ejderha. Senin ismin de Gama olsun." Neden böyle bir isim verdim lan ben? Hah. Tabi. İnci sözlük. Alfa erkek nasıl olunur başlıklarını o kadar okursam (Süleyman saolsun pasifsin lan sen dediği için ben de biraz özgüven amaçlı böyle başlıklar okumuşluğum var. "Buraya gel çok şey kazanacaksın" adlı başlığın hepsini okudum ve uyguladım ama bir şey olmadı.) olacağı bu. Ama yavrular mutlu gözüküyordu. Durmadan birbirlerine seslenmeye başladılar.
Beta-"Alfa."
Gama-"Beta"
Alfa-"Gama" Ve bu neredeyse bütün gün sürdü. Ama hala uyanamadım. Lan cimcikledim, Hatta ejderhalardan birine oyun amaçlı kolumu ısırttım. (Ama saldırı yanlısı değiller ki ısırdığı acımadı bile ben ısırsam daha çok acırdı ve yaptım da) ama yine de uyanamadım. Anne gözlerini açtı ve
Anne-"Rüyada değilsin. Sana bir şey anlatacağım. Seni ilk gördüğümde gümüş bir kordon ile vücuduna bağlıydın ve tam olarak buraya uyum sağlayamıyordun. Şimdi ise bedenin ile beraber buraya geldin. İlk geldiğin zamanlarda biliçsiz astral seyahat yapıyordun. Ruhun buraya hazırlanıyordu muhtemelen." Bu gerçeği yüzüme şak diye vurmuştu. Tamam. İçimde bir anda bir korku yükseldi. Zararsız olduklarını biliyorum ama gerçek olmaları? Yanımda oynayan yavrulardan uzaklaştım. Ne kadar uzaklaşırsam bana daha çok yaklaşıyorlardı.
b-"Al Alfa. Beta. Gama. Beni biraz yalnız bırakabilir misiniz?"
Alfa-"Hadi gel oyun oynayalım."
Anne-"Dediğini yapın. Yalnız bırakın biraz onu." Annelerinin sözünden çıkmadıkları belli bir şekilde üzgün üzgün geri çekildiler. Ben ise ormana girdim.
Bir ağacın altına oturdum ve düşünmeye başladım. Ben neden buraya geldim ki ben? Burada ne işim var? Ne güzel 40 yılda bir kaypağın yatağına yatmıştım. Şimdi bunları düşünmenin sırası değil. Onlar bana zarar verme niyetinde değillerdi. Ama ben neden onlardan korktum ki? Bilmiyorum. İnsan olduğumdan herhalde. Bilemediğin şeyler seni korkutur. Ama tek bildiğim şey geri dönmem gerektiği. Her ne kadar bu dünyada daha rahat, sorumluluklarımdan uzak hissetsem de yine de geri dönme isteği duyuyordum. Öncelikle burada başıma ne gelir bilmiyorum. Bilinmemezlik beni korkutan şey zaten. Birden açlığımı hissettim. Burada da mı açlık var? Aslında normal yani. Nerede açlık yok olsun ki? Birden kafamın üstünde sallanan meyveyi gördüm. Mor renkli muz. Kahvaltım bu olacak herhalde. Tam uzanıp meyveyi koparacaktım ki bir anda
Anne-"Sakın yeme onu. Yanıma gel." Sesi sinirli çıkmıştı. Bir baktım beni izliyormuş ormanın başından. İlk o gözü gördüğüm zaman aklıma geldi. Korkmuştum bayağı. Daha sonra dediği gibi çıktım ve her ne kadar tereddütlü olsam da artık zihnimde onları zararsız olarak kayıt etmiştim. Karşısına geçtiğimden birden bana kızmaya başladı
Anne-"Neden bilmediğin şeyi yemeye çalışıyorsun? İçgüdün yok mu senin? Onların zehirli olduğunu anlamadın mı?" Anneliğin hakkını verdi. Gerçekten azarlıyordu beni.
b-"İnsanlar pek içgüdülerine göre yaşamazlar. Benim dünyam içgüdülerin ile yaşanılabilecek bir yer değil."
Anne-"Ama burası senin dünyan değil. Burada bazı durumlarda içgüdünü kullanman gerekir. Hem içgüdünü kullanınca zekanı kullanamazsın diye bir şey yok. Ek olarak bir bilgi öğrenmiş olursun."
b-"Nasıl kullanılır bilmiyorum ki?" Gülümsediği hissettim. Arkadan yavrular da yanıma koştular.
Gama-"Anne. Ben öğretebilir miyim?"
Anne-"Öğret bakalım anlayacak mı? Ama dikkat edin."
Gama-"Tamam anne. Bak şimdi. Gözlerini kapat. Yürüyerek beni bul. Ben biraz ileride duracağım." Neden bunu yapmam gerekiyor ki? İçgüdüm gelişse ne olur gelişmese ne olur? Yine dünyaya döndüğümde kullanmama gerek olmayacak. Ama maden oyun oynayalım diyorlardı oyun olarak oynayalım bakalım. Bir nevi körebe. Hem de yeni bir şey öğrenmiş olurum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA DİYARI
FantasyHİKAYE OKUMA SIRASI: 1-EJDERHA DİYARI 2-ORK DİYARI 3-RİAN DİYARI 4-DİYARLAR ARASINDA 5-RİAN VE İMDAN 6-EJDERHA VS ANKA