Bölüm 12

75 14 0
                                    



Gözlerimi ovuşturup geri açtığımda yine ejderhaların yanına gelmiştim. Lan işin ortasında birden kayboldum ben o zaman. Ahan da kaypak beni sikecek. Hayır yaa. Hatta evden bile atabilir. "Neredeydin sen" diye hesap soracak o zaman ne hesap vereceğim? Arkama baktığımda hepsi uyuyordu. Annelerinin kanadının altına girmişler bile. Anne ejderha gözlerini açıp bana baktı:

Anne-"Hoş geldin Bir Bine. Çok gergin gözüküyorsun, bir sıkıntın mı var?"

b-"Sadece yanlış zamanda dünyadan kayboldum. İşteydim."

Anne-"İş derken ne demek istediğini anlamadım. İş dediğin bir eylem gerçekleştirme. İstediğin zaman devam edebilirsin."

b-"Bizim dünyada öyle değil. Belli bir saatimiz var. O saatler içinde çalışmazsak bize yemek vermezler."

Anne-"Yemek yemek için çalışman mı lazım? Burada iken ağaçtan koparıp yiyecektin az kalsın zehirli olan meyveyi."

b-"Burada öyle ama bizim dünyada sizinki kadar çok meyve ağacı yok. Hem olsa bile sahibi vardır."

Anne-"Doğadan gelen bir meyveyi başka bir insan mı sahipleniyor?"

b-"Tam anlamıyla öyle değil. Detaylar var hepsini anlatsam da anlamazsın. Kısaca o meyveyi almak için çalışmam lazım. Şimdi birden ortadan kaybolduğumu görünce bana kızacaklar. Hatta belki artık yiyecek bulamayacağım." Lan para falan olayına girsem iyicene kafası karışacak.

Anne-"Çok yorgun gözüküyorsun. Şimdi sen bunları düşünme. Sadece uyu. Yarın ne yapacağını düşünürsün." Dediği gibi çok yorgundum. Tam yere yatacaktım kanadını açtı. Ha. Yani diyor ki çocukların yanına yat. Tamam. Fark etmez. Sadece uyumak istiyorum. Dediği gibi. Yarının derdi yarına. Beta ile Alfa'nın arasına yattım. Anne de kanadını kapattı. İçerisi gerçekten de iyi ısındı ha. Kanadı bayağı iş görüyor. Elimle kanadına dokundum. Gerçekten tül gibi bir kanadı var. Parmağımı kanadının üzerinde gezdiriyordum.

Anne-"Oynamaya devam edersen ben de uyuyamam sen de uyuyamazsın." Hemen elimi çektim. Hissettiğini bilmiyordum. Utandım açıkcası. Alfa'ya doğru döndüm ve uyumaya başladım.

Uyandığımda kimse yerinde yoktu. Demek ki hepsi uyanmış. Ama annenin kanadı hala kapalıydı. "Acaba hala uyuyor mu? Kanadını kaldırsam uyanır mı?" diye düşünürken

Anne-"Günaydın Bir Bine." dedi ve kanadını kaldırdı. Kaldırdığı anda üç yavru da üzerime koşmaya başladı. Alfa üzerime atladı ve yüzümü yalmaya başladı. Beta ve Gama da eşlik ettiler. Her tarafım ıslandı resmen. Arada biraz kaydırma yapıp kıyafetimi de baştan sona yalamışlar. Vay keratalar. Çıkartsam mı diye düşündüm. İş yerinin kıyafeti. Sonra dedim "Aman boşver ne olacak?" dedim. Sonunda ayağa kalkabildim.

Beta-"Özür dilerim. Zamanında seni uyarsaydım aşağıya düşmezdin."

Gama-"Asıl benim hatamdı. Ben özür dilerim. Uçamayacağını düşünmeliydim."

Alfa-"En hatalı kişi bendim. Asıl ben özür dilerim. Senin koşman gerektiğini söylememeliydim."

b-"Yok be sizin hatanız yok. Asıl ben hatalıydım. Düz kontak koştum öyle. Siz o kadar da yardım ettiniz ben sizi dinlemedim. Dinleseydim oradan düşmezdim. Anneniz haklı. Mağdurum diye haklı değilim. Özür dilerim."Düz kontağı anlamadılar muhtemelen konuyu anladılarsa sorun yok.

Anne-"Hepiniz hatanızı anladıysanız size hikayeyi anlatmamın zamanı da geldi. Hepiniz dizilin karşıma bakayım. Bir Bine. Sen de dün yiyemediğin meyveleri al ye. Acıkmışsındır." Annem bu olmalı ya. Kesin eminim. Ben daha leb demeden leblebiyi anlıyor. Anneler de böyle değil midir? Aslında hatırlamıyorum. Annem nasıl birisiydi, nereliydi vs. Ama anne böyle bir şey olmalı. Gerektiğinde evladını kanadı altına almalı. Kanattan kastım mecazi olarak. O gerçekten de alıyor ama neyse. Baba da aynı mantık zaten. Hepimiz kanadının altından çıktık, ben tabi meyveleri de aldım karşısında sırayla oturduk. Kırmızı portakala benzeyen meyveyi ısırdım. Tahin ile pastırma karışık bir tadı vardı. Pek güzel değil ama olsun. En azından karnım doyuyor. Diğer meyveleri de denerken en beğendiğim meyve kırmızı benekli mavi bir meyve oldu. Çilek ile portakal karışık bir tadı vardı. Ben yemeğe başlamışken anne de anlatmaya başladı.

Anne-"Şimdi başlamadan önce size bir soru soracağım. Siz buranın neden havada durduğunu biliyor musunuz?" Kimseden ses çıkmadı. Ben de hayır der gibi kafamı salladım. "O zaman size anlatayım. Burası bu gezegenin 3. katmadı. Aşağıdaki katın altında da bir kat var. Ama artık orada kimse yaşamıyor. Eski zamanlada ilk ejderha olan atamız bize bir gezegen bulabilmek için dolaşmaya başlamış. Kendisi neden yaşaması gerektiğinin farkındaymış. Sırtında 2 yavrusu ile bir gezegen bulmayı hedeflemiş. Uçmuş, uçmuş ve uçmuş. Sonunda yorulduğunu ve ölmeye başladığını hissetmiş. Bir yıldız görmüş. O anki yorgunluğundan mı yoksa gerçek mi olduğunu bilmeden bir ses duymuş. "Bana yardım et." diyormuş ses. Ses ise yıldızdan geliyormuş. Yıldızın yanına uçmuş.

Yıldız-"Bana yardım et. Ölmek üzereyim."

Ata-"Nasıl yardım edebilirim ki sana?

Yıldız-"Ateşim sönüyor. Ateşinden biraz verirsen kendimi toparlayabilirim."

Ata-"Verirsem ben de ölürüm ve sırtımda taşıdığım evlatlarım ölür. Türüm başlamadan son bulur."

Yıldız-"Öyleyse seninle anlaşma yapalım. Bana ateşinin tamamını ver, ben de senin evlatlarının üzerimde taşıyayım."

Ata-"Ejderha olsalar da yıldızın ateşine dayanacak kadar güçlü değiller."

Yıldız-"Senin bedenin bu gezegenin üzerine toprak olacak. Bedenin toprak olup tamamen beni kapatacak. Böylece ben ısımı kaybetmemiş ve sonsuza kadar yaşıyor olacağım, sen de evlatlarını kurtarmış olacaksın."

Ata-"Benim bedenimde yer kalmazsa ne olacak? O zaman torunlarım nasıl yaşayacak?

Yıldız-"Onlar da öldüklerinde toprak olacaklar ve katman katman büyüyecek bir gezegen haline gelecek. Böylece hem ben ölmeyeceğim, hem sen de çocuklarının, torunlarının ve üzerinde belki de farketmeden getirdiğin birkaç hayvan ve bitki türünün yaşamasına yardım etmiş olacaksın."

Ata-"Öyleyse anlaştık." demiş ve bütün gücüyle yıldıza ateşini üflemiş. Ateşi bittikten sonra bedeni parçalanıp toprak haline gelmiş ve en alttaki katmanı oluşturmuş. Daha sonra bu kutsal bir gelenek haline gelmiş. Üst bölgede kalan her ejderha anneleri öldüğünde diğer kardeşlerini düşürmeye çalışır. Bu sayede son aşamaya gelir. Anne olma sırası yukarıda kalan son ejderhadadır. Ben öldükten sonra sıra size gelecek. Aşağıya düşen ejderha ise kısırlaşır. Çocuğu olmaz. Benim 3 tane çocuğum oldu. Gerçekten annelik görevi bana geldiği için mutluyum." O an aklıma ilk uyandığım zaman anne ejderhanın pençesi üzerimdeydi ve üzerim hep toprak olmuştu. Yoksa...

b-"Peki ejderhalar ölüme yakınken toprak olmaya başlarlar mı yoksa bir anda mı toprak olurlar?"

Anne-"Belli bir yaştan sonra toprak dökerler sonra direk toprak olurlar." dedi ve gözlerime baktı. Öldüğünü anlamıştım. Yavaş yavaş ölüyordu. Bu gerçek içime oturmuştu. Kendimi yumruğumu sıkarken buldum. Çocuklarının yanında söylemem doğru mu ki acaba? Ben bunu düşünürken daha büyük bir gerçekle karşılaştım.

EJDERHA DİYARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin