-Biz seninle gece ile gündüz gibiyiz sen gündüzsün ben gece peşindeyim her daim-
- Da Vinci'nin şifresinden daha zor kalbinin şifresini çözmek.-
Daha defteri yeni açmışken kapının zili çaldı. Kapıya doğru baktığımda senin olduğunu fark ettim apar topar toparlanmam bu yüzdendi kusura bakma.
Kucağında uyuyakalmış minikle içeri girerken yüzün solgundu. Noldu?
Yanıma gelip selam verdiğinde yüzün biraz gülmüştü ama hala solgun ve donuk duruyordun.
Senin için endişeleniyorum...
Koltuğa oturttuğumda uykun var gibi başın yana düşmüştü. O güzel kızıl saçların seninle beraber yana savrulmuştu.
Benden yapmamı istediğin oyuncağın, kucağındaki miniğin hediyesi olduğunu sessizce, ona duyurmamaya çalışarak söylemen çok şirindi.
İstediğin oyuncak biraz- tamam kimi kandırıyorum fazlasıyla uğraştırıcıydı. İnce işlemeler gerektiriyordu.
Ama sen ve kucağındaki minik kız beni uğraştıracağı gerçeğini kafamdan atmamı sağlıyordu.
Sanırım sizinle ilgilenmem için bugün erken kapatmam gerekiyordu dükkanımı.
İstediğin oyuncağı yapmak için uğraş verirken seninde minik gibi uyuyakaldığını fark etmemiştim.
Üzerini örtmüş işime geri dönerken hafif aralık dudaklarına baktım.
Tanrım çok güzel duruyordu.
Düşünceleri aklımdan kovmak adına başımı sağa sola hızlıca döndürdüm. Ama sana bakınca tekrar aklıma geliyordu.
Üzgünüm dayanamayarak seni öptüğüm için.
Ama merak etme sadece yanağından öptüm. İsteğin olmadan dudağından öpmem asla...
...
Oyuncağın daha bir kısmını hazırlayabilmişken yarım bıraktım çünkü sen güzelce uyurken kucağındaki minik kıpırdanıyordu.
Seni koltuğa boylu boyunca uzandırıp üstünü örttükten sonra minikle ilgilenmeye koyuldum.
Miniğin burnundan içeri kablo girdiğini yeni fark ettim. Üzülmüştüm. Acaba ne gibi bir hastalığı vardı?
...
Sen hala uyurken minik huzursuzlanmaya başlamıştı çoktan. Onu tekrardan kucağıma aldım.
O solgun yüzünü görmek beni üzüyordu. O yüzden minikle sana çorba yapmaya karar verdik.
Anlaşılan minik fazlasıyla yaramazdı; Az önce onunla anlaşırken şimdi kepçelerle birbirimize savaş açmıştık. Ama kesinlikle ben haklıydım! Kulağımı çekerek o başlattı...
Mutfaktaki hafif müziğe kendi sesimle eşlik ederken minik kucağımda uyku evresine çoktan geçmişti.
Senin için hazırladığım çorbayı kaseye yerleştirirken ayak sesleri ile başımı döndürdüm.
Uyku sersemi halin oldukta harikaydı...
Hafif aralık kiraz rengi dudaklarınla nerede olduğunu kestirmek için etrafa bakışın harika ötesiydi.
Sanki cennetteki altın elmanın sahibi gibiydim.
...
Yemeğini yerkenki halini izlemek çok güzeldi. Hafiften kırmızıya çalan yanakların şirin bir hava oluşturmuştu odada.
Solgun yüzün yaptığım çorbayı içerken normal haline dönmüştü
Kucağımda rahat bir uyku çeken minik ve karşımdaki senle kendimi aile gibi hissediyordum...
Ah, evet kucağımdaki miniğe fazlasıyla alışmıştım.
...
Anlattığın şeyle içim fazlasıyla burkulmuştu.
Az önce kucağımdan miniği alarak ona göre büyük kalacak hapları ezerek verişini izlediğimde dayanamayak sordum ya... Keşke sormasaydım...
Bana ailesinin trafik kazasında öldükten sonra götürüldüğü hastanede kanser tehşisi konulduğunu söylediğinde tabiri yerindeyse başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.
Minik için çok üzükmüştüm.
Acaba onu evlatlık mı edinsem?
***
Oww bu bölüm 400'ün üzerinde kelime yazmaşım 🎆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncak Dükkanı // pcy+bbh
FanfictionSeni ilk defa bir hafta önce dükkanıma elini tutan küçük çocukla girerken gördüm. Gülümsüyordun. Diyeceksin ki bunda farklı ne var? Ahh... gülüşün... içimi eritti desem? Yakandaki karttan okudum kanser tedavisi için açılan dernekte gönüllü çalışıyo...