Gece ben battaniye almaya gidemeden uyuya kalmıştık demek ki.
Karşımdaki görüntüyü uzun uzun izlemek isterdim fakat Choi Hyun ile ilgilenmem gerekti.
Biraz daha karşımdaki güzelliğe baktıktan sonra ayağa kalktım uyandırmamaya özen göstererek.
Ayağa kalkınca koltuktaki görüntüyü bırakasım gelmemişti cidden.
Saçlarına ellerimi daldırdığımda hafif mırıldanmıştı. Görüntü fazla şirindi. Ellerimi hafif sürterek yanağına indirince bir eli kolumu buldu. Fakat hala uykusunda olduğu açıkça belliydi. O yüzden yüzüne elimi değdirmeye devam ettim.
Yanakları hafif pembemsiydi ve pürüzsüzdü. Kızları kıskandırabilecek derecedeydi. Ben bile kıskanmaya başlamıştım.
Fakat o anlamda değil. Herkesten kıskanmaya başlamıştım. Sanki saklamam gereken mücevher gibiydi.
Gözlerim saate ilişince saatin 7 ye yaklaştığını gördüm. Dükkanı açmama 2 saat vardı daha.
Baek'in üzerine battaniye örtüp Choi Hyun'a bakmaya gittim. Huzurlu gibiydi. Büyük ihtimal ağrısı dinmişti çoktan.
Choi Hyun'la ilgilenmeyi bitirdikten sonra masadaki deftere çarptı gözüm. Baekhyun için yazdığım...
....
Saat 8'e yaklaşırken Baekhyun'un sesini duyunca defteri kapatarak hızla ayağa kalktım. Daha defteri görmemeliydi.
Saçları dağılmış, gözleri kısık, hafif aralık dudağı ile yeni uyanmanın verdiği sarhoşlukla etrafına bakınıyordu.
Tanrım sen bana yardımcı ol...
Daha öncesinden hazırladığım için direk kahvaltı masasına geçtik tabi Baekhyun yüzünü yıkayıp geri dönünce.
Kahvaltım her zamankinden daha güzel geçmişti. Masamda birinin sesinin olması benim için huzur vericiydi, özellikle o kişi Baekhyun ise. Tüm kahvaltı boyunca istemsizce gözlerim dudaklarında gezinmişti. Çok güzel duruyordular.
Birlikte masayı toparlarken içeriden gelen ağlayış sesiyle elimdekileri bırakıp içeri geçecektim ki Baekhyun buna engel oldu.
"Minik canavar uyanmış olsa gerek, ben bakıp geleceğim."*
Hafif kafamı sallarken çoktan içeri gitmişti bile. Minik için endişeleniyor oluşu daha doğrusu ilgili oluşu yüzümü gülümsetmişti.
Kahvaltı masasını kendim toplamayı bitirince Baek'in uzun süredir içeride oluşu aklıma geldi. Choi Hyun tekrar ateşlenmiş olmalıydı.
İçeri adımımı atınca Choi Hyun'un hala uyuyor olduğunu gördüm. Peki Baekhyun neredeydi?
Muhtemelen onun için yaptığım oyuncaklardan birine takılmıştı gözü. Ona olan sevgimi oyuncaklara yansıtmayı seviyordum. Zaten bunu onun için yazdığım defterde dile getirmiştim.
Bir dakika... Defter? Oh olamaz!
Çalışma masamın olduğu tarafa ilerlediğimde gördüm onun silüetini. Oh, Hayır...
Evet, okuyordu. Onun için yazdığım defteri okuyordu. İçimdeki tüm hisleri akıttığım defteri okuyordu. Ona karşı olan her şeyimi öğreniyordu ama yarım öğreniyordu. Bir planım vardı. Defteri eline verirken dökecektim içimde kalan yarım -deftere yazmadığım- hislerimi.
Yüzünü göremiyordum sadece elinde defter olduğu belliydi. Yutkundum.
" Baekhyun..."
Ona seslenişimle arkasını döndü. O da benim gibi kızarmıştı. Ama benim kadar olamazdı. Şuan kulaklarıma kadar yanıyordum.
En çokta kalbim yanıyordu.
"B-ben... Özür dilerim."
Hiçbir şey söylemiyordu. Transa geçmiş gibiydi. Neden özür diledim bilmiyorum ama kendimi ona sevgimi açıklamadığımdan suçlu hissediyordum. Böyle olsun istemezdim.
Transtan çıkar gibi başını sağa sola salladı. Gözlerinin büyüklüğü benimki ile yarışır gibiydi.
Defteri kalbinin üzerine sıkıca bastırdı ve sulu gözleriyle dükkanımı terk etti.
Gitmişti işte.
Gitme. Benden gitme. Lütfen...
*********
Finale son 1 bölüm ☆*:. o(≧▽≦)o .:*☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncak Dükkanı // pcy+bbh
FanfictionSeni ilk defa bir hafta önce dükkanıma elini tutan küçük çocukla girerken gördüm. Gülümsüyordun. Diyeceksin ki bunda farklı ne var? Ahh... gülüşün... içimi eritti desem? Yakandaki karttan okudum kanser tedavisi için açılan dernekte gönüllü çalışıyo...