2

3.5K 330 99
                                    

Jimin sabah uyandığında burnuna dolan leziz yemek kokuları ile başladı güne. Jin hyung gelmiş olmalıydı. Ondan başka bu evi bu kadar iştah kabartıcı şekilde kokutan kimse yoktu.Üst komşularıydı ve oldukça yakınlardı. Neredeyse her gün birliktelerdi ve dedikodunun dibine vururlardı. Zaten kısa süre sonra içeriden gelen cam silme sesine benzeyen tanıdık gülüş ile kesinleşmiş olmuştu bu. Yataktan doğrulup ayaklarını yere sürerek salona geldi. Salona girer girmez gözlerini tam açamazken Jin Hyung tarafından omuzlarından tutulup banyoya sürüklendi. ''Dana gibi uyudun çabuk elini yüzünü yıka kahvaltıya gel hatta güzel güzel giyin.'' Küçük beden hyunguna şaşkın bir şekilde bakarken her zamankinden daha özenli giyinmiş olduğunu gördü. ''Hyung düğün mü var bu ne kılık?'' 

''Sorgulamayı kes ve dediklerimi yap. Masada anlatacağım.'' Son kez Jimin'e göz atıp banyodan çıkmıştı. Jimin'de omuz silkip dediklerini yapmaya başladı. Güzelce giyinip salona geldi. Mutfak masasına baktığında çeşit çeşit yemekler gördü ve ayriyeten fazladan bir tabak vardı. ''Hyung fazladan tabak koymuşsun.'' Jungkook o sırada elinde kumanda ile oturduğu koltuktan kanalları değişirken ona kaş-göz hareketleri yapıyordu. ''Hayır benim hayatımın erkeği, alın yazım ve enişteniz olacak seksi beyinli ,tavşan suratın kuzeni Kim Kocam Namjoon aşkımcım geliyor."

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı Jimin. Seokjin, küçükleri buraya taşındıkları gün görmüştü Namjoon'u. Namjoon kuzeni Jungkook ve arkadaşı Jimin'e yardım etmek için gelmişti o gün. Onlar evi yerleştirirken Jin yaptığı yemekleri kaplara koyup onların kapısında almıştı soluğu. Şansına da Namjoon açmıştı kapıyı. Birkaç dakika ayakta laf ettikten sonra Namjoon onu eve davet etti. Bu sayede ikili ile de yakın olmuş oldu.

"Ne zaman gelicek?" Seokjin, Jimin'in sorusu üzerine Jungkook'a baktı.

"Yarım saate burada olur." Dediği an kapı çalınca Jin dudaklarından kısa bir çığlık kaçırdı. Hemen üstüne başına çekidüzen verip kapı deliğinden baktı. Kapıyı açıp Jungkook'u yanıltarak erken gelen Namjoon ile sarılıp içeri aldı onu.

"Hyung erken gelmişsin yarım saatin vardı?"

Namjoon, Jungkook' un  yanına gidip saçlarını karıştırdı.  "Ne o istenmiyor muyum?"

"Ya hyung öyle demek istemedim." Ayaklanıp kucaklaştı kuzeniyle.  Ardından Jimin ile de sarıldı ve sarı saçlarını karıştırdı.

"Yaa hyung saçlarım kabarıyor." Söylenirken ellerini saçlarının üstüne bastırdı Jimin.

"Saçların hep kabarık Jimin-shii."

Evet doğruydu. Jimin'in saçları hep kabarıktı. Zaten minyon bir tipi olduğu için bu onu ayrıca sevimli gösteriyordu.

"Hadi masaya herkes!" Seokjin, Namjoon oturunca karşısına oturdu hemen. Kendisini onunla bir akşam yemeğine çıkmış gibi düşünüyordu.  Yani... Hayal ediyordu.

Jungkook çoktan oturmuş yemeye de başlamıştı. Jimin kendisine birkaç tane pankek alıp üzerlerine nutella sürdü tek tek.

"Sadece nutellalı pankek yersen saçlarını yolarım Jimin. Yumurta ve peynir de yenicek."
Jimin, Seokjin'in sesi ile o tarafa dönüp minnoşca gülümsedi. Seokjin başını başka yöne çevirmişti ona bakmamak için. Çünkü bakarsa ikna olacağını biliyordu bu sevimlilik karşısında . Gözleri Jimin ve kapı arasında mekik dokurken söylendi.  "Bakma öyle bana."

Jungkook lafa atladı. "Jimin, peynir ve yumurtadan daha fazla kaçamazsın."

"Kaçtığı için küçük kaldı zaten." Jimin şaşkınlık nidaları çıkarırken Namjoon'a döndü. "Sende mi hyung?!"

"Evet. Hiç yemiyorsun bunlardan."

"Ama sevmiyorum." Uzanıp çatalına sosis batırdı. Tam ağzına atacağı sırada ağzına dolan dolulukla öylece kaldı. Seokjin ondan önce davranmış, yumurtayı ağzına sokmuştu. 
Jimin ise yüzünü buruşturarak zorla yemeye başladı.

Kahvaltıdan sonra Seokjin mutfağı toplarken Namjoon ise ona yardım ediyordu. Jungkook ise hazırlanmış okula gitmek için Jimin'i bekliyordu.

"Jimin-shii hadi! Geç kalacağız!" O sırada Jimin saçlarını düzeltmeye çalışarak huysuz bir ifade ile içeri geldi.

"Olmuyor, düzelmiyor bu saçlar!"

"Boşver şimdi saçı da çıkalım artık yoksa Jin hyung kovucak bizi yalnız kalsınlar."

Jimin söylene söylene evden çıktı. Asansörün önüne gelip beklemeye başladılar. Karşı dairenin kapısı açıktı. Asansör geldiğinde nakliyatçılar ellerinde kolilerle içinden çıktılar. Kısa bir bakış atıp asansöre bindi ve umutsuzca asansörün aynasından saçını düzeltmeye çalışıyordu. 

"Saçların için maske alsana."

"Onlar hep yalan inanmıyorum o maskelere. Magnum reklamında çıkan ses gerçekte çıkıyor mu? Hayır. O yüzden saç maskelerine de inanmıyorum. "

"İyi de ikisi ne alaka?"

"Uff illa alakası mı olması lazım?"

"İyi. Bir şey demiyorum sana kendi bildiğini okuycaksın yine."

Omuz silkip kapıya döndü Jimin. Asansör durup kapı açıldığı an göz göze geldiği kişi ile zaman kavramı durmuştu onun için.
Yılların yükü bir anda kalbine hücum etmişti.
Karşısındaki kişi, ilk ve son aşkıydı.

Kim Taehyung.

Bölüm geç geldiği için özür dilerimm. Tek ricam oy verip yorum yapmanız. sizleri seviyorum 🌙💙

 sizleri seviyorum 🌙💙

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
My High School Love -VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin