Kampüste tek başıma otururken yanımda hissettiğim kıpırtıyla başımı çevirip oturan Hyun Bin'e bakıp gülümsedim. Son iki gündür olduğu gibi zorlama bir gülümseme değildi bu. O olaydan sonra iki gün okula gitmek istemediğim için Hyun Bin ile görüşememiştik. Ona hasta olduğumu, bu yüzden okula gelmediğimi söylemiştim. Ama onu görünce sanki dünya karanlıkken bir anda aydınlanmıştı. Elindeki kutuyu uzatıp açmamı bekledi merakla. Meraklı gözlerine dayanamayıp uzattığı kutuyu alıp açtım. Kutuda gördüğüm donutlarla kocaman gülümseyerek ona baktım.
"Neleri sevdiğin konusunda birilerinden kopya çekmiş olabilirim." suçlu bir çocuk edasıyla yüzüme bakıp gülümsedi. "Başarılı bir şekilde kopya çekmişsin." kıkırdadım.
"Yüzünü böyle güldürebileceksem birilerinden hep kopya çekerim."Tebessüm edip donutlardan birini ona uzattım. Başını hızla iki yana salladı. "Olmaz onlar senin." hemen dudak büzüp başımı yana eğdim ve büyüttüğüm gözlerimle ona bakmaya başladım. Amacımı anlayınca bakışlarını kaçırmaya çalışsa da başarılı olamamıştı. "Aishh tamam tamam bakma öyle." yanaklarımı sıkıp donutlardan birini alıp yemeye başlayınca zafer kazanmış bir şekilde gülümseyip kendi donutumu yemeye başladım ben de.
"Okuldan sonra boş musun?" genelde okuldan sonra yapacak bir işim olmadığı için hep boş olurdum. Bu yüzden başımla onaylayıp ona baktım. "Evet boşum."
"Acaba... Okuldan sonra bir şeyler yapmak ister misin?" utangaç bir edayla sorunca gülümsemeden edememiştim. "Çok isterim."
Yanıtımı duyunca hemen parlayan gözlerle bana bakıp gülümsemişti. "Senin dersin bir saat geç bitiyor. Ben seni okulun önünde beklerim."Başımı hemen iki yana salladım. "Beklemene gerek yok. Yani ben kimseyi bekletmeyi sevmem. Buluşacağımız yere gelirim ben."
"Ben de bekletilmeyi sevmem." mahcup bir ifadeyle ona bakınca yüzündeki gülümsemenin büyüdüğünü görmüştüm. Çenemi kavrayıp tamamen yüzümü kendine çevirirken elini yanağıma çıkarıp hafifçe okşamaya başlamıştı. "Ama seni beklemek yapmayı en sevdiğim şey. İster bir saat olsun, ister bir yıl, ya da bir ömür. Ben seni beklemeyi hep seveceğim."
Söyledikleri karşısında âdeta nutkum tutulmuştu. "Utandın mı? Kıpkırmızı oldun." kıkırdayıp sanki çocukmuşum gibi kafamı okşamıştı.
"Hiç de bile..." kıkırdayıp başımı çevirdim."Hmhm öyle olsun bakalım." ayaklanırken bana baktı. "Ben şimdi derse giriyorum. Seni çıkışta beklerim."
Başımla onu onaylarken birden eğilip yanağıma öpücük kondurmuştu. Şaşkın bir şekilde onun peşinden bakarken arkasını dönüp şebek bir ifadeyle bana bakmıştı. Elimi yanağıma götürüp hâlâ dudaklarını hissettiğim kısmı okşadım. Hafifçe tebessüm edip ayaklandım. Sınıfa ilerlerken çatık kaşlarla bana bakan bedeni görünce boş bakışlarla birkaç saniye ona baktıktan sonra bir yabancının yanından geçiyormuş gibi onun yanından geçip gittim. Evet. O artık bir yabancıydı. Sınıfa girince Jungkook'un yanına oturdum. Meraklı bakışlarla beni süzerken kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Neden öyle meraklı meraklı bakıyorsun?"
"Bu yüzündeki mutluluk da ne böyle? Yüzünde güller açıyor." o diyene kadar yüzümdeki gülümsemenin farkına bile varmamıştım. "Hiiç her zamanki halim."
Elindeki kalemle kafama hafifçe vurup ayıplar şekilde bana bakmıştı. "Bir de yalan söylemeye mi başladın? Çok ayıp Park Jimin"
Kafamı ovuşturup somurtuk bir yüzle ona baktım. "Yalan söylemiyorum...*
"O zaman ne oldu anlat."
Yanaklarımı şişirip ona baktım. "Hyun Bin beni öptü..."Gözleri kocaman olurken hızla yerinden fırlayıp bana baktı şaşkın şaşkın. "Ne? Seni öpt-" o ortalığı yaygaraya vermeden hızla elimi ağzına bastırıp yanıma çektim.
"Yanağımdan öptü sakin olsana salak!"Kaşlarını çatıp bana bakınca gözlerimi kırpıştırıp ona baktım. "Ne oldu?"
"Öyle bir dedin ki umutlandım..."
Göz devirip önüme döndüm.
"Çıkışta gezelim mi?" başını eğmiş suratını tam dibime yaklaştırmıştı. Çok komik göründüğü için gülmeden edememiştim. Sanırım ben de yakından çok komik görünüyordum ki o da gülmeden edememişti. Niyet ikimiz de susunca sorduğu soruya yanıt verdim hızlıca. "Çıkışta Hyun Bin ile buluşacağız."Yüzüne aptal bir gülümseme yerleştirmiş bana bakmaya başlamıştı. "Ne diye öyle aptal aptal gülümsüyorsun?"
"Hiiç öylesine." ayıplar bir ifadeyle ona bakıp başımı iki yana salladım. "Evet kesin öylesinedir." hoca derse girince ikimiz de tartışmayı bir kenara bıraktık ve güzelce dersi dinledik. Evet hangi kitapta geçiyordu bu? Öyle bir şey olmadı. Sürekli imalı laflar edip durmuştu. Ben de onu görmezden gelmeye çalışmıştım. Dersin sonunda hızlıca eşyalarımı toplayıp ayaklandım. "Hadi ben gittim." Jungkook'un bir şey demesine fırsat bırakmadan koşarak sınıftan çıktım. Kolumdan tutulup çekilmemle birlikte afallasam da hemen toparladım ve karşımdaki bedene bakıp gülümsedim. "Beni bekletmemek için mi böyle koşuyordun yoksa?" tam konuşacağım sırada araya giren üçüncü şahıs ile - evet Jungkook- bakışlarım ona kaymıştı. "Bana bir veda bile etmeden sınıftan çıktı."Ters ters Jungkook'a bakıp Hyun Bin'r döndüm ve hemen gülümsedim. "Ondan ne kadar hızlı uzaklaşırsam enerjimi o kadar çabuk toparlarım diye koşuyordum."
"Ee enişteye tanı-ah!" canım arkadaşımın kırmak üzere olduğu potu son anda ayağına sertçe basarak engel olmuştum. O iki büklüm olurken Hyun Bin şaşkın şaşkın bize bakıyordu. "Sen bizi takma kafana bizim normal halimiz bu." Tatlı tatlı gülümseyip Jungkook'u işaret ettim. "Bu en yakın arkadaşım Jungkook. Jungkook, bu da Hyun Bin. Tanıştığınıza memnun olduğuma göre hepimiz yolumuza gidebiliriz!" hemen Hyun Bin'in koluna girip onunla birlikte peşimizden şaşkın şaşkın bakan Jungkook'a aldırmadan oradan ayrıldık. Okuldan çıkıp arabasının yanına geldiğimizde gülmeye başlayınca meraklı bir şekilde ona baktım. Neden öyle gülüyordu? Yüzümde bir şey mi vardı? Saçım mı bozulmuştu? Bu tür soruları kendime sormaya devam ederken beni daha fazla merakta bırakmamış kendi içimdeki sorgudan kurtarmıştı. "İkinizin çok garip bir arkadaşlığı var."
Gülüp başımla onayladım. "Evet öyle. Beni tam anlamıyla anlayan tek kişi."
Arabanın kapısını bana açarken durup samimi bir ifadeyle bana baktı. "Ben de ikinci kişi olmayı çok isterim." samimi itirafı karşısında içim sıcacık olmuştu. Tebessüm edip arabaya bindim ve ona baktım. "Umarım öyle olur. Bunu ben de isterim."
Uzanıp saçlarımı karıştırdı ve kapıyı kapatmadan hemen önce konuştu. "Bunun olması için elimden geleni yapacağım." ardından direksiyona geçti. "Nereye gidiyoruz?""Yol bizi nereye götürürse." yan bir bakıp atıp sırıtınca yalandan gözlerimi devirdim. "Çok gizemlisin."
"Eh bu sayede havalı değil miyim?"
Tek gözümü kısıp düşünür gibi yaptım. "Öylesin sanırım."
Burun kıvırıp arabayı çalıştırdı ve okuldan çıktık.Yola çıkalı ne kadar olmuştu bilmiyordum ama içimde kötü bir his vardı ve bu huzurumu kaçırmıştı. Camı hafifçe aralayıp temiz havayı içime çekerken bu korkunç histen kurtulmaya çalıştım. Ama huzursuzluğum azalmak yerine daha da artıyordu. Hyun Bin'de bunu farketmiş olucak ki endişeli bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. "Sen iyi misin? Hasta falan mısın?"
Başımı iki yana salladım. "İyiyim merak etme. Sıcak olduğu için bunaldım sadece."
"Sana su vereyim." Tek eli direksiyonu tutmaya devam ederken torpidoya doğru eğilip içinden aldığı suyu bana uzatmıştı.
Suyu alacağım sırada nerden geldiğini anlamadığım bir darbeyle araba savrulup reklam panosuna sertçe çarpıp durmuştu. Çarpışmanın etkisiyle başımı sertçe torpidoya çarpmıştım. Bilincim kapanmadan önce hatırladığım son şey Hyun Bin'in direksiyona yaslanmış yaralı yüzü ve canımın ne kadar çok yandığıydı. Sonra herşey karardı.Merhabalar. Normalde bölümü geçen hafta atacaktım öyle demiştim ama bölüm bir türlü içime sinmedi. Ben de içime sinmeyen bir bölümü sizlerle paylaşmak istemedim bu yüzden yarısını silip tekrar yazdım. Geçiş bölümü gibi düşünebilirsiniz. Bu bölümde Vmin yok denecek kadar azdı ama sonraki bölüm için aklımda bayağı bir şeyler var. Umarım kaza anını yazabilmişimdir ve umarım bölümü beğenmişsinizdir. 💙💙💙
Sizce sonraki bölüm neler olacak? Neler olsun istersiniz? Tahminlerinizi ve fikirlerinizi almayı çok isterim.
Son bir şey daha.. Yazım yanlışı varsa kusura bakmayın.✨✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My High School Love -Vmin
FanfictionPark Jimin ve Kim Taehyung yıllar sonra kapı komşusu olarak karşılaşıcaklarından habersizdi.