Noel akşamı.Tanıdık bayram duygularını topluca hissettiren bir akşam: Umutsuzluk, ıstırap, keder.Tek tabanca takılmak için pek uygun bir zaman değil.O yüzden derim ki, Şükran Günü ve 2 Ocak arasında hiçbir çift ayrılmamalı.Tatil dönemi süresince daima bir ilişkiniz olmalı.Daima.Arıza yanı, elbette hediyeler.
Şahsen, her zaman kuşkulandığım şey, Noel'de herkesin benden daha mutlu olduğu.Hiç gerçek bir Noel geçirdiğimden değil.O bambaşka bir Dickens öyküsü.
Gitmek için önümde üç seçenek var: Kevin McCorney'in ev partisi, Linda Falcon'un bowling salonunda verdiği parti ve Barney dayımın evindeki aile yemeği.Sanırım Noel neşem yüzünden üçüde ilgimi çekmiyor.Sanırım Bowling salonu daha eğlenceli bir seçim olacaktır.Noel partilerine giderken iki kuralım vardır: Yanınızda biriyle gidin ve de şık olun.Bu sene yapılacaklar listesinde kural kitabımı düzenlemek ilk sırada olacak sanırım.En azından yarısını.Yalnız olmasaydım bu gece Bootsy Bellows'a gitme lüksüne sahip olacaktım.Los Angeles'ı bilmeyenler için: Bootsy Bellows damsız almayan ünlü bir gece kulübü.Kader dediğimiz arkadaş burada sahneye çıkıyor.
Arabayla giderken.Uzakta bir evin önünde dikilen güzel vücutlu bir kız gördüm.Sanırım partiye gitmek için arkadaşlarını bekliyor ya da sevgilisini.Birden arkamdan gelip, beni geçen bir BMW 520d kızın önünde durdu.Hızımı düşürdüm.Kız hiç duruşunu bozmadan arabadaki adamla konuşmaya başladı.Şoför koltuğundaki adam başını camdan çıkardı ve eliyle kıza binmesi için ısrar edici bir işaret yaptı.Sanırım kızın duruşunu bozmamasından buradaki durumu hepimiz anlamış bulunuyoruz.
BMW'nin arkasında durdum.''Geciktiğim için üzgünüm tatlım.Noel'in iş çıkışı saatine yakalandım.'' Kız ve arabadaki eleman başlarını bana çevir...Şükürler olsun Tanrım.Bir Noel mucizesi.Sarı saçlar arasından beliren yüzü görünce, gerçek Noel ruhunu yaşamaya başlıyorsunuz.BMW'deki beyaz ceketli dostumuza gülümseyerek arabama bindi.
''Beni kurtardığın içi sağ ol.Minik popom donuyordu ve şu gerzekte sanırım bu Noel bekâretini kaybetmeye çalışıyor.'' BMW ve bize bir nevi faydası dokunan dostumuz uzaklaşınca inmek üzere bir hamle yaptı.
''Son üç Noel'dir yaptığı gibi.Biliyor musun, hava çok soğuk.Seni bırakmamı ister misin?''
''İyi fikir.Sanırım arkadaşlarımla orada buluşmak daha kolay olacak.Bu gidişle evimi bulabileceklerini hiç sanmıyorum.''
''Aksanın...Sen Fransız'sın.Fransızlara bayılırım.''
''Öyle mi?Peki sen kimsin?''
''Rusty.''
''Rusty.Rusty neyin kısaltması Russel'ın mı?''
''Teknik olarak öyle.Ama benim adım Ryan, Ryan Summer.Ama Ryan ismiyle pek aram yoktur.''
''Kendine iyi bir takma ad bulmuşsun, Rusty.Aslında benim de bulmam gerek.''
''Bana adını hâlâ söylemedin.''
''Ah evet, özür dilerim.Şu an biraz uçuyorumda, anlarsın.Ben Vesper.'' Vesper, Akşamyıldızı, Venüs, tam bir leydi ismi.
''Pekâlâ Vesper.Nereye gidiyoruz?''
''Bootsy Bellows.Senin için de uygun mu?''
''Evet, evet bende oraya gidiyordum zaten.''
''Öyle mi?Damını yoldan mı alacağız?''
''Aslına bakarsan, aldım bile.''
Bootsy Bellows'ta arkadaşlarıyla buluştuk.Arkadaş grubunun geceleri fazla çıkmayan tiplerden olduklarını düşünmeye başladım.Ama daha kolay sarhoş oluyorlar.Ne kadar sarhoş, o kadar eğlenceli değil mi?Vesper'la kendime içki almak için bara gittim.Ona ne içmek istediğini sorduğumda ''Şaşırt beni.'' demişti.Sanırım aklımda uygun içki var.
''Ne alırsın dostum?''
''Üç ölçü Gordon's Cin, bir ölçü Votka, yarım ölçü Kina Lillet.Şampanya rengi alana kadar buzla çalkala, limon dilimiyle servis et.'' Ne olduğunu merak ettiniz değil mi?On üç yaşından beri ezbere bildiğim bir içki tarifi.Bugün sahne almasının sebebini şimdi söyleyip, sürprizi bozmak istemem.Barmenin hazırlamasını beklerken Vesper bana uzaktan göz kırptı.Gülümsemeyle karşılık verdim.
Amerikalıların bir değimi var: ''Kendini akışa bırak.'' İçkileri aldım.Yani, evet, tatil hüznüne biraz fazla kaptırdım.Ama böyle baş döndüren çapta bir kızla partiye gittiğinde, yola koyulma ve akmaya başlama vaktidir.İki elindede ot var.İçkiyi ona ben içirdim.''Hey, daha önce böyle bir şey hiç içmemiştim.Nedir bu?''
''Sek martini.''
''Tamam ama adı ne?''
''Vesper.''
''Ciddi olamazsın.''
''İstersen Google'da ara.Üç ölçü Gordon, bir ölçü Votka, yarım ölçü Kina Lillet.''
''Kine Lillet mi?Fransız şarabı olan mı?''
''Evet.Ama tam olarak Vermut değil.''
''Biliyorum biliyorum.İçtiğim ilk içki Kina Lillet'ti.'' Bu size sürpriz oldu değil mi?
Belki saat geç olduğundan.Belki alkolü fazla kaçmış Vesper'dan.Belki de sadece kendimize minik mutlu bir Noel yaratmak için karşılıklı, delice bir arzudan.Nedeni her neyse, hiç bu kadar hızlı birliktelik yaşamamıştım, ve kendimi karakterime epey aykırı bir şey söylerken buluyorum: ''Yarın akşam yedide buz patenine gitmeye ne dersin?'' Ben bunu derken dudaklarım Vesper'ın dudaklarından ayrıldı.Partiyi erken terk edip arabada...
''Kulağa eğlenceli geliyor.''
Ve olan o ki, onca yıldan sonra, küçük Ryan nihayet Noel'de istediğine kavuştu.Noel'in on iki günü gerçeküstü bir şekilde uçup gidiyordu.Evet, hayli ilginç bir yolculuktu.Ambalaj, karşı konulamayacak cinstendi.Yeni türde bir seksilik taşıyan, çok çekici bir kız.Bakışları çekme şekline kim tav olmaz ki?Ayrıca, öyle çok ortak noktamız var ki.O tatlı, eğlenceli, özgün, uyarıcı, sürprizlerle dolu.Bilardoda harika olduğunu söylemiş miydim?Merak etmeye başladım, acaba nihayet, sürekli ilgime nail olacak kişi bu olabilir mi?
Demek istediğim yılbaşı partisinde dans ederken, karşıdan yürüyüp gözleriyle beni süzen ateşli kadın bakışlarımı üstünde toplayamadı.Vesper'la dans etmeye verdim kendimi.Fransız şarabı gibi bir kız.Benim evime geldiğinde odamdaki aynaya ''Sana tapıyorum.'' gibi yazılar yazmayı seviyor.En sıkıcı günümüzde bile ben yatakta GQ okurken, o da yanımda Vogue okuyor.Üstelik evi bizimkinden on dört blok ötede.Ne kadar sık takıldığımızı anlıyorsunuz ha?Yılbaşı partisine dönersek...
''4, 3, 2, 1.Mutlu yıllar!'' Kalabalığın içinde herkes sevgilisiyle öpüşüp kadeh tokuşturmaya başladı.Vesper'ın kaç bardak şampanya içtiğini saymadım ama bana fırsat vermeden ''Mutlu yıllar!'' diye bağırdığım an beni yakaladı ve sımsıkı o Fransız öpücüğüyle öpmeye başladı.Onun sayesinde Fransız öpücüğünü sevmeye başladım.
Sıra kadeh tokuşturmaya geldi.Vesper kadehini öyle sert vurduki, elimde kırık kadehle kaldım.Sevgili Vesper'sa deli gibi, iğrenç bir kahkaha attı.Göğüslerini açsa bile, kalabalığın ilgisini böyle çekemezdi, yani sanırım.
Başarısızlığa mahkum her ilişkide, öyle bir an gelir ki ben, ''eyvah anı'' derim.Ufak bir şey olur ve sonun başlangıcına tanık olduğunuzu bilirsiniz.Bir anda durur ve düşünürsünüz: ''Eyvah, ufukta buz dağı.'' Vesper'la bu anımız, çok sayıda eyvah anlarımızın birincisiydi.Ufak tefek tartışmalarla başladı.Ardından, gelişigüzel melankoli nöbetleri geldi.Büyük çıkışlar ve manik düşüşler.Bu kız nerede dur demesi gerektiğini hiç bilmiyor.Ve kararsız, sorumsuz davranışların ardı arkası kesilmez oldu.Arabamla kaza yaptı ve teşekkür ederim, hayır.Hayır, babama anlatmak kolay olmadı.Aynadaki sevgi sözlerinin yerini ''Senden nefret ediyorum.'' ve türevleri aldı.Ama her seferinde devam etmek için pek neden kalmadığını düşündüğümde çok önemli bir ortak yönümüz olduğunu hatırlıyorum: Karşı konulmaz cazibe.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUSTY
RomanceTüm bunların anlamı ne?Rusty, size onu biraz anlatayım.Rusty Summer yakışıklı ve kızlarla şansı her zaman iyi giden bir lise öğrencisi.Bütün kızlarla arası iyiyken, sadece birine bağlanmak ona göre değil.Herkesten çok kendini seviyor. Kendine bakıp...