ARAYIŞ

25 0 0
                                    

Neden bilmiyorum ama, bazen meseleleri kafama yeterince takmadığımı düşünüyorum.Chloe olayı bunu değiştirdi, en azından bir süreliğine.Ama o süre içinde büyük kayıplar verdiğim söylenebilir, değil mi?Bugün Liz'i ziyarete gittim.Strese iyi gelen bitki çaylarından anlıyor.Sibirya Ginsengi diye bir çamur ikram etti.Tatlarını sevmememe rağmen, strese iyi gelen bitki çayları şu anki reçetem.Düzelip sahalara dönmem yakındır.

''Demek istediğim, sadece elli yedi yaşında.O kadar da genç değil.Bence iyi anlaşabilirsiniz, kendisi çok yakışıklıdır üstelik.''

''Rusty, sırf evli değilim diye yalnız olduğumu düşünüp, bana müzik öğretmenini ayarlamaya çalışma.Hem sana kim boşta olduğumu söyledi?''

''Ah Liz, bunu bana yapamazsın.Sadece bir sene kalmıştı reşit olup evlenme teklif etmem için.'' Hey, gemi tamamen yelken açmamış, öyle değil mi?Umarım şu müzik öğretmeni de artık bir kadın, ya da bir adam bulurda sıralar ve masalar taciz edilmekten kurtulurlar.Sormayın daha iyi.

''Üzgünüm tatlım, benim tipim değilsin.'' Bu halimle Liz bile beni reddetti.Sanırım, Ella Barkins'le konuşmak için iyi bir zaman değil.Kapı çaldı, otuz saniye geçmeden Liz yanıma geldi. ''Roxanne diye bir kız seninle görüşmek istiyor Rusty.Siyahî kızlardan hoşlandığını bilmiyordum.''

''O geceye kadar ben de bilmiyordum Bayan Schmidt.'' Roxanne'i o geceden beri görmedim.Bu da aşağı yukarı iki buçuk hafta yapıyor.Neden şimdi?Bu sorunun cevabında genelde bela olur.Günün her gördüğüm saati gülümseyen Roxanne, Ashton Kutcher filminden çıkmış emekli bir asker kadar nötr bir ifadeyle bakıyor.Aslında biraz daha üzgün, sanırım ağlamış.Bela, kesinlikle bela.

''Merbaha Rusty.'' Sesi de biraz kısık.Tamamen bela.Yinede merakta kalmaktan iyidir.

''Merhaba kız.Özledim seni.Hey, burada olduğumu nasıl bildin?''

''Annen söyledi.Konuşmamız gerek.''

''Tabi.''Roxanne mutsuz görünmesi yetmezmiş gibi arkama ters bir bakış attı.Dönüp baktığımda Liz'in koridordaki bir vazonun tozunu aldığını gördüm.Dinlemiyormuş gibi yapmak için ucuz bir numara değil mi?Kapıyı kapatıp dışarı çıktım.''Ee nasılsın?''

''Hamileyim.''

Bana öyle geliyor ki, dert ettiğiniz sorunların hiç aslı astarı yoktur.Sizi gafil avlayanlar, bir cumartesi günü hiç beklemediğiniz anda yakalayanlardır.Onunla birlikte yüzleşmeyi önerdim, ama tek başına yapmak istedi.İkimiz de biliyorduk ki, eğer bebeğin beyaz çocuk özellikleri olursa bu Roxanne ve Ashton'un sonu olurdu.Bu akşamki sunucunuzu saymazsak tabii.Fakat soğukta dururken, pişmanlık duyduğumu fark ediyorum.Aklımdan şöyle şeyler geçiyor: Asla tanıma şansı bulamayacağın bir çocuk.Senin, en iyi dostunun mutlu geleceğinin meyvesi olması gerekirken, senin.Her zaman isteyeceğiniz türden bir erken Noel hediyesi değil, ha?

Roxanne çocuğu aldırdığı klinikten çıkarken, olanlar için yeterince üzülmediğimi fark ettim.Lanet olsun!Anlık zevk uğruna en yakın dostlarımın hayatlarını mahvettim.Sanırım artık, bencilliği bırakıp yaptıklarımın başkalarına nasıl dokunacağını düşünmeye başlamam gerek.''Uzun sürmedi.'' Gözyaşları hala dinmemiş, benden bakışlarını kaçırıyor.Ben koluna girene kadar yürümekte bile zorluk çekiyordu.''Lanet olsun, donuyorsun.'' Gözlerinin içine bakmayı denedim. ''Kendini nasıl hissediyorsun?''

''Boş.'' O gece Roxanne'in evinde, karşılıksız bir şey aldığımı düşünmüştüm.Pek öyle yürümedi, değil mi?

Öf be.Her şey yoluna girerse, belki mahvolmakla bu kısa temas bir işarettir.Düşünmeye başlamam gerek...Bazı değişiklikler yapmayı.Bu gidişle en geç otuz yaşımda ezik bir işte çalışıp, tek gecelik ilişkiden kazara doğmuş çocuğumu metroyla okula götürmem gerekecek.Biliyor musunuz, artık ligimi değiştirme zamanımın kesinlikle geldiğine eminim.Ödevlerimi yapacak bir kız arkadaşım da kalmadığına göre, sanırım bir süre kitaplar kadınların yerini almalı.Beni yanlış anlamayın derslerim o kadar da kötü değil, hatta hiç kötü değil.Sadece, gelecekte tatmak istediğim pahalı zevkler ve kafamla aletimi kızlardan biraz uzaklaştırmak için bir süre derslerle meşgul olmak en iyisi gibi görünüyor.Hem küçük yüzbaşının şu sıralar sahalara dönebileceğini sanmıyorum.Ah, endişelenmeme gerek yok.İyi olacağım, iyi olacağım.Bunu hissediyorum.

Liz bizimkiyle birlikte birkaç aileyi akşam yemeğine davet etti.Normalde bu tip davetlere annem ve babam yalnız gider ama, söz konusu Liz olunca tolerans gösterebilirim.Yeni erkek arkadaşı da yemekteydi.Nicholas, emekli bankacı, bolo kravat takıyor.Sanırım girişte gördüğüm kovboy şapkası ona ait.Altmışlarında olmasına rağmen, hâlâ hayattan keyif alıyor gibi duruyor.Büyük başarı.Kafam çok dolu olduğu için, tuvalete girerken kapıyı çalmayı unuttum ve onu arkası bana dönük işerken yakaladım.''Ah, özür dilerim.''

''Sorun değil, çıkmana gerek yok.Bir dakikada bitecek...Belki de on.''

''Beklerim.Acele etmeyin.''

''Başka seçeneğim yok.Eskiden işerdim.Şimdi damlatıyorum.Ben Nicholas.Adınız neydi?''

''Rusty.''

''Nasılsın Rusty?''

''İdare eder.Ya sen?''

''Bok gibi.''

''Evet, bende.Bende.''

''Bolo kravatını beğendim.''

''Sağ ol.Koleksiyonum var.'' Yerimde kıpraştığımı gördü.

''Biliyor musun, yaşlanınca sabretmeyi öğreniyorsun.Evet.Eskiden hiçbir şeye zamanım yoktu.Sürekli koşturmaca.''

''O duyguyu bilirim.''

''Evet.Karım beni zorla kısa tatillere çıkarmaya çalışırdı.Hawaii, Reno...Hep derdimki 'Seneye Peggy, seneye.' İşim daima başımdan aşkındı.Hep daha çok zamanım olacak sanırdım.Sonra bir pazar akşamı, fırından tencereyi çıkardı.'Çorba hazır:' diye bağırdı ve mutfakta yığılı kaldı.Ansızın.Öldü gitti.''

''Çok üzüldüm.''

''Parçaları toplamaya çalıştım.Hep sözünü ettiği sekiz günlük gemi turuyla tek başıma Jamaika'ya bile gittim.Peggy'i aklımdan bir türlü çıkaramıyordum.Hayatta iki şey öğrendim evlat: Sevecek birini bul ve her gününü son gününmüş gibi yaşa.'' Sanırım böyle bir tavsiyeye ihtiyacım vardı.''Al, hepsi senindir Rusty.Keyfini çıkar.'' Başımı öne eğip aklımdan son günlerdeki olayları geçirmeye başladım.''İyi misin evlat?''

''Evet.Umarım.''

''Eğer sıkılırsan veya gevezelik etmek istersen beni ara.'' deyip kartını uzattı.Tam tutacakken geri çekti, ''Asla aramazsın.''

''Belki ararım.''

''Peki, güzel.Birlikte bara gidip yavru araklarız, Liz'den habersiz.''

''Mükemmel.Sağ ol Nick.'' Gülümseyip kapıyı açtı. ''Hey.Peggy için üzüldüm."

"Biz birbirimizden fazla hoşlanmıyorduk, fakat birbirimize çok yakındık.Anlatabiliyor muyum?"

''Sanırım evet." Gülümseyip çıktı.

Son zamanlarda Tanrı'yı ve ölümü sık sık düşünür oldum.Ve eğer bana öğretilenler doğruysa, başımın nasıl belada olduğunu.Fakat iblisle raks edene kadar işleri düzeltmeye karar verdim.İnsan iki kere yaşamıyor, öyle değil mi?

RUSTYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin