Bölüm 2 - Derin Denizler Kadar Mavi

1.2K 142 33
                                    

Selam, yine ben. Olabildiğince sık yeni bölüm çıkarmaya çalışıyorum ve desteklerinizin devamını bekliyorum. Multimedia Emily. Lafı fazla uzatmadan hikayeme geçiyorum, iyi okumalar.

YAZARDAN NOT: Geçen bölümü bir de ben okudum ve yaptığım saçmalığın farkına vardım ve kısaca toparlamaya karar verdim. Ana karakter ve en yakın arkadaşının adı yabancı fakat Amerikaya gidecekleri kısımdan tahim edebileceğiniz üzere Türkiye'de yaşıyorlar. Yaptığım bu hatayı telafi etmek için Hailey ve Emily'nin Alman olmasına karar verdim. Umarım hatam biraz kapanmıştır.

Uçağa "dalma"mızla yolculuk maceramız başlamış oldu. Emily ile yanımıza bebekli bir kadın oturmuştu ve bebeğinin ağlamasının yanı sıra kendisi de her hareketimize "hayat tecrübeleri"yle yorum yapıyordu.

Yakışıklı hostesimiz Jason'u hatırlarsınız değil mi? Benim için yakışıklı ve arkadaş olunası o çocuk, yanımızdaki kadına göre bizi seks objesi olarak gören bir yaratıktı. Pardon da sen o kucağındaki bebeği yanlız yapmadın herhalde?!

Jason: Birşeyler alır mıydınız?

Çocuklu kadın: Şu kızlarla flörtleşmeyi bırak da işini yap genç adam, ben bir su alıyım.

*1-2 dakikalık tuhaf bir sessizlik*

Jason: Hemen getiriyorum.

Jason yanımızdan gittiği anda başladı yine bizim kadın "hayat dersleri"ne. Emily de ordan sessiz sessiz gülüyor. Tabi çocukla iki dakika göz göze geldim, yarın da seks yapıcaz, anlayamadınız mı?

Yolculuğumuz genel anlamıyla böyleydi işte. Jason hizmet amaçlı gelir, kadın hayat tecrübesi anlatır, Emily güler... Saatler birbirini kovalarken inişe geçiyor olduğumuzla ilgili anonsu duymamla kendime gelmem bir oldu. İçten içe "Amerikaaa" diye bağırıyordum.

Uçağın en arkasında oturduğumuzdan en yakın kapıya bile oldukça uzaktık. Önümüzden onlarca insan yavaş yavaş indi ve tam biz inecekken Jason ile göz göze geldim. Sonra yanıma doğru yaklaştı.

Jason: Pek konuşamadık ama ben tanışmayı çok isterim, yolculuğun başından beri konuşup bu kağıdı sana vermeyi istiyordum ama sende fark ettin ki pek bir fırsat olmadı.

Bir kağıt parçası uzattı. Buruşturulmuş bir kağıttı ve açtığımda içinde numarasını gördüm. Numarayı görünce yüzümde istemsiz bir gülümseme oluşmuş oldu.

Hailey: Kurbanlarını genç kızlardan seçen bir seri katil olmadığını nerden bilebilirim?

Emily gülmeye başladı ve onun gülüşüyle birlikte Jason da gülmeye başladı ve en sonunda benimde yüzümde bir gülümseme oluştu.

Jason: Ee? Arıyacak mısın?

Hailey: Hı?

Oluşan birkaç dakikalık sessizlikten sonra bende jeton daha yeni düşmüştü. Tamam kabul ediyorum, allah akıl fikir dağıtırken şemsiye açmışım ben.

Hailey: Neden olmasın?

Bu konuşmanın ardından Emily'nin sıkılmaya başladığını anladım ve kolundan çekerek uçaktan ayrıldık.

Buralarda hava oldukça kararmıştı ve havaalanı görevlilerinin dediklerine göre saat 12'yi geçmişti. Bu nedenle ilk işimiz otele yerleşmek oldu. Bildiğiniz üzere yarın "büyük gün".

Emily'nin neşe dolu çığlıklarıyla uyanmam bir oldu. Ve gözlerimi açtığımda Emily'nin yatağın üstünde zıplıyor olduğunu gördüm.

Hailey: Emily sakin ol.

Emily: Mümkün olsaydı bende isterdim.

Emily'nin çığlıkları ve benim kahkahalarımın arasında saate bakma fırsatım oldu. Ve tekrar teşekkürler Emily, saat 6?!

Hailey: Neden saat altıda kalktık? Em, bana bir açıklama borçlusun bu saatte neden kalktık?

Emily: Saat 10'da orda olmamız gerektiği için olabilir, uykucu.

Hailey: Bu 4 saat demek, hadi ama düğünüme bile 4 saatte hazırlanacağımı sanmıyorum.

Emily benim "kızgın şirin" hallerimi görmeye bayılır. Bu nedenle yine kendinin tutamadı ve gülmeye başladı. Tabi karşınızdaki kahkaha atarken sizin de kahkaha atasınız gelir değil mi? Evet, aynen öyle oldu.

EMILY'NIN AĞZINDAN:

Çok, çok, çook heyecanlıyım fakat Hailey'nin benim gibi düşünmediğini biliyorum, o sadece beni yanlız bırakmamak için burda yani evde otursada "gelecekteki enişteleri"yle de tanışacak olsa aynı heyecanı taşıyor. Bu çok belli. Ama yinede beni yanlız bırakmaması önemliydi.

Taksi bizi indirdiğinde heyecanım kat kat arttı, yüzlerce kız, bekliyor... Yaklaşık bir 10 dakikanın ardından limuzin gibi bir araç yaklaştı ve önden güvenlikler, arkalarından Nash, Cameron, Carter, Matthew, Shawn, Aaron, Taylor, Jack G, Jack G...

Bir salonda olucaktık fakat öncesinde başka bir sahne falan olmayan bir yerde imza vermek için hepsi oturdu ve yüzlerce kız sıraya geçtik. Önlerde bir yerde sıraya girmeyi başarmıştım fakat Hailey hiçbir yerde göremiyordum. Sıranın önünde veya arkasına şöyle bir göz gezdirdim, yoktu. Birkaç dakika sonra soluma döndüğümde köşede telefonuyla oynayan Hailey'i gördüm. Sıraya girme gereği bile duymamıştı anlaşılan. Burdan seslenmek falan istemediğimden "Hadi ama?  Sıraya girme gereği bile duymamışsın ciddi misin? Eğer kalabalık diye girmediysen sana da imza alabilirim" diye mesaj yazdım ve gönderdim. Birkaç saniye içinde cevap geldi. "Sadece senin için burda olduğumu biliyorsun, imza istemiyorum, sana iyi imza almalar :D" Bu kız harbi salak diye düşündükten sonra cevap vermeden sıramı beklemeye devam ettim.

HAILEY'NİN AĞZINDAN:

İtiraf etmem gerekirse, bu kadar kalabalık olucağını tahmin etmemiştim yani hadi ama kızlar? Neyiniz var sizin, neden bu kadar abartıyorsunuz? diye düşünüyordum. Bir an önce şu imza olayı bitse de şunlar sahneye çıkıp saçma şovlarını yapsalar, bizde buradan defolup gitsek diye düşünmeye başlamıştım. Onlara bir nefret falan beslemiyorum fakat sadece tüm bunları aklım almıyor. Çocukların tek olayı yakışıklılık ve bu kadar çok fanları var... Biri bana açıklasın lütfen.

Omzumda birşey hissetmemle hafif yerimden zıplayarak arkama dönmem bir oldu. Derin denizler kadar mavi gözleriyle bir çocuk karşımda duruyordu. Bir erkeğin fan gününe geleceğini düşünmediğimden, ilk önce şu Nash midir nedir, onun olduğunu düşündüm fakat hadi ama bu kadar fan arasından benim yanıma mı gelecek buralarda çalışan bir görevli falan olmalı.

Mavi gözlü: Eğlenmiyor gibisin?

Bu bütün kimyamı bozmuştu. KURAL BİR:Ben içimden kendi kendime konuşurken kimse konuşmasın, aksi halde mala bağlayabilirim, bağlarım.

Hailey: Hı?.. Ne?..

Mavi gözlü: Nesini anlamadın?

Hailey: Afedersin içimden konuşurken biri bana bir şeyler söyleyince anlayamam genelde, tekrar eder misin ayrıca neden fısıldıyorsun? Daha da önemlisi ben neden fısıldıyorum?

Mavi gözlü: Bütün fanların üstüne atlarken konuşmanın ne kadar zor olduğunu bilmiyorsun sanırım.

Haklısınız oldukça yavaş ilerliyor üzgünüm ama umarım sıkılmadan okumuşsunuzdur. Destekleriniz için teşekkür ederim ve gelen birkaç yorumun bile beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsiniz. Desteklerinizin devamını bekliyorum. Benden bu kadar, görüşmek üzere öpüldünüz.

True Love Story (A Magcon Fan Fiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin