Bu bölüme şarkı koymak istiyorum. Bölüm şarkısı: Kenan Doğulu - Havada Aşk Kokusu Var. Aslında ciddi ciddi uyuyor fakat benim bu tarz "ilginç" bir müzik zevkim olmaduğunu düşünmenizi istemem bu yüzden bölüm şarkısı: The Radio Dept - Strange Things Will Happen. Multimedia'daki resmin ne olduğunu bölümün birazını okuyunca anlarsınız. İyi okumalar.
Hayranlar mı? Bu çocuk kendini ne sanıyor?
Hailey: Hayranların mı var? Ve ben neden hala fısıldıyorum?
Mavi gözlü: İmza falan almak istemiyor olabilirsin fakat burdaysan en azından adımı bilmelisin sanırım.
Hailey: Yani Nash miydi, neydi? O musun? Bunu düşünmüştüm ama bu kadar hayranın arasında yanıma gelme fikrin biraz saçma gelmişti. Hala da saçma geliyor.
Mavi gözlü: En azından adımı biliyormuşsun... Ve sen?
Hailey: Hailey.
*Yaklaşık 1 dakikalık tuhaf sessizlik*
Hailey: Neden öyle bakıyorsun?
Nash: Çünkü güzelsin.
Neden bilmiyorum ama birden gülmeye başladım. Bazen kendimin bile nedenini bilmediğim şeyler yapabiliyorum sanırım.
Nash: Sanırım gidip birkaç imza atmalıyım. Ama ondan önce numaranı vermeye ne dersin?
Hailey: Numaramı verebilirim fakat senden her saniye mesajını yada aramanı bekleyecek, mesaj attığında yada aradığında saniyesinde cevap verecek falan değilim, haberin olsun.
Nash gülmeye başladı. Ama hayranlar saldırmasın diye sessizce güldüğünden bu hali çok komik gözüküyordu.
Zaten gideceği için etrafa bakıyordum o sırada nefesini yanağımda hissedince ürperdim, ne yaptığını anlayana kadar birkaç saniye geçmişti ve gülmeye başladım. En sonunda dayanamayıp o da gülmeye başladı. (MULTİMEDİA)
Bu şekilde yine dakikalar içerisinde yeni birileriyle tanışabilmiştim. Hemde bu seferki "double" falan sayılabilirdi. Sonuçta çocuk ünlü sayılır. Bu derin düşüncelerim Emily'nin araya girmesiyle bölündü.
Emily: HEPSİNİN İMZASINI ALDIIIM!!!
Hailey: Evet, bende Nash'in numarasını, falan filan...
Emily: HA-HA-HA. Çok komiksin canım.
Hailey: Mesaj geldiğinde ilk sen okursun o zaman.
Emily: Tamam, tamam. Laf kalabalığını bırak da birazdan şov başlar oyalama beni tuvalete falan gitmem lazım. Birazdan burda buluşuruz.
Herkese imza dağıtılmasının ardından hepsinin sahnede olduğu şovumsu şey yapıldı. Neden bilmiyorum ama bütün şov esnasında Nash'i izliyordum. Göz göze geldiğimiz tuhaf anlar falan yaşadık mesela. Parlak masmavi gözlerinden saçlarının önünü eline alıp yukarıya doğru kaldırıp düzeltmesine kadar herşeyi mükemmel gözüküyordu. Öhöm, öhöm... Sevgilime mesaj mı atsam ya? Ahahahah.
Saat sekizi biraz geçiyordu ki hayran günü sona erdi. Bizde taksiye binip otele döndük. İtiraf etmem gerekirse, Nash'e onu beklemeyeceğimi söylediğimde buna gerçekten inanmıştım fakat taksiye bindiğimiz andan itibaren hiçbir bildirim olmamasına rağmen dakika başı telefonumu kontrol eder olmuştum. Ama ne bir mesaj, ne de bir arama vardı. O an çaldırıp kapatsa bile geri arayacak durumdaydım, düşünün. KURAL 2: Biri seni çaldırıp kapattığında asla, tekar ediyorum, ASLA geri aramam, ne söyleyeceğini çok merak ettiysem "Fakir misin lan" şeklinde bir mesaj atarım.
Saat sabahın ikisine kadar Emily'le oturup film izlemiştik yani o saate kadar uyanıktım fakat ne bir mesaj, ne bir arama, ne bir çaldırıp kapatma vardı. O an aklıma geldi, biraz geç geldi ama, geldi sonunda... Ben neden bu çocuğu ümitsizce bekliyordum ki, en önemlisi gerçekten mesaj atacağını mı düşünmüştüm? Hahah, kimi kandırıyordum ki? Beklemek anlamsız. Ciddi ciddi mesaj atacağını düşündüğüm için bile kendime gülebilirim.
EMILY'NİN AĞZINDAN:
Sanırım Hailey'ye yada ailesinden birine bir şey oldu. Onu hiç telefonuyla bu kadar meşgul görmemiştim. Şimdi sorsam söylemez, bir de üstüne laf eder diye sesimi çıkarmadım ama umarım bir şeyler olomamıştır da sadece sevgilisinden mesaj bekliyordur.
Emily: Film de bittiğine göre ben yatıyorum, yarın bol bol dolaşıp, bol bol yorulacağız, iyi geceler.
Bunu söylerken 32 diş gülümsüyordum. Hala Amerika'da olduğumuza inanamıyordum.
Hailey: Bende yatıyorum zaten iyi geceler.
Sanırım saatlerdir beklediği mesaj gelmişti, muhtemelen doğru tahmin etmiş olmalıyım, sevgilisinden mesaj bekliyormuş.
HAILEY'NİN AĞZINDAN:
Güzel bir uykunun ardından, odamıza perdeden geçerek giren güneş ışıklarıyla uyandım. Emily hala uyuyordu. Elimi tam telefona götürecekken, hiçbirşeyin değişmemiş olduğu gerçeğini kabul ederek, bu harejetimden vaz geçtim. Saat en geç 10.00da kahvaltıya inmemizle ilgili arayacak oda servisini tamamen unutmuştum. Yaklaşık 10 dakika sonra telefonum çalmaya başladı, tarif edilemez bir sevinçle telefonun yanına koştum fakat sonucunda elime gecen tek sey tarif edilemez bir hayal kırıklığıydı. Oda servisi. Cidden mi? Bu mu? Bu kadar mı? Beni arayan tek kişi oda servisi mi? Oda servisinin konuşmasının ardından telefonu kapattığımda gelen bildirimlerle baş başa kaldım. O an, kalbimin atışının Türkiyeden duyulduğuna eminim. 6 arama, 23 mesaj... Bildirimleri açtığımdaysa... Bilmediğim bir numara. Yoksa... NASH?!
Zaman ayırıp okuduğunuziçin çok teşekkür ederim. Umarım benim yazarken eğlendiğim kadar siz de okurken eğleniyorsunuzdur. Desteklerinizin devamını bekliyorum. Benden bu kadar, görüşmek üzere, öpüldünüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
True Love Story (A Magcon Fan Fiction)
FanficHerkes en mutlu olduğumu düşünürken, ben aslında en incinmiş olandım...