BM•2|VAVEYLA

4.9K 220 18
                                    


Belalı Med-cezir
-Bir Arap Masalı ||2. Bölüm

Hayat neden bu kadar acımasızdı? Bu kadar nankör davranmasının nedeni de neydi? Elimden neden bütün sevdiklerimi alıyordu. Daha küçük bir kız çocuğu iken en değerlilerimi almıştı benden. Küçücük bir kiz çocuğun döktüğü gözyaşlarına şahit olmuş ve acımamış, sonrasında da kocamın ihanetine göz yummuştu.

Bu kadar kötü bir dünyada olmamın amacı da neydi? Neye yarıyordum ki bu lanet dünyada? Karanlık ve küf kokan odada hayatıma devam mı edecektim? Daha ne kadar bu illet yerde kalmaya devam edecektim? Ölene kadar mı?

Yorgun bakışlarımı tepedeki küçük lambanın cılız ışığına çevirdim. Işık değip geçiyordu çatlak duvarlarda.

Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatıp yerdeki tepsiye baktım. Susamıştım hemde fazlası ile.
Yerimde yavaşça eğilip tepsideki bardağa uzanacağım an önümde belirlenen siyah rugan ayakkabılar ile başımı yavaşça yukarıya doğru kaldırdım. Ne zaman geldiğini bile anlayamadığım uzun boylu adamın yüzüne çevirdim bakışlarımı.

Kaşları çatık, bakışları üzerimde geziniyordu. Hala yeşil mi yoksa ela rengi mi anlayamadığım gözlerine gözlerim değdiği an bütün vücudum dondu. Bana uzun bir sure gibi gelen ama aslında kısa sure olan zamanda gözlerimiz birbirinden ayrılmadı. O bana doğru yavaşça eğilirken toprak kokusu genzimi yakmaya başlamıştı bile. Keskin ve ürpertici bakışlarına inat yeşile kaçan ela gözleri onu çok çekici yapıyordu.

Su dolu bardağı uzun ve kemikli parmakları arasına alıp geri doğruldu ve gayet düzgün Türkçesiyle şu sözlerini sıraladı. "Bunu mu istiyorsun?" Tepedeki ışık ona vururken uzun ve gür kirpiklerinin; gölgesinin çıkık elmacık kemiklerine  düştüğünü görebiliyordum. Bu hafif karanlıkta dahi kendisini belli eden göz rengi insanı baştan çıkaracak bir güzellikteydi. Yüzünü çok seçemesem  de dolgun olan bir dudağa ve şekilli bir burna sahip olduğunu tahmin edebilmiştim.

Onun soğuk bakışlarını benden  çekmesiyle, dalgınlığı üzerimden atıp sertce yutkundum. En iyi ressamın kaleminden çıkmış muazzam bir portre gibiydi. Tamamı ile siyah kıyafet giymişti. Kumaş siyah bir pantolon ve aynı renkteki gömleğiyle heybetli duruyordu. 

Bakışlarım iri elin tuttuğu su dolu bardağa kaydığında farkında olmadan dudaklarımı yaladım. Bedenimin o suya fazlası ile ihtiyacı vardı. Çünkü saatlerdir ağzıma bir damla su girmemişti. Ürkek bakışlarım tekrar ela hareleri bulduğun da onunda kaşlarını çatmış ve tuhaf bir şekilde bana baktığını görmem ile boğazımın derinliklerinden yutkunma isteği doldu.O tek kaşını kaldırıp bardağı hafifçe sallayarak "İstemiyorsun anlaşılan." dediğinde başımı anın hızıyla olumsuz anlamda salladim.

Nasıl bu kadar güzel hem Türkçe hem Arapça konuşabiliyordu?

"Peki al iç."Bardağı bana doğru uzatırken daha fazla dayanamayıp elimi uzattım. Öylesine susamıştım ki. Sanki uzun bir süredir çölde gibiydim. Bardağı parmaklarım arasına aldığım da vakit kaybetmeden kurumuş dudaklarıma götürdüm. Son damlasına kadar kana kana içtikten sonra derin bir soluğu dışarıya bıraktım.

Karşımdaki adamın bu tepkisinin nedenini anlamasam da sakince bardağı yere bırakarak kirpiklerimi kaldırdım. Harelerimiz anın hızıyla kesişirken bedenimi geriye doğru itekledim ve zorda olsa ayağa kalktım. Uzun boyuyla bana meydan okurken, küçümseyici bakışlarıyla son derece ruhsuz duruyordu.

Aramızdaki öldürücü sessizliği bozmak adına konuştum. "Benden ne istiyorsun?" Sesim son derece çatlak ve kötü çıkarken umursamamaya çalıştım. Sorumla birlikte sol elini kumaş pantolonun cebine yerleştirerek tek kaşını itinayla kaldırdı ve şu sözleri sıraladı. "Hiç bir şey." ses tonu düz ve toktu.

BELALI MED-CEZİR  (BİR ARAP MASALI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin